BÜYÜK takımlara gelen oyuncular garip bir biçimde bazı şeyleri unutuveriyorlar. Hele, bir derbi maçında ne yapmaları gerektiğini bir türlü kavrayamıyorlar.
Neleri mi;
Maçın değerini anlamayı.
Saha içinde çabuk ve akıcı hareket etmeyi.
Hayal gücünü kullanmayı, macera ruhu taşımayı.
Ve tabii ki kazanma duygusunu.
Beşiktaş-Galatasaray derbisinde koskoca bir ilk yarı bitiyor, "Ah vah" çektirecek bir pozisyon bile yok. Beşiktaşlı Tello, duran topları güzel ortalayıp şişerecek de, bir şey olacak... G.Saray’da ise iki hücum adamı Hakan Şükür ve Ümit Karan kendilerine yol bulacak da, gole gidecek. Garibim Servet, Nobre ve Holosko ikilisi ile mücadele edecek, orta alanda ise Mehmet Topal hem Beşiktaş hücumlarını kesecek, hem de sahada kale görevini üstlenecek. Sonra da ileriye hatasız top atacak. Yapma Kalli, Allah aşkına, böyle maç mı kazanılır..
İlk yarıda kör dövüşü gibi geçti maç. Ama bu yarının aksine, Ertuğrul Sağlam’ın takımı ikinci yarıya galibiyete inanarak sahaya çıktı. Ve kazandı.
Kendi etti, kendi buldu
Kalli ise takımı aynı felsefe ile sahaya sürünce Beşiktaş’ın ekmeğine yağ sürdü. Savunmada bir tank gibi her topu savuran Servet ve Song’da kontrolü bir anda kaybedince Nobre’Aman bunu değerlendirmeliyim’ diyerek keyifsiz geçen derbiye heyecan kattı. Kalli’nin aklı golü yedikten sonra başına geldi. Halbuki Nonda’yı zora düşmeden sahaya sürmeliydi. Yukarıda futbolcular için yazdıklarım teknik adamlar için de geçerli. Bir teknik adamın oyuncuları gibi oyunu hızlı okuması ve değişiklikleri hızla yapması şart. Eğer bunu yapamıyorsan, cezanı çekersin. Çünkü futbol hata kabul etmez.
Beşiktaş’ın orta sahası ve defansındaki kopukluğu neredeyse ligdeki bütün takımlar biliyor. Üstelik dünkü derbide ön libero Cisse de yok. Ama Kalli saldırmak yerine, rakibi sadece uyutmayı tercih etti. Beşiktaş ilk yarı uyudu ama daha sonra uykudan kalkınca faturayı Kalli’nin G.Saray’ına anında kesti.
Önce Kasımpaşa maçı, sonra Beşiktaş derbisi. G.Saray, şampiyonluktaki rakibi Fenerbahçe’nin altın kasede sunduğu fırsatları bir bir geri çevirdi. Hal böyle olunca aradan Beşiktaş sıyrıldı.Bana göre Feldkamp takımını İnönü’ye sadece 1 puan için getirdi ve eli boş döndü. Ancak Kalli kolay gol yiyen Beşiktaş’a karşı kazanmayı düşünerek sahaya çıksydı, İnönü’den mutlu ayrılabilirdi?