ASIL merak ettiğim bu maçı kimin kazanacağı değildi. G.Saray öyle ya da böyle bu gruptan çıkacaktı zaten. Asıl merakım, G.Saray’ın ligin ikinci yarısında nasıl bir değişim göstereceğiydi.
Öyle ya, ilk yarının son anlarında takım tökezlemiş, Kalli gitmiş-gelmiş, Linderoth sakatlanmış, moraller bozulmuştu. Doğrusu bu ya, içimden, "G.Saray iyi oynamalı" diye düşünüyordum.
Bu duygularla maç başladı. Henüz 3 ya da 4. dakikaydı.
"Ya Galatasaray çok iyi oynuyor" dedi yanımdaki arkadaşım.
- Ya da Bursaspor çok kötü.
Doğrusu bu ya, önce ben de hangisinin doğru olduğuna karar veremedim. Ama maçın 15. dakikasına geldiğimizde kararımı vermiştim.
- Galatasaray iyi oynuyordu.
Bursaspor, sarı kırmızılıların baskısından dolayı kendi alanından çıkmakta zorlanıyor, oyun kuramıyordu. Kanatları tamamen tıkamıştı G.Saray. Bursaspor ne ortadan, ne de kanatlardan gelebiliyordu. Bu baskı o kadar net gösterdi ki kendini, doğru dürüst bir şut bile gelmedi Orkun’a.
Mehmet Topal’ın güzel vuruşu da eklenince bu baskıya, ilk yarıda oyunun skoru belli oldu.
İşte maçın sonucu
İkinci yarı mı? Hiç sormayın.. 3-4 hafta önceki G.Saray geri geldi. Bu kez oynayan Bursaspor’du. Seyreden ise G.Saray. Oyuna hiç bir katkısı yoktu sarı kırmızılıların.
- Az sonra 1-1 olur.
İçimden bunların geçtiği dakikalarda Bursa golü buldu. Mehmet Güven’in attığı gol bile G.Saray’ın galibiyetine olan inancımı pekiştirmemişti.
- 2-2 biter..
Dediğim gibi de bitti. Bu maçtan çıkardığım 2 sonuç var.
1- G.Saray ligin ikinci yarısı için henüz hazır değil.
2- Hasan Şaş değişmiş. Artık sinirlenmiyor, rakiple, hakemle oynamıyor.
NOT: Gündüz tekin Onay’ın cenazesi için İstanbul’da kaldım. Bu maçı TV’den izledim. Ve Bursa seyircisine Hakan Şükür’e ettikleri küfürü hiç yakıştıramadım. Hakan küfüre değil, övgüye layıktır.