Rahmetli Yıldırım Gürses'in güzel bir bestesi vardı ‘‘Eller eller’’ diye.
O ellerde sevgi vardı, vefa vardı, dostluk vardı. O ellerde hüner vardı. Ne yalan söyleyeyim, o hünerli eller dün Mondragon'da vardı. Yapılan işte, kazanılan mükafaatta hep onun elleri vardı. O eller en kritik anda köşeye giden topu çelmeseydi, o eller yine en kritik anda topun seyrini değiştirmeseydi, bütün emekler boşa girdi. İşte Mondragon el sanatıyla kötü malzemeyi, iyiye dönüştüren kişiydi.
BEN ANLAMAM
Ben anlamam kardeşim. Tribünden önüme bakıyorum, oynamayan bir dizi G.Saraylı futbolcu var. Kimi sakat, kimi cezalı. O yokmuş, bu yokmuş diye ben anlamam. G.Saray'da bir futbolcu sözleşme yapıyorsa o, G.Saray'ın malıdır. G.Saray'da oynayacak güçtedir. Ama sen hala bunu keşfedemiyorsan onlar senin sorunundur. Bu formayı ne zaman sana veriyorlarsa ona hizmet vermek zorundasın.
Öncelikle Serkan'a sormam lazım. Oyun boyunca ne yaptın? Ağabeyin Ergün getirdi, pişirip önüne verdi. Sen de golü yaptın. Ama oyun boyunca var mıydın? Kesinlikle hayır. G.Birliği'nin defansını rahatsız etmedin, yormadın. O kadar.
Vedat, uzun zamandır oynamamasına rağmen birkaç kez adam kaçırmanın dışında hatalı değildi. O da maça asılan kişiydi. Takımın her zaman formasını giyen Ergün'ü kutlarım. Bir-iki hata yapıyor, hatasını anlıyor, düzeltiyor. Hep oyunun içinde. Ne rakibe, ne de hakeme itiraz ediyor. Hep oyunun içinde. Bu adamı tebrik etmemek elde değil.
G.Birliği'ni de kutlamam gereki. Korkmadan yürekten top oynadılar. Kazanmak için her şeyi yaptılar. Ama, Mondragon'u geçemediler.