HERKESİN kafasından kırk tilki geçti. "Bordeaux yedek takımı ile gitti. Maçı verecek Fransızlar" dedikoduları üretildi. Ve Ali Sami Yen’de maç başladı. Gözümüz G.Saray’da değil tribüne konulan yandaki televizyondaydı. Yunan takımı öne geçti ama sonuçta Bordeaux maçı aldı.
Tribünler sanki Atina’daymış gibi Bordeaux’yu destekliyordu.
"Haydi Bordeaux haydi" diye.
Çünkü Galatasaray’da ses seda yoktu. Topa vuran yoktu, gol atma çabası yoktu. Yok oğlu yoktu. Zaten takımın teknik diretörü Kalli de statta yok.
Baktık çaresi yok, biz de basın tribününde ümidimizi Fransızlara bağlamaya başladık. Statta G.Saray’ı neredeyse izleyen yoktu. Futbolcular bile son dakikalarda Bordeaux’ya güvenip doldur boşalt oynamaya başladılar.
Taraftar haklı
Aslında maçın böyle bir havada geçeceği maçtan önce belli olmuştu. G.Saray taraftarı bile takımına inanmıyordu. İnanmıyordu çünkü maça bile gelmemişti. Ve ne yazık ki taraftar haklıydı. G.Saray takımı kazanmak için sahada hiç bir varlık gösteremiyordu.
Ve G.Saray’ın İstanbul’da yapamadığını Bordeaux, Yunanistan’da Panionios’u yenerek yaptı. 10 dakika içinde ağlayan gözler bir anda Fransızlar sayesinde gülmeye başladı.
G.Saraylı futbolcular, sakın havaya girmeyin ve bu duruma çok sevinmeyin. G.Saray turu geçti ama bence utanılacak duruma düştü. Çünkü Avrupa’da yola devam ederken kendi göbeğini kendi kesemedi. Bordeaux adeta turu sarı kırmızılılara bayram hediyesi verdi.
Belki de G.Saray’ın Alman teknik adamı Kalli’nin de sarı kırmızılı takımdaki kariyerini kurtardı. Kalli’nin yanı sıra bazı futbolcular da derin bir "oh" çekti. Ne yalan söyleyeyim, insanın içinden sevinmek geliyor ama senin takımın bu sevinci kursağında bırakıyor.