G.SARAY öyle bir çetin cevize rastladı ki, kırmak için adeta balyoz gerekiyordu. Gençlerbirliği baskıya karşı baskı, hücuma karşı hücum anlayışındaydı. Galatasaray bu çetin ceviz karşısında bir türlü tezgahı kuramadı.
İliç ve Carrusca’nın vuruşları hedefe varsaydı belki skorda bir değişiklik yapabilirdi. Ama Gençlerbirliği’ni açmak çok zordu. Çünkü takımın tümü savaşmaya alışık ve pes etmeyen bir ekipti.
İkinci bölümde Hasan Şaş girince biraz tempo arttı. Artınca da Gençlerbirliği tedirginleşti. Mesut Bakkal defans oyuncusunu oyuna sokmaya başlayınca ceviz yavaş yavaş çatlamaya başladı. Gerets son şans olarakta oyuna Hakan Şükür’ü ilave etti. Hakan daha bölgesine girer girmez, ısınmadan balyozu yapıştırıp cevizi kırdı. Yoksa Galatasaray’ın gol atacağı yoktu. Çünkü karşısındaki rakip hem kapanmasını hem de hücuma çıkmasını biliyordu. İki takımın da kazanma duygusu maçı güzelleştirmişti.
Gerest haklı
Mondragon, PSV maçından sonra kendine gelmiş. Gençlerbirliği’nin 1-2 gol olacak pozisyonunu yerinde müdahelelerle önledi. Ayhan ilk bölümde çalışkanlığı ve attığı paslarla futboluna futbol kattı. İnamoto da Gençlerbirliği’nin azgın dalgalarında mücadele etti.
Song ve Tomas hızlı Gençlerbirliği hücum adamlarına fazla yol vermedi. Gençlerbirliği gol yemesine rağmen sonuna kadar oyunu bırakmadı. Galatasaray şayet oyunu kenarlara yayıp Gençler defansını açsaydı, bu kadar yorulmazdı.
Gerets her hafta daha iyi olmak için elindeki malzemeyi kullanmak istiyor. Bunda da haklı. Bir maç önce iyi oynayan futbolcuya ışık tutuyor, ona sahnede yer alması için formayı teslim ediyor. Onlarla yaşayan kişi Gerets, burada haklı. Örneğin Carrusca’da ışık var. Şayet kendine gelen iki pozisyondan bir tanesini gole çevirseydi belki de Carrusca konuşulurdu.