BORDEAUX karşısında Galatasaray’ın oyun felsefesinde yatan gerçekler neydi? Nonda, Ümit ve Hasan Şaş’ın hızlı, direkt oyun karışımı ile atak yapıp, hücum zenginliği meydana getirmekti.
Galatasaray bunu oyunun birinci bölümünde uygularken, başarılı oldu. Ama yüzde 100 gol pozisyonları bulurken, birini bile atamadı. Nonda ve Ümit ikilisi, "topa her vuruşun arkasında bir düşünce olduğunu" bilselerdi, Galatarsaray açık farkla maçı bitirirdi.
Maçın hakemi, yardımcı hakem direkt aut çizgisine koşup, penaltı kararını bildirmesinden sonra ne kırmızı gösterdi ne de sarıyı... Ümit’in düşürülüşünden kazanılan penaltıdan söz ediyorum. Bunu bizim hakemler yapsa, hemen darağacını kurup, asardık.
Bu pozisyon zenginliğinden yararlanamayan Galatasaray, yanlış işler yapmaya başladı. Takım olarak savunmadayken, topa dokunmakta, pas vermede yanlışlıklar yaparsan, beceriksiz hareketlerden uzak durmayıp, hatalarını sürdürmeye devam edersen, oyun kalıbından uzaklaşırsan bunun cezasını yediğin gollerle çekersin. İşte o zaman olan olur.
Arda düşüyor
Takım halinde baktığımızda, futbolcuların kişisel yeteneklerinin yoksulluğunu gördük. Arda’ya neler oluyor? Hacivat ile Karagöz oyunundaki gibi bir kalkıyor, bir düşüyor... Bu genç yaşta, yetenekli bir oyuncunun dimdik ayakta kalması gerekir. Ama neredee.. Bu gidişle, bu düşüşü devam ederse, çıkması da zor olur. Onun için kendine gel Arda!
Galatasaray bu maça çıkarken hem teknik heyet, hem de yönetim olarak kendilerine zihinsel olarak hazırlamalarını, güvenli olmalarını ve konsantre bir şekilde sahaya çıkmaları için bir aşı yapıldı ama bu aşı tutmadı.
Galatasaray’da yeni yapılanmadan pek çok şey bekliyor. Vizyonunu geniş tutuyor. Ama sağ ve sol kanatın yardımlaşması olmayınca, hucümda son vuruşları yapamayınca, rahat kazanması gereken maçı veriyor, puahsız kalıyor. UEFA maçlarında puan önemlidir. G.Saray dün akşam Bordeaux’ya, "ben yemedim, sen ye" ikramında bulundu.