Paylaş
Sahalarda mücadele ettim, tribünlerde seyirci, medya mensubu oldum. Bir çok yerli, yabancı teknik adamı, bir o kadar da, kulüp başkanı, yöneticisi tanıdım... Ama futbol öyle bir deniz ki, hala bazı şeyleri anlayabilmiş değilim.
Galatasaray’da aylardır bir kaos ortamının varlığından söz edenler var.
Başkan Ünal Aysal ile teknik direktör Fatih Terim’in bu kaosun iki aktörü olduğu söyleniyor, yazılıp çiziliyor...
Duruma şöyle bir bakalım...
Bir kulüpte iki patron vardır:
- Kulübü yöneten başkan.
- Takımı yöneten teknik adam...
Şimdi... Ligin son haftalarına girilirken, şampiyonluk yarışı kızıştığından ortalığın karışması da giderek daha kolaylaşıyor.
Son kaos söylemi şu: “Karabük maçında Ünal Aysal neden Fatih Terim ile yan yana oturmamış ve gol sonrası niye ‘çak’ yapıp birlikte sevinmemiş...”
Buyrun.. Gelin de çıkın işin içinden...
Yetmedi... Bir de geçen hafta içinde Aysal, CEO Lütfi Arıboğan ile birlikte Galatasaray Adası’nda Alman teknik adam Löw ile yemek yemiş...
Yani yaratılan tablo şu: Başkan’ın Fatih Terim ile soğukluğu var ve bu ortamda Löw ile yemek yemesi gelecek için bir plan yaptığı anlamına gelebilir!..
Başkan bu iddialar karşısında, “Yahu ben yemek yediğimizin söylendiği o saatte evimde dizi izliyordum” diye isyan etmesi doğru ama bir kere cadı kazanı ortaya yere konulmuş durumda.
Bu noktadan, gelelim teknik adamın, kulübün başkanı ve yöneticilerle ilişkilerinin nasıl olması gerektiğine...
Yapılması gereken karmaşık değil:.
- Mevkiye saygı.
- İşbirliği kalitesi.
- Başkan’ın desteğine inanmak.
- Baskılara ve söylentilere prim vermemek.
Ünal Aysal ve Fatih Terim bunca yılın iş tecrübesiyle ne yapmaları gerektiğini bilecek kapasiteye sahipler. O halde temel prensipleri gözardı etmeden ve “bir şeyler üretmeyi” bekleyenlerin eline koz vermeden ilişkilerini doğru yürütmek zorundalar.
Önümüzdeki haftalarda daha çok kaos ve tartışma çıkacaktır. Yaşananlardan ders alıp, yaşanacaklara hazır olmak hem Aysal’ın, hem Terim’in temel görevi!
Paylaş