ARKADAŞLAR, şu futbol topuna bu kadar aşık olmayın? Topla bu kadar haşır neşir olacağınıza sahayı en iyi şekilde kullanmaya bakın. Topu kazanan, "Dur biraz şununla biraz oynayayım, ondan sonra pas veririm" diye düşünüyor.
Önceki gün Valencia-Real Madrid maçını izleyenler görmüştür... Maçı 5-1 kazanan Madridli futbolcular topla bir ya da iki kere oynayıp hemen pas verdi. Hiçbiri dün Galatasaraylı çoğu futbolcunun yaptığı gibi topla dans etmeye kalkmadı. Tıpkı bir dikiş makinesi gibi sahayı nakışladılar.
Futbolda artık saniyelerin bile çok büyük önemi var. Ama onu gel de bizim Galatasaraylılar’a anlat. Dün baktım, Arda topu alıyor, Allah ne verdiyse gidiyor. Carrusca desen, onu takip ediyor. Barış ve Mehmet Topal da sürekli rakipleriyle boğuşmak zorunda kaldıkları için forvete yeterince top aktarılamadı. Sonrasında ne oldu, ortaya karmakarışık bir oyun çıktı. Koca bir ilk 45 dakika bitti. Galatasaray’ın bir tek pozisyonu var. Ümit-Arda-Carrusca üçlüsü ile gelişen bu pozisyonda da ilk golü buldular. Buna karşın Denizlispor’un kaçırdığı pozisyon sayısı en az dört. Forma aşkıyla yanıp tutuşan kaleci Aykut’un süper kurtarışları olmasa Galatasaray maçı kafadan kaybedecek.
İyi ki Song var
G.Saray defansında Bouzid diye biri var... Adamın fiziği muhteşem ama yükselmeyi bilmiyor. Dua etsin ki, yanında Song gibi bir ustası var. Yoksa hali harap.
İlk yarıda çuvalla gol pozisyonunu kurtaran Aykut, 74. dakikada Hasan Yiğit’le gelen Denizli golünde teslim bayrağını çekti. Yapabileceği hiçbir şey yok. O golün nasıl olduğunu defansa sormak lazım. Neyse ki, 2 dakika sonra sahneye bizim Karataşlı Hasan çıktı da, onun geliştirdiği akınla Galatasaray ikinci penaltı golünü buldu.
Son sözümüz Galatasaray taraftarına... Yönetim bir hafta boyunca bas bas bağırdı; "Hasılat şehit ailelerine bırakılacak" diye. Dün akşam maça gelmeyerek hem şehit ailelerine ayıp ettiniz, hem de Galatasaraylı futbolculara...