BEN müziğin hastasıyım. Her türlüsünü dinlerim. Sanat Müziğini de bir başka severim. Hele aşk içeren şarkılara bayılırım.
Öyle mısralar vardır ki, ‘‘Aşk nedir, nasıldır bilen var mı. Hadi öl desem ölen var mı...’’gibi. Aşk güzel şey. Kimi formasını, kimi sevgilisini, kimi takımını sever durur. Kişiye göre değişir. Aşkın başka tarifini yapan kişiye rastlamadım. Bu geçici duygu der. Izdırap çeker, sonra düzelir. Bu sürer de gider.
Dün bir aşık gördüm, o da Emre Aşık. Adam hem kaptan Bülent ile beraber defansını koruyor, hem de gol atıyor ve arıyor. Diğer aşıklar var. Hasan, Arif, Ümit Karan. Ancak onlar sevgilileri olan topu bir türlü rakip filelerle gönderemeyip, bu aşkı yeterince süsleyemiyorlardı. Oysa bu coşkuyu yaşamak için, fırsat defalarca ayaklarına gelmişti, ama onlar bu şansı kendilerine tanımıyorlardı. Vuruşlarda mı, son haraketlerde mi, bir tutukluk vardı işte. Kolay değildi elbet bu baskı altında oynamak.
SÜPER HAKEM
Ankaragücü de öyle bir oynuyordu ki, defansta kapanıyor, orta saha ve hücumda yelpaze gibi açılıyordu. Ama G.Saray inanmıştı bir kere işi bitireceğine. Ergün, orta sahada harikalar yaratıyordu. Victoria, solda bir gelişim içindeydi. Perez de hücumu düşünüyor, işine fazlasıyla sarılıyordu.
Hakem için bir bardak su içinde fırtınalar yaratılmıştı. Her şeyi adım adım izledi. Futbolcu kadar koştu, oyunu takip etti. En ufacık hataya bile mahal vermedi. Bana göre hakem dört dörtlük bir maç yönetti. Artık hakem şunu yapmış, bunu yapmış gibi şeyleri geçelim. Bunun kimseye faydası yok, zararı var. Bu zararın en büyüğü de Türk futboluna.