Galatasaray takımıyla deplasmanlardan birlikte dönüyorum.
Hedefe giden diğer rakipleri puan kaybettiği zaman futbolcular gelir, ‘‘Ah keşke şu maçı şöyle bitirmeseydik’’ diye iç çekerlerdi. Bu bir değil, iki değil, üç değil... Ben de onlara diyordum ki ‘‘Ağlamak yok gülmek var. Bu maç böyle bitti, bundan sonraki maça bakın.’’ Ama sonra aynı tas aynı hamam giderdi. Hep hüsran olurdu. Dün Beşiktaş puan kaybettikten sonra kendi kendime ‘‘Acaba’’ dedim, aynı senaryo ile karşılaşacak mıydım?
G.Saray kendi evinde oynuyordu. Bakıyordum bir telaş, bir heyecan sürüp gidiyordu. Tempo var, çabukluk var, maç kazanma arzusu var, ama G.Saray sahada yönlendirecek kişiyi arıyordu. Lucescu'nun dediği gibi, oyun içinde bu tempoyu ayarlayacak kişiyi göremiyordum. Her futbolcunun hırsına bayılıyordum. Acaba ne yapacaklar diye merak ediyordum. Ve penaltıdan gol oluyordu. Hakemin kararı doğruydu, ama pozisyon ofsayttı. Arkasından bakıyorum, hakikaten penaltı olması gereken Hasan'ın pozisyonunda hakem ‘‘devam’’ diyordu. Yine uzun zamandır oynamayan Kerem'in gevşekliğine şahit oluyordum. Allah Allah diyordum.
DÜŞÜK ÇORAPLI SİVORİ
Galatasaray'da bir oyuncu var; Batista. Arjantinli Sivori gibi. Sivori yıllarca İtalya'da forma giydi, düşük çorapla oynardı. Batista da öyle oynuyor. Ama o yıllarda öyle kasıtlı tekme atmalar ve fazla birebir mücadele yoktu. Ayakta kaldı. Bizim Batista ise çorapları düşük oynuyor. Bu konuda en büyük hata maçları yöneten hakemlerde. Hiçbiri de bu futbolcuyu yanına çağırıp, ‘‘konçunu çek’’ demiyor. Allah korusun, bir gün gelir, o çekilmeyen konç olmayacak sakatlıklara yol açabilir. O zaman da ayıkla pirincin taşını.
Ç.Rizespor'u tebrik ederim. 10 kişi kalmasına rağmen oyundan kopmadı, canla başla mücadele etti. Ancak güçleri bu kadardı.