Türkiye’nin rengi İzmir

İzmir, İstiklal Savaşı’nda milliyetçiliğin sadece siyasi ideoloji ve hissiyatında değil, örgütlenmede de çok yaygın olduğu bir bölge oldu. Helen nüfusun Yunanistan’a yönelen küçük Asya göçü sosyal facia yarattı. İzmir ise geçirdiği sıkıntılara rağmen kalkınmasını sürdürdü. Bugün de İzmir önemli bir öğrenci şehridir ve memnuniyetle belirtmek gerekir ki sanatsal faaliyetlerde, kitap okumada son 40 yılda önemli hamleler kaydedildi. Türkiye’nin rengi olan İzmir halkının kendine özgü bir zarafeti, bir tatlı yaşam tarzı var.

Haberin Devamı

İzmir Osmanlı İmparatorluğu’nda Aydın vilayetinin merkezi noktasıdır. 1912’ye kadar kapladığı alan itibarıyla ancak muhteşem Selanik vilayetiyle mukayese edilebilirdi. İkisi de Ege’nin incisiydi; imparatorluğun dışarıya açılan kapısıydı.

Selanik’in farkı Balkanlar’ın içinde olması, Avusturya ve Rusya gibi barut fıçısına dönüşmüş, kendisi de etrafı ateşlemeye hazır imparatorluklara yakın olmasıdır. Selanik coğrafi ve etnik yönden Makedonya’nın başkentidir ve içindeki etnik grupları saymak için iki elin parmaklarını kullanmak gerekir. İzmir’in ise Batı dünyasına açıklığı daha sınırlı ve Şarklı olup Anadolu’yla teması daha fazladır. Osmanlı’nın Aydın vilayeti ise bugünkü Manisa, Uşak, Denizli ve Muğla’yla birlikte bütün İzmir’i içerir; yapıları itibarıyla renkli ve gösterişli, içindeki toplumların birbirleriyle iletişimi açısından daha dengeliydi. Hıristiyan Rumlarla Yahudiler arasında her Pesah Bayramı’nda, çıkardıkları çatışma ve Yahudi mahallerine saldırı dışında Rum nüfusun da fazla olay çıkardığı görülemezdi.

Haberin Devamı

Türkiye’nin rengi İzmir

FACİALARA SEBEP OLDULAR

1900’lerde Rumeli’den ve ardından adalardan gelen göçmen kitlesi bile beklenildiği gibi bir gerilim yaratmadı. Bereketli topraklar herkesi doyurdu ki kitlelerin birbirleri hakkındaki kanaatleri açığa çıkmaktan çok örtülü olarak hayata devam ettiler. Yine de bazı yazarların söylediği gibi (Paradise Lost - Giles Milton) “Kayıp Cennet” lafını kullanmak yanlış. İzmir etnik grupların yaşamı açısından hiçbir zaman bir cennet değildi. Mütareke günlerinde bu gerilim daha da fazla arttı. Zenginliklerden istifade edenler doymadı. Venizelos’un akıllı bir seçimle gönderdiği vali Aristeidis Stergiadis Türklerle Rumlar arasında adil bir idare yaratmayı daha makul bulmuşken yerli Rumlar bu tavra pek sıcak yaklaşmadılar. Aynı zümre valinin Levantenlerin menfaatine daha çok çalıştığını söyledi ki Stergiadis’in Levanten cemaate mensup insanlar arasında bir çay partisine bile katıldığını söylemek mümkün değildir. Batılı askeri güçlerin zırhlıları körfezde beklerken karaya çıkardıkları, Cihan Harbi’nde en az yıpranan taze Yunan kuvvetleri şehire bir asayiş ve güven getirmekten çok, daha ilk anda facialara sebep oldular. İşgal tecrübesi olan bir memleket değildi. Üstelik İoannis Metaksas gibi akıllı kurmayların “Sakın çıkmayın” tavsiyesi hilafına Ege’nin işgaline başladılar.

Haberin Devamı

İzmir, İstiklal Savaşı’nda milliyetçiliğin sadece siyasi ideoloji ve hissiyatında değil, örgütlenmede de çok yaygın olduğu bir bölge oldu. Zengin toprak, orada yaşayan kârlı çıkar; giden için aynısı söylenemez. Helen nüfusun Yunanistan’a yönelen küçük Asya göçü sosyal facia yarattı. İzmir ise geçirdiği sıkıntılara rağmen kalkınmasını sürdürdü.

YAŞAM TARZLARI ÖZGÜN

Bugün şehrin nüfusu ve hele bu nüfusa yakından bağlı olan civardaki mamur ilçe ve kasabaları da ilave edersek İstanbul’dan sonra ikinci kalabalık bölgedir. Nüfusun devamlı artışı problemler yaratıyor. İzmir Türkiye’deki sanayinin gelişme hızına uymuyor. Buna üzülmenin gereği yok; çünkü sanayi aşırı büyüme gösterse ve hele İstanbul’u takip etse, yurdun ve bütün Akdeniz coğrafyasının bu mamur beldesi ve bölgesi de harap olurdu. Çevre problemlerinden geçilmezdi. Bugün bile yeterince sorun vardır. İzmir halkının kendine özgü bir zarafeti, bir tatlı yaşam tarzı var. İktisaden sıkıntılı dönemlerde hayatın rengini korumayı bilirler. Son zamanlarda gelen göç bu havayı değiştiriyor. İç göçün yarattığı yeni İzmir ve bölgeler İzmir’e intibak konusunda isteksiz veya gecikmeli. Dış göç ise halledilebilir problem olmaktan çıkmıştır. İzmir’de 170 bin Suriyeli göçmen var. Resmi rakamlara göre bunların 150 bini geçici koruma kapsamında, tahminen 20 bin kadarı geçici koruma kapsamı dışında. Memleket içindeki sığınmacı göçlerinin kayıtlara geçmediği ve bu göçü yapanların talimatların aksine bilgi vermediği biliniyor.

Haberin Devamı

20 YILDA ÇOK DEĞİŞTİ

Göçmenlerin yaşadığı merkez semtler Basmane, Tilkelik, Agora’nın civarı görülmemiş bir renklilik içinde. Bu renk her zaman kozmopolit kültürün kendisinden beklenen tatlılık ve neşeyi getirmiyor. Merkez Konak ilçesi çevresinde yani Alsancak’la Göztepe arasında öyle merkezler var ki suçluluk oranı ve şekillerine Türkiye’nin başka yerinde rastlamak zor. Üzücü manzaralar; çünkü bizim neslimiz için İzmir büyük bir liman şehri de olsa aynı zamanda Ege’de sıcak bir konaklama yeri. Adeta kendi evimizin bulunduğu bir mahalle gibiydi. Uzun gezilerden gelip İzmir’de oturanlar, İzmir’de konaklayanlar, batı Anadolu turu yapan mihmandarlar orada sıcak bir yuva bulurlardı.

Haberin Devamı

Son 20 yılda bu ortam altüst olmuştur. Bir evvelki 20 yılda da İzmir belediyelerinin tutumu, içişleri bakanlıklarının vaziyete hâkim olamaması bu değişimi hazırlamıştır. Demokrasilerde yönetim bir yerin sosyal yapısını, çevresel şartlarını korumakla mükelleftir. Kontrolsüzlük ve dağıtmanın adı anarşi ve sorumsuzluktur.

İzmir’de kamusal kurumlar son derece ihmal altındadır. Temsili kurumlar, vilayete bağlı idari birimler, bilhassa sayısı hayli yüksek olan fahri konsolos ve başkonsolosluklar (bazıları büyükelçi rütbeliler) ve bu rütbelilere karşı da Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nı temsil eden, iyi ilişkileri kuran Türkiye Cumhuriyeti’nin İzmir’deki mesul temsilcisi olan büyükelçinin ofisleri sıkıntılar içinde çalışıyor. Halka hizmet veren sağlık ocakları, okullar, maliyenin ofisleri için de bu ihmal söz konusudur. Bu konunun birinci derecedeki mesulü onlarca yıldan beri hükümetlerin İzmir bütçesine ayırdığı miktar, ikinci derecedeki sorumlusu ise tabii ki İzmir’in kendidir. Zengin bir şehrin ve bölgenin devletin işleyişine katkısı söz konusu değildir.

Haberin Devamı

LÜZUMSUZ GÖKDELENLER

Kültürel kurumların inşasında birkaç müteşebbis; ön planda Lucien Arkas veya Yaşar Holding gibi kurumların yanında ticaret ve sanayi odalarının faaliyetleri çok hissedilmiyor. Böyle bir yapıyla da dünyada yer etmeye çalışıyoruz. Şehrin imarına dikkat edilmiyor; lüzumsuz gökdelenlerin bu bölgenin profilini bozmasına niçin göz yumuluyor? Deprem felaketi gelmese zelzele bölgesi olan yerde inşaatların kalitesine dikkat edilmiyordu. Hatta bu ihmalin habercileri ve göstergeleri 17 Ağustos depreminden sonra İzmir’de bile Karşıyaka’da bazı yerlerde görülmüştü.

Ege Bölgesi, daha ilk çağdan beri büyük imparatorlukların en seçkin kalıntılarını barındırır. İran Ahameniş İmparatorluğu’nun Kuzey Ege’deki kalıntıları İran’ın kendi kadar hatta yer yer daha da göze batacak kadar muhteşemdir. Roma İmparatorluğu’nun İtalya’yla rekabet eden bölgesi batı Anadolu’dur. Osmanlı modernleşmesinin en göze çarpan eserleri bu bölgededir.

ÖNEMLİ ADIMLAR ATILDI

Cumhuriyet Türkiyesi’nde İzmir’in eğitim kurumları seçkin öğrenciler yetiştirdi. Sadece İzmir Kız Lisesi’nin akademik hayatta kadın üyelerin yer almasını sağlayan önemli bir kurum olduğu herkesin malumudur. Bugün de İzmir önemli bir öğrenci şehridir ve memnuniyetle belirtmek gerekir ki sanatsal faaliyetlerde, kitap okumada son 40 yılda önemli hamleler kaydedildi. Türkiye’nin rengi olan İzmir ve çevresinin oynadığı önemli role göre hükümet ve bütçe desteği almadığı, belde ileri gelenlerinin gazetenin, tiyatronun ilk ortaya çıktığı bu entelektüel tarihi bölgeye uygun derecede bir faaliyetin içinde olmadığı görülüyor. İhmal ve kusur tek taraflı olmaz. İzmir fazlasını hak ediyor demiyoruz, mutlaka gereklidir. Bu gereğe uymadığımız takdirde bir çevresel faciaya ve fakirleşmeye mahkûm olacağımız çok açıktır.

Yazarın Tüm Yazıları