Türk Edebiyatı-Türkçe Edebiyat tartışması

Türkçe kaleme alınan veya terennüm edilen edebiyata Türk edebiyatı denir. Avusturya’nın yazdıkları Alman edebiyatına, Belçikalı ve İsviçrelilerin yazdıkları da Fransız edebiyatına girer. Yine Avrupa dillerinde Française, English veya Deutsch kelimesi hem lisanı ifade ediyor hem de o dildeki eserlerin ve kimliğin sıfatı oluyor. Galiba bu çakallığı yapanlar Türkçe ve Türk edebiyatı ayrımlarına yaparken grameri bu şekilde kullanmak istiyorlar. Böyle bir ayrım söz konusu değildir.

Haberin Devamı

Küçük Asya, Yunancası; “Mikra Asia” demektir. Anatolia ise “Şark” anlamındadır. Türklerin Asya içlerinden gelip ulaştığı son nokta değildir. Zira buraya geldikten sonraki 400 yıl içinde bu yayılma Tuna mansabına, tekrardan Güney Ukrayna steplerine, Kafkasya’nın belirli bölgelerine ve asıl önemlisi Selçukilerin Alp Arslan’dan beri hayalini kurup da ulaşamadıkları Suriye, Filistin, Mısır’a ve Kuzey Afrika’ya kadar gitti. Her halükârda doğuda bugünkü Uyguristan’dan ve Moğolistan’dan başlayıp Hazar kıyısındaki Türkmenlere kadar uzanan birçok Türk kabilesinin bölgede iz düşümü görülmektedir.

Türk Edebiyatı-Türkçe Edebiyat tartışması

SON BÜYÜK DALGA

Türkiye dünya tarihinde de bir kıtanın etnik yapısını değiştiren son büyük dalgadır. Selçukiler buraya ulaştıkları zaman; bir kere Türklükten ve doğudaki Türkmenistan (Mâverâünnehir) ve Türkistan gibi yerlerde yaşamak özleminde değildi. Dahası Sultan Alp Arslan’ın hedefi; Suriye, Filistin ve Mısır’dı. Biraz kaderin sevkiyle önce oralara yanaşıldı, tutunulamayınca birdenbire Anadolu’ya geçildi, İznik’te yerleşildi. 13. asırda Haçlı Seferleri ve Bizans’ın yeniden başlayan ‘Rönesans’ıyla o bölgede tutunamadık. Anadolu’nun iç kısmına çekildik.

15. asra kadar Türklerin Alanya (Alaiye) ve Sinop’tan başka denizle bağlantıları yoktu. Ülkenin adı olan Türkiya yahut Türkmenya’yı İtalyanlar koymuştur (Turchia veya Turcomenia). Selçukilerin aklı Roma İmparatorluğu’ndaydı ve topraklarının adı Rum toprağıydı, hanedanı bile Selaçikiye-yi Rumi; Rum Selçukluları diye anıyorlardı. Roma kozmopolit bir kavramdır ve hiç şüphesiz ki büyük Roma’dan beri bir siyasi kültürel birliğin adıdır. Türklerin tanıdığı Romalılar klasik olanlar değil Hıristiyan Roma İmparatorluğu’ydu (Bizans). Ne bu tabiri ne de Helen tabirini Anadolu’nun Doğu Romalıları kendileri için kullandılar. Ancak Komnenler hanedanın 11. asırdan sonra Yunan unsurun etnik yapısını öne çıkarıp bir kültürel dönüşüm yaşamaları söz konusu oldu ve bu nedenle belirli bölgelerde Helen dili ve hâkimiyeti ana unsur olarak kalmıştır.

Haberin Devamı

‘LİNGUA FRANCA’SIYDI

Haberin Devamı

Türklerin Anadolu’daki en son ayırıcı noktası da geldikleri bu yurtta eski Helenlerin aksine yoğun bir kabilecilik ve akraba ilişkileri içinde sadece şehir ve köyde değil, dağlık bölgelerdeki yarı göçebe ve göçer olarak yerleşmesidir. Küçük Asya’da Türkçenin de yayılması ve muhtelif gruplar arasında lingua Franca (anlaşma dili) olarak kullanımına nedendir. Arapça medresede, Farsça bürokraside hâkim olsa da Karaman’dan başlayarak Türkçe resmi dil oldu. Bütün bu dönemde daha önce Gaznelilerde, İran Selçukilerinde ve Anadolu’da ordunun dili Türkçeydi. Pazar meydanında köylülerin, şehirlilerin ve tarikatlar mensuplarının konuşma dili yine Türkçeydi.

Haberin Devamı

Türkçe kaleme alınan veya terennüm edilen (tiyatro gibi) edebiyata Türk edebiyatı denir. “Tarihte Türk olduğunu defalarca tekrarlayıp Türkçe şiir yazmayan Nizâmi-i Gencevi gibi şairler Türk’tür ama Türk şairi değildir” derdi üstad Cevat Heyet. Çağdaş İran edebiyatının Türk asıllı şairi Şehriyar, anasının “Senin dediğini ben anlamıyorum ki, senin bu şiirlerin benim başa düşmir ki” demesinden sonra Türkçe yazmaya yönelmiş ve “Heydar Baba” şaheserini ortaya çıkarmıştır. Bu eserle Türk edebiyatına girer, yoksa o da Türk olan bir Fars şairiydi. Aytmatov ve Anar gibileri anadilinde de yazdığı için Türk edibidir. Rusça yazdıkları da malûmdur. Mario Levy’nin başka dilde yazdığını duymadım, Türk edibidir. Halide Edip İngilizce de yazardı ama Türk düşünür ve romancısıdır.

Haberin Devamı

MANASIZ BİR AYRIM

İnsanların “Türk dilinde edebiyat” lafını kullanmaları manasız bir ayrımdır. Bu gibi fuzuli ve mesnetsiz iddialarla Türk edebiyatı ve Türk dilinde edebiyat olmaz. Hatta şunu söyleyelim, Avusturya’nın yazdıkları Alman edebiyatına girer. Belçikalı ve İsviçrelilerin yazdıkları da Fransız düşüncesine ve Fransız edebiyatına girer. Léopold Sédar Senghor bu anlamda bir Fransız şairidir, tabii ki Fransız değildir. Yine Avrupa dillerinde Française, English veya Deutsch kelimesi hem lisanı ifade ediyor hem de o dildeki eserlerin ve kimliğin sıfatı oluyor. Galiba bu çakallığı yapanlar Türkçe ve Türk edebiyatı ayrımlarını yaparken grameri bu şekilde kullanmak istiyorlar. Böyle bir ayrım söz konusu değildir.

Nizâmi Türk’tür ama Fars dili şairidir, dedik bazılarının da etnik aidiyeti farklı olabilir veya öyle hissedebilir ama kullandığı dilin çerçevesinden çıkmayacağı çok açıktır.
Böyle insanlara en iyi örnek Türk tarihçiliğine ve medeniyet tarihine büyük katkıları olan Kırım Hanlığı’nın tarihiyle çok meşgul olan Ahatanhel Krimskiy’dir, Omeljan Pritsak hocasıdır. Birçok dili bildiği halde geniş bir okuyucu kitlesine ulaşamama pahasına Ukraynaca yazmıştır çünkü Ukraynalıydı.

Haberin Devamı

GRETA THUNBERG

Türk Edebiyatı-Türkçe Edebiyat tartışması

Almanya
’da gözaltına alınan Greta Thunberg kısa bir süre sonra serbest bırakıldı. Avrupa Birliği üyesi Almanya’nın Lützerath kentindeki kömür madenlerinin yeniden açılmasını protesto ettiği için yaka paça tutuklanıyor. Herhalde sınır dışı edilecekken geri alınıyor. Şu tablodaki trajikomik duruma bakın; Federal Almanya bütün hayatı boyunca her yerdeki maden açılımına, nükleer enerji kullanımına karşı politika güdüyordu. Bilhassa başkaları için bu konuya hoşgörüyle bakmazdı. Biraz sıkışınca kendileri aynı yolu izliyorlar. Eylemlerinin ve bakışlarının birinci bölümüne iştirak ederim ama bu son perde resmi bir ikiyüzlülük ve sıkılmazlıktır.

Yazarın Tüm Yazıları