Paylaş
ŞU sıra Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin memleketinin kölecilik geçmişi için eski Hollanda sömürgelerinden resmen özür dilemesi haber oldu. Açıkçası bütün bunların içinde etkili gözlemci bana göre CNN’de program yapan habercimiz Serdar Korucu; hem Türkçesi ve hem de anladığım kadarıyla Felemenkçesi çok iyi. Prof. Remco Raben gibi ilgili tarihçileri konuşturuyor ve muhalif yerli liderleri dinliyor.
İKİYÜZLÜ HAREKET
Bizim fikrimiz ise şu: Başbakan Mark Rutte, Almanya ve Hollanda kanadında çok moda olan özür dileme siyasetiyle beşer tarihindeki bu büyük günahı geçiştireceklerini zannediyor. Hatta böyle arınma ve konfesyon (günah çıkartma) ile yeniden doğmuş masum bir insan gibi başka taraflara akıl ve irfan verme ve saldırma hakkını da ediniyorlar. Çoğu zaman yönelttikleri eleştiriler yakın geçmişin kötülüklerini yaymak ve gölgelemek şeklinde ortaya çıkıyor. Bunu doğru bulmuyoruz.
Bizim gibi dünya tarihinin bu olayları dışında kalan, tarihçiliğimizin ise hiç bulaşmadığı bu konular üzerinde konuşmamız şu anda imkânsız, eğitim görmemiz lazım. Bildiğim kadarıyla küçüklüğünden beri tanıdığım Aslıgül Berktay’ın Güney Amerika tarihçilik ve sosyolojisi dışında üçüncü dünyanın tarihine ciddiyetle eğilen Türk henüz çok az. Oysaki üçüncü dünyaya çıktık. Ticaret yapılıyor, siyasetlerine karışıyoruz, birtakım hayırsever insanlar da Afrika’da su kuyusu açmak gibi yardım faaliyetlerine katılıyor, sınır tanımayan hekimlerimiz var. İyiliğimiz ve merakımızla bu dünyanın dışında kalamayız.
Surinam ve özellikle Güney Amerika’da sömürgelerinde Hollanda yönetimi gaddardı. Sadece Britanya İmparatorluğu’nun sömürge tüccarlarına atfedilen Afrika’dan yeni kıtaya köle taşıma usulü Hollandalıların icadıdır. İspanyollar 15. asırda Güney Amerika’nın yerlilerini bedava madenlerde çalıştırıp telef ettiler. Bu yeni takım ise beter, bilhassa 18-19. asırlarda Hollandalıların Malayalılarda yaptığı gibi on binlerce yerliyi bir anda avlayıp evleri ve köyleriyle vedalaşmalarına bile fırsat bırakmadan meçhule gönderdiler.
AYNI TAVRIN KALINTILARI
İtirafların yavanlığı geçmişin dehşetini ifade edemez. Daha daha garibi aynı tavrın zamanımızdaki kalıntılarını tamamıyla sildiği söylenemez. Muhaliflerin, yani Rutte’yi eleştiren eski koloni münevverlerinin demeçlerini Serdar’ın röportajında yaptığı gibi daha çok takip etmeli, öğrenmeliyiz.
MAKEDONYA
BU hafta, ayın 21’inde en kısa günü Makedonya’da geçirdik. Soğuk iklimin nispeten güneşli bir günüydü. Üsküp çarşısı canlılığını koruyor. Ünlü şapkacılar gibi bir iki sanat dalı hâlâ çalışıyor. Türk çayını içebildiğin, ev baklavasını yiyebildiğin kahvehaneler ziyaret ediliyor. Turist kalabalığının içinde Türkler yine çoğunlukta. Mağazalardaki konfeksiyon ise Türkiye’den geliyor. Bunları alanlar da dünyanın her yerinden gelen turistler, yerli halk ve Almanya’dan tatile gelen Almancı Makedonyalılar.
Türkler 2 milyon nüfuslu Makedonya’da 85 bin kadar bir nüfusa sahip, bunu 100 binin üzerine çıkaranlar da var. Bilinçli bir grup olduğunu söylemeliyim. Daha hoşu Cumhuriyet nüfusunun yarıdan biraz fazlasına sahip (1 milyon üstü) Makedonlarla araları iyi; karşılıklı birbirlerini dinliyorlar. Makedonlar bazı kusurlarını düzeltiyor; eğitim bunların başında gelir.
Mareşal Tito’nun Yugoslavyası’nda Sırplı olmayan milletlere de gösterilen yakınlık Makedonya Türklerinin eğitim ve tiyatro gibi alanlarda önemli müesseseler kurmasını sağladı. Üsküp Türk-Arnavut Halklar Tiyatrosu’nun Türk branşı gibi. Halihazırda Türk tiyatrosu yeniden inşa ediliyor. Doğrusu eski dostum Seyfullah Bey’i hiç unutamıyorum. Şimdi de o grubun daha genç mensuplarına, ki hepsi benim yaşımda, rastladım.
KÜLTÜREL BİRLİK
Makedonya’da Türk öğrenciler var, Makedonyalı Türkler de Türkiye’de okuyorlar. Makedonya ile Türkiye’nin iyi ilişkileri kolay tahmin edileceği üzere kültürel azınlığımız olan Türk grubun üzerine yansıyor. Daha rahat çalışabiliyorlar, biz de antlaşmalara dayanan himaye hakkımızı daha düzgünce kullanabiliyoruz. Bu Cumhuriyet’in denizle bağlantısı yok ama bir şekilde Türkiye ve Akdeniz’le alakaları devam ediyor.
Beni davet eden Türk Demokratik Partisi ve Genel Başkanı Dr. Beycan İlyas Bey’dir. Parti, Türkiye’deki benzer partilerle yakın ilişkide ama havaları çok değişik. Üç tane Türk partisi milletvekili çıkaranlar bunlar, kabinelere de giriyorlar. Eski Cumhurbaşkanı Gjorge İvanov dostumuzdur, kıymetli bir tarihçidir ve hukuk bilginidir. Türk toplumu kendisini tutar. Görüşmelerde de çok şeyler öğrenirsiniz. Tarihi Balkan münevverleri içinde daha ilginç yorumlayanlardan biri. Boşnak tarihçi Prof. Dr. Ferid Muhic Osmanlı mirasını vurgulayarak değerlendiren bir bilgin, bilim akademisi üyesi onunla da görüştüm. Bana yeni çıkan kitabını (“Islamski Identitet Evrope-Avrupa’nın İslami Kimliği”) lütfetti. Birçok dile çevrilen bu kitap mutlaka Türkçeye de çevrilmeli.
Yeni dönemin ve Makedonya’nın ister istemez takip ettiği dışa açılma politikasının ürünlerini gördüm. Türk Dil Bayramı’nı kutlama, 21 Aralık törenlerine Azerbaycan’dan, Bulgaristan’dan, Kosova’dan ve Türkiye’den partili temsilciler gelmişti. Bu son derece müspet bir gelişme olur. Türk dünyası için siyasi bir irredantizmden söz edecek değiliz. Ama kültürel birlik istesek de istemesek de var ve tesirleri de görülüyor. Balkanlar bizim hayatımızda yabancılaşmış bir unsurdu. Halbuki Türk imparatorluğu orada kuruldu ve orada sağlam derecesiyle yanaştı. Timur istilasını imparatorluğun Rumeli tarafıyla atlattık.
BALKANLARI GEZMELİYİZ
Son 150 senenin göçleri Türkiye’nin acılı tarihidir. Ama şurası da bir gerçektir: Rumeli Türklüğü Türkiye’nin kabuk değiştirmesine, sanayileşmesine, ziraatının modernleşmesine, şehirleşmesine çok önemli olumlu katkılar getirdi. 19. asrın ikinci yarısından itibaren cemiyetimiz taze bir kan edindi. Bunu kasabadaki hayatta da, şehirlerde de, merkez bürokraside de, ilim hayatında da hep gördük.
Balkanlar’daki Türkiye kökenli turizm beni çok mutlu ediyor. Hiçbir şey yapmasak, öğrenmeden okumadan gezsek bile bazı şeylerin görüp daha yakından anlıyoruz ve benimsiyoruz. Benim yaptığım gibi Balkan gezilerini şu veya bu şekilde yapmak lazım. Herkese, her zaman yararlı oluyor.
Paylaş