Paylaş
SÖKTÜLER SÖKTÜLER BUNLARI YAPTILAR
TARİHİ mezarlıklar bu milletin gururunu ve onurunu lekeleyen göstergeler olmaya başladı. Ecdadının mezarlarına, dolayısıyla tarihi vesikalarına üstelik söz konusu Selçuklu ve Osmanlı devri sanatının işaretleri olan mezarlıklara sahip çıkamayan bir ulusa uygar, sağlıklı tarih ve millet düşüncesi olan bir toplum diye bakmak mümkün değildir.
‘YÜZÜMÜZÜ KIZARTIR’
Seneler önce İstanbul Musevi mezarlıklarını ve İsrail’deki mezarlıkları mukayeseli inceleyen Hayfa Üniversitesi’nden Türkolog Prof. Minna Rozen İsrail’deki mezarlıklar için “Mezarlıklarımızın bakımsız hali bizim yüzümüzü kızartır” demişti. Ne var ki Minna 20 binden fazla mezarı kaydetti, tasnif etti, başkaları da... Biz de “mezaroloji” diye ad takılan meşgale çok az kişinin ilgilendiği bir dal olarak kaldı.
YAĞMACI SAYGISIZLIK
Andre Malraux Antimemoires’ında “Mezarlıklar bir ulusun kültürünün rengini ve medeniyet düzeyini gösterir” der. Bizim Osmanlı mezarları o medeniyetin sıcaklığı ve vekarını gösterir. Nesilleri birbirine bağlayan mütevazı abidelerdir. Bugünkü mezarlıklarımız için bunu söyleyemeyiz. Maalesef İstanbul halkı evinin yanındaki hazireden çalınan ve kırılan taşları (şahideleri) seyrederler. Daha beteri Karacaahmet, Eyüp Sultan gibi yerlerde bir blok şahideyi bazen bir ilmiye hanedanını, Babıâli ketebesinin tarihi simalarını ifade ettiği halde söker yerine kendi aile mezarlıklarını yerleştirirler. Bu ölümün de ötesine uzanan yağmacı saygısızlığı anlamak mümkün değildir ve şahsen beni çok rahatsız eden, utandıran bu anlayışsızlık ve yağmacılık azalmak şöyle dursun süratle devam etmektedir.
TİCARİ BİR KOKU
Kaşgârî Tekkesi Eyüp Sultan’da tepedeki kahveye doğru yüründüğünde sol taraftaki caminin yanındadır. 1745 yılında bir Nakşıbendî tekkesi olarak inşa ettirilmiş şeyhliğine ise Kaşgârî Hâce Abdullah Nidâî tayin edilmiştir. Demek ki bu tarikata mensup bazı kimselerin şeyhi burada yattığı için bölgeye sempati ve bağlılık duyuyorlar. Ne var ki bu sebep oradaki tarihi mirası, dokuyu klasik şahideleri ortadan kaldırıp kendine göre bir mekân düzenlemesini gerektirmez ve haklı da çıkarmaz. Üstelik bunun yapılışında çok yüklü bir ticari koku da duyulmuyor değil.
‘OSMANLI’YI KULLANMA
Tekke civarındaki tarihi şahideler kaldırılmış ve yerine bebek yatakhanesini andıran tek model taşlarla parsel parsel satılacak mezarlar yapılmış. O güzel sanat eseri, her biri hamuşan (susan) dediğimiz ama görünümüyle bir kişilik olarak ecdadın ruhunu bu kuşaklara uzatan ölülerin mezar taşlarının yerini New York’taki ruhsuz mezar taşlarıyla dolu parseller alıyor. Bu garip mezarlığın her tarafında bir vakfın adı tabelalara yazılmış: “Osmanlı Vakfı”. Vakıf bu garip düzenlemeyle ilgili bir alakaları var mıdır, açıklama yapmaları gerekir.
MAZİYE KÜSTAHLIK
Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki “Osmanlı” gibi isimlerin ve unvanların herkes tarafından serbestçe kullanılmasına müsaade edilmemesi gerekir. Çünkü ticari amaçlarla teşekkül eden bazı kuruluşlar, şirket ve vakıflar bu ismin sihri etrafında icraatta bulunmayı tercih ediyorlar.
Yeni teşkil edilen mezarlık anlaşılan belli bir tarikatın üyelerine sunulacak. Bizim bildiğimiz ehl-i tarik adamlar mütevazı, hayatta ve ölümde saygılı olan kimselerdir. Bir zamanların ehl-i tariki susanların uygarlığını temsil ediyordu. Şahideleriyle bizlere hitap etmeye, bizlerin toplumsal kişiliğimizi oluşturmaya sebep oluyorlardı. Bugünküleri ise anlamak mümkün değil. Mezarlıklarda bırakacakları iz sadece çirkinlik ve maziye el ve dil uzatan küstahlık olacak.
HAZİN BİR MANZARA
Eyüp ve Karacaahmet mezarlıklarındaki bu yağmacılığa senelerden beri bir sürü yazar ve hemşeri işaret ediyor ve protesto ediyor. Ne belediyelerin ne de Mezarlıklar Müdürlüğü’nün umurunda. Galiba İstanbul’un bütün toprakları gibi mezar yerleri de altın değerinde. Çok hazin bir manzara.
Okurlarımın bayramını kutlar, sakin ve huzurlu günler dilerim.
KÜLTÜREL HAYAT DÜZEYİ GERİ ÜLKENİN ŞİRKETİ
KAZDAĞLARI’ndaki maden projesine karşı toplumun tepkisi giderek büyüyor. Hiç kimse bunu siyasetle, sol görüş sempatizanlığıyla açıklayamaz. Burada yaşamak isteyen insanların, utanmazlarla mücadele hakkıdır ve görevidir. Atlantik ötesinden gelen ve bazıları çok sevse de kültürel hayat düzeyi, iktisadi yapısına göre oldukça geride bulunan bir ülkenin şirketi, orada yapamadığını burada yapmaya kalkıyor.
Her an hatırlamamız gerekir: Ege Bölgesi’nin dışında doğru dürüst bir hayat ve dirilme, yenilenme (rehabilitasyon) alanımız yok. Nefesimize sahip çıkmamız gerekir.
Bu topraklar, bu ormanlar, bu dağlar bizim. Herkes kendi ülkesini kazsın. Aslında onun bile yakında yasaklanması lazım çünkü yerkürenin herhangi bir yerindeki çukur göğe yansıyor, gökteki delik ise güneş ışınlarını emip dünyayı kurutuyor.
Paylaş