İzmir’i Türk yurdu yapan hükümdar... Timur

Timur’un ömrünün son önemli zaferlerinden biri İzmir’i Rodos Şövalyeleri’nin elinden almaktır ki bu, hayatı boyunca gayrimüslimlere karşı yaptığı tek cihattı. Anadolu seferi sonunda yaptığı bu son fetih kalıcı oldu ve İzmir Türk yurduna kazandırıldı. Timur kalabalık ordusuna güvenmekten çok karşı tarafı iyi öğrenip ona göre bir strateji çizmekle meşhurdu. Aynı şeyi Rodos Şövalyeleri’ne karşı da yapmıştı.

Haberin Devamı

Bundan 620 yıl önce 2 Aralık 1402’de Emir Timur, Ankara Çubuk Ovası’ndaki galibiyetinden ve Anadolu’nun siyasi ve mülki coğrafyasını altüst ettikten sonra hayatının en ilginç safhasına geçti. Normal olarak Emir Timur Altınorda başta olmak üzere Osmanlılar ve diğer Müslüman Türk ordularıyla savaşmıştır. Şam’da müellif İbn Haldûn ile karşılaşmıştır; bu Mağribi Endülüs asıllı bilginin ve onun Türklerin tarihi üzerindeki bilgisine hayran olmuştur. Mısır programında yoktu. Timur’un nihai hedefi Çin’di. Bu 15. asır için yanlış, dipsiz bir stratejiydi. Gerçekleştiremeden öldü.


İzmir’i Türk yurdu yapan hükümdar... Timur

ŞÖVALYELERİN ELİNDEN ALDI

Ömrünün son önemli zaferi Ege bölgesindeki beyliklere hâkimiyetlerini Osmanlı’dan alarak vermekti (Aydın Beyliği gibi) ve İzmir’i Rodos Şövalyeleri’nin elinden almaktır ki hayatı boyunca gayrimüslimlere karşı yaptığı tek cihattır. Anadolu seferi sonunda yaptığı bu son fetih kalıcı oldu ve İzmir Türk yurduna kazandırıldı. Kendisinden evvel Yıldırım Bayezid İzmir’i aldı fakat bu daha ziyade kara tarafına münhasırdı ve bu sayede Kadife Kale ve etrafı Türklerin elindeydi. Timur ise denizdeki kaleyi ve limanı kontrol edilecek mevkileri Rodos Şövalyeleri’nden almıştır.

Haberin Devamı

Rodos Şövalyeleri’nin elinden bu kaleyi alış nedeni tartışılabilir ama mutlaka Orta Asya’da Timur Rönesansı devrini başlatan hükümdarın coğrafya ve strateji bilgisi tartışılmaz. İzmir’in Anadolu hâkimiyeti için çok önemli bir nokta olduğunu anlamıştır. Burada biraz da yendiği ve taze zaferini kutladığı Bayezid’e karşı son bir gösteriş yapma merakı olabilir. Zira Yıldırım Bayezid birkaç defa İzmir’i Rodos Şövalyeleri’nden almayı denemiş ancak muvaffak olamamıştı. Timur ise aldı.

DÂHİ BİR STRATEJİST

Böyle bir kaleyi almak için Fatih Sultan Mehmed ve Kanuni Sultan Süleyman döneminin ateşli silahlarına ve kuşatma tekniklerine sahip değildi. Fakat elindeki kuşatma teknolojisi dönemine göre ileri düzeydeydi ve dâhiyane bir stratejiydi. İlginç bir biçimde mancınık tipi kara silahlarını iyi kullandı. Hatta lağım tekniklerini benimsediği ve kale duvarlarının altını kazarak çöken duvarlardan orduyu sızdırmayı başardığı biliniyor.

Haberin Devamı

Timur kalabalık bir ordunun başında ama bu kalabalığa güvenmekten çok karşı tarafı iyi öğrenip ona göre bir strateji çizmekle meşhurdur. Horasan’dan başlayarak İran’da ve Suriye’deki başarıları, Altınorda’nın başındaki Toktamış Han’ı yenmesinde; her bir muharebede karşı tarafın durumuna göre bir savaş teknolojisi ve stratejisi geliştirdiği sabittir. Aynı şeyi Rodos Şövalyeleri’ne karşı da yapmıştır. Kuşatmadan biraz evvel kıyıdaki adaya çekilen ve onun etrafını hendekle korumaya alan askerlerin hendeklerini savunma için kullanma planlarını, onları pişman ettiği anlaşılıyor. Hendeği doldurduğu otları devamlı tutuşturarak kalenin savunmasında bir nevi kamuflajla kuşatanlara yarar sağladı.

Haberin Devamı

MANCINIKLA KORKU SALDI

Döneminin Şerefeddin Yezdi ve Mîrhând gibi çağdaş tarihçilerinin yanında Dukas gibi Bizanslıların ve Batılı kroniklerin muhtelif noktalardan ele aldığı bu seferde çeşitli milletlerden gelen cengâver şövalyelerin moralini çok bozduğu anlaşılıyor. Mancınıklarla kaleye attığı taşların yanında aynı savaş makinesine kestiği kelleleri de koyuyor. Bu açıktaki donanmanın şehre yanaşmasında bir korku yarattı. Kroniklerin tarifine göre deryanın üstünde bile kesik kelle doluymuş. İki hafta süren kuşatmada kaleyi savunanların az sayıda oluşu gayet şüpheli bir bilgidir. En çok savaş makinesi ve tedhiş unsurunun üstün geldiği anlaşılıyor.

Haberin Devamı

Emir Timur’un İzmir’i fethinden 15. asır kroniklerinde (Aşıkpaşazâde, Neşri) bahsedilmez. Bu bilerek yapılan bir ihmaldir. Nitekim Akkoyunlu tarihlerinde de Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinden bahsedilmez. Türk devletlerinde vakayinamelerin bazı konularda ne kadar taraflı olduğuna dair bir delil.

SAINT JEAN ŞÖVALYELERİ


SaInt Jean Şövalyeleri (Hospitalier Şövalyeleri), Rodos, İzmir ve Kıbrıs’ta üsleri olan savaşçı bir tarikattı. İçlerinde Batı’nın büyük uluslarından (Fransa, Almanya, İngiltere, İskoçya, İspanya, Kastilya gibi) asil ailelerin çocukları, baronları ve şövalyelerinden üyeler vardı. Bu üyeler gönüllü olarak din ve savaş görevlerini bu tarikat içinde yerine getiriyorlardı.

İzmir’i Türk yurdu yapan hükümdar... Timur

NAPOLÉON SON VERDİ

Haberin Devamı

Tarihte onlar Saint Jean Hospitalier veya Rodos Şövalyeleri olarak anılıyorlar. Çünkü bulundukları ülkelerin otokton (yerleşik) halkıyla (Malta, Rodos ve Kıbrıs ve İzmir gibi) ırki bağları yoktur. Bir milletten de gelmiyorlar. Rodos Şövalyeleri’ne tarihte en büyük darbeyi vuranlar; Osmanlılardır. Mesela bu sırada tarikatın reisi büyük şövalye Rus Çarı I. Pavel’di. Ardından da 1800 yılında Napoléon bu tarikatın fiili varlığına son vermiştir. Bugün de yine kozmopolit etkili bir tarikat olarak sadece tıbbi yardım faaliyetleriyle uğraşıyor gibi görünüyorlar. Beynelmilel gözlemci bir teşkilattır. Bütün Birleşmiş Milletler organlarında gözlemci üyeleri vardır. Vatikan yanında bazı devletlerin de tanıdıkları, elçilik ilişkisi kurdukları merkezleri Roma’dadır.

İzmir’i Türk yurdu yapan hükümdar... Timur
1522’de Rodos’un Kanuni Sultan Süleyman tarafından alınmasından sonra şövalyeler Malta’ya çekildiler.

Rodos Şövalyeleri bu kaleyi Doğu’da Haçlıların hâkimiyetinin bitişinden sonra 14. yüzyılda Papalık adına devraldılar. Mali kaynakları içinde müşterek Hıristiyan dünyasının bağışları kadar korsanlık faaliyetlerine girişmelerinin de payı vardır. Bu dönemde ana üs bizzat Rodos’taydı.

İzmir, Emir Timur’un Semerkant’a dönüşünden sonra; önce Aydınoğulları sonra Osmanlıların eline geçti. 1522’de Rodos’un Kanuni Sultan Süleyman tarafından alınmasından sonra şövalyeler Malta’ya çekildiler. Böylece 1919’daki işgal dönemi hariç tutulacak olursa İzmir Türk vatanının elinde pürüzsüz olarak kaldı. Yunanistan resmen Ege’nin işgal ettiği bu bölümünü kendi topraklarına katamadı ancak Anadolu macerasının son anında bir İyonya Cumhuriyeti kuruluşuna girdiler ve çok çabuk o da ortadan kalktı. Buradaki Yunan nüfus ilk çağlardan kalmaktan çok 16. ve 18. asırdan beri Yunanistan kıtasının fakir bölgelerinden ve adalardan göç eden nüfusla oluşmuştur.

Yazarın Tüm Yazıları