Büyük İskender

İskender’in hayatı şüphesiz ki çok kısa sürmüştür. 33. yaşı içerisinde aşağı yukarı 10 senede 20’yi aşkın seferle Küçük Asya’ya geçti. Termessos (Antalya’daki) gibi dağ şehri hariç aşağı yukarı alamadığı bir yer yoktur ve İran, Orta Asya ve Kuzey Hind’e girdi. Ama mühim olan onun yeni bir askerî teknik ve strateji ustalığı ile Yunan kültürünü kısa zamanda dünyaya yaymasıdır.

Haberin Devamı

10-11 Haziran MÖ 323 yılında İskender, Babil’de öldü. Tarihin büyük cihangiri sayılıyor. Ondan daha büyük, hızlı fütuhatta bulunan Cengiz Han var ve halefleriyle de bu fetihler devam etmiş (Altın Orda hep küçülerek, parçalanarak devam etti). Bu nedenle artlarından bıraktıkları imparatorluklar itibariyle İskender’in tesirleri daha büyük. İskender’den evvel Yunanca Küçük Asya’da, Mısır’da, Orta Doğu’da sadece bilinen bir dildi. Kendisinden sonra ise Hellen kültürü ve Yunanca enternasyonal bir vasfa ulaştı.

ARDINDA KENDİ İSMİYLE ANILAN ŞEHİRLER BIRAKTI

Roma’nın Yunan asıllı büyük yazarı Plutarkhos “Paralel Hayatlar”da Caesar ile İskender’i mukayese ederek ikisinin biyografisini yazmıştır. Aralarında fark var. Caesar Küçük Asya’da Pontus bölgesinde ve Mısır’ın fethinde rol oynadı ve onunla Roma İmparatorluğu gerçek bir devlet hâline dönüştü. İkisi de ana ülkelerine Şark’tan birtakım kültürel unsurları, ilmi bilgiyi hatta devlet yönetimi ve maliyedeki esasları aldılar. İskender’in hayatı şüphesiz ki çok kısa sürmüştür. 33. yaşı içerisinde aşağı yukarı 10 senede 20’yi aşkın seferle Küçük Asya’ya geçti. Termessos (Antalya’daki) gibi dağ şehri hariç aşağı yukarı alamadığı bir yer yoktur ve İran, Orta Asya ve Kuzey Hind’e girdi.

Haberin Devamı

Büyük İskender
Charles Le Brun tarafından 1665 tarihinde resmedilen “İskender’in Babil’e Girişi” adlı yağlıboya tablo.

Darius’u üç savaşta yendi. Bunun sonuncusundan sonra kendisinin çok iddialı olduğu Şark şehirleri ve medeniyetine olan saygı duygusuna zıt bir iş yaptı. Persepolis’i, yani taht şehri (Taht-ı Şemşit) olan ana şehri yağmaladı ve yaktı. İran medeniyeti Hellenlerin sahasına çok daha evvelden kendisi fatih olarak girmiştir. Bugün İonya bölgesinde, Bandırma civarındaki Daskyleion kazıları Küçük Asya’daki İran satraplığının zenginliğini ve kültürünü gösteren bir örnektir.

İskender ardında kendi ismiyle anılan şehirler bıraktı. Bunlardan bir tanesi deprem felaketine uğrayan, Türkiye’nin büyük merkezlerinden biri İskenderun’dur. İkincisi Mısır’ın parlak merkezi Akdeniz kıyısındaki Aleksandria’dır (İskenderiye). Türkiye’deki harabelerden Çanakkale’deki Aleksandria Troas da onun kurduğu bir şehirdir.

Haberin Devamı

Ardından yakın silah arkadaşları Selevkos ve Ptolemaios, imparatorluğunu devraldılar. Selevkoslar ülkemizin Güneydoğu kısmını ve Orta Doğu’yu idare ettiler. Adıyaman Nemrut’ta Yunanlılarla kaynaşan bu Yukarı Mezopotamya medeniyetinin kalıntıları görülür. Mısır İskenderiyesi’ni ise General Ptolemaios yönetti. Ptolemaios Hanedanı bir firavun gibiydi. Ancak Mısır’ın dili Kobtça’yı öğrenmediler. O yüzden de her şeyi Yunancaya çevirttiler. Mısır’ın tarihini hiyeroglif yazıtları kullanan rahipler Yunanca kaleme aldı (Rahip Manetho). Ptolemaioslar Tevrat’ı Yunancaya 70 kitap hâlinde çevirttiler (Septuaginta). Bu hanedanın en son hükümdarı en parlak olanıdır. Kleopatra büyük bir tıp ve eczacılık dehasıydı. Ayrıca kendisinden evvelkilerin aksine Mısır’ın Kobt dilini, İbranca ve Himyerceyi de öğrendiği söyleniyor. Sefirleri tercümansız kabul edermiş. Zekâsı güzelliği kadar etkindir. Caesar’ı ve Antonios’u kendi yanına aldı. Onu ancak Octavius (Augustus) yendi ve böylelikle Mısır, Caesar’ın aksine özerkliğini kaybederek imparatorluğa bağlandı.

Haberin Devamı

Büyük İskender

YUNAN KÜLTÜRÜNÜ KISA SÜREDE DÜNYAYA YAYDI

İskender’in etkileri İran’da, Tacikistan’da ve Hint alt kıtasının üst kısmında da görüldü. Maurya hanedanı onun mirası ve askerî teknikleri sayesinde Hindistan’ın büyük kısmını fethetmiştir. Peşinde bıraktığı büyük imparatorluklar dolayısıyla birçok milletin tarih ve menkıbelerinde İskender-i Kebir yaşamaktadır. Hakkında yazılanlar devri aksettirir. Mısır’a girdiğinde çöldeki Sisi’deki bir mabedi geçmek için bütün ordusunu çölden geçirdi ve mabette tanrılığı ilan edildi.

Mısır firavunları gibi oturduğu ülkede Nil’in kaynağını bile keşfetmeye çalıştı. Muvaffak olamadı. Kolay iş değil kendisinden çok sonra onu taklit eden General Bonaparte de o kaynağa ulaşamadı. Bernini’nin Fontana dei Quattro Fiumi heykel grubunda belirtildiği gibi dört büyük nehri temsil eden figürlerin içerisinde Nil’in yüzü örtülüdür, kaynağı belirsizdir. İskenderiye Helenistik kültürün merkezi oldu. Mısırlı rahiplerin kimya ve mumya dolayısıyla kadavra üzerindeki bilgi ve kesimlerini Küçük Asya’nın Bithinyası’ndan giden hekimler anatomiye çevirdiler.

Haberin Devamı

İskender hakkındaki çığır açan bilimsel tarihi Prusyalı bilgin Droysen yazdı. Droysen birçok yönleriyle İskender tekniklerini başlatan hatta zamanımızda dahi geçilmeyen Alman tarihyazıcılığının önemli bir klasik dönem yazarıdır. Dünya tarihinde İskender kadar menkıbe ile hakikatin bir arada anıldığı yer yoktur. Bir Fransız ders kitabında Caesar, Cengiz Han, Napoléon Bonaparte ve Bağdat Sultanı (!) Süleyman da büyük cihangirler olmasına rağmen hepsi İskender’in ardına diziliyor. Makedonyalı İskender Yunanlı mıdır yoksa Makedon mudur? Kavgası hâlâ yapılıyor. Ama mühim olan onun yeni bir askerî teknik ve strateji ustalığı ile Yunan kültürünü kısa zamanda dünyaya yaymasıdır.

Haberin Devamı

O zamanki dünyanın tarihini kavrayarak anlatmak kolay iş değil. Belki de okuyucularımızın Netflix’te seyrettiği Büyük İskender dizisi, seyri hoş olsa da bu noksanı tamamlayan bir girişim değil. Sinema hâlâ Büyük İskender’i etkili anlatan bir araç değil.

ÖZLEM KUMRULAR’A HÜZÜNLÜ VEDA

GEÇEN hafta Üsküdar’daki Valide-i Cedid (Gülnuş Emetullah) Camii’nin sükûnet dolu avlusunda sayıca fazla olmayan ama hüzünlü bir dostlar kalabalığı bir yılı aşkın süredir komada olan Özlem’i uğurladık.

Özlem çok genç yaşta inanılmaz yetenekleriyle ortaya çıkmıştı. Birkaç ay içinde bir lisanı okuyacak kadar öğrenirdi. Bunların içine Yunanca gibi diller de dahildi. Daldan dala atlayan bir tarihçiydi. İspanya - Osmanlı ilişkileri ve denizcilik üzerine yazarak başladı. Halil İnalcık Hoca’nın talebesiydi. Mutfak kültürüne kadar çalıştı. Büyük hızla yazardı, 20 kadar kitabı vardır. Kısa bir ömür için verimli bir hayattır.

AKADEMİNİN HARİKA ÇOCUĞUYDU

Bütün bunlara rağmen Türk akademik hayatının onu yeterince değerlendirdiğini söyleyemeyiz. Bizim akademi dünyamız farklı olanı kabul edemiyor. Oysa dünyayı biraz tanısalar, Özlem gibi renkli karakterleri daha çok severler. Çalıştığı vakıf üniversiteleri de bu fasit kuralın istisnası olmadıklarını gösterdiler. Geçenlerde Avusturya’da bir Hammer seminerindeydim. Özlem gibi farklılar o kadar azdı ki... Hayatını kazanmak için tur rehberliği bile yaptı. Ölümü de bundan dolayı İsviçre’de bir kaza nedeniyle sona erdi.

Büyük İskender

Çok zeki ama bir yanıyla çocuk kadar saf duygulu bir insandı; hayatımda son derece içimi acıtan bir meslektaş ölümü olduğunu söylemeliyim. O, akademinin harika bir çocuğuydu ve çok sevimliydi. Hep özleyeceğiz...

Yazarın Tüm Yazıları