Paylaş
İhtilaf Devletleri’nin mağlup ettiği hiçbir memleket Türkiye’nin gösterdiği direnişi göstermedi.
Bunun nedenleri var.
Ağır şartlarla anavatanı bile parçalanan tek ülke (Macaristan istisnasıyla) Türkiye’ydi.
Britanya İmparatorluğu dört yıllık savaşın acısını çıkarmak niyetindeydi.
Türklerin direnişe geçeceğini galiba en iyi anlayan Yunan General (ilerinin diktatörü) Metaksas idi.
İyi bir kurmay olduğu için Türkiye’nin toparlanacağını anlamış ve Venizelosçuları şiddetle eleştirmişti.
Zor şartlar altında toplanan TBMM’yle beraber, bir İslam devletinde ilk defa bir meclis ‘şûra’ görevini yerine getiriyor ve bütün iktidarı ele alıyordu.
Savaş böyle yürütülecekti. Bu tür bir ‘konvansiyonel Meclis’ ilk defa Türkiye’de görülmedi ama Ankara’da 1920’de, insanların yek ağızdan bağırmadığı, muhalif grupların bile olduğu bir meclis söz konusuydu ve savaşı bunlar yürüttüler.
Meclis, olağanüstü savaş yetkilerini bile denetleyecek durumdaydı ve denetledi de.
Burada savaşı yürüten askerlere gösterilen itimat ve uyum söz konusudur.
Bu meclis kendisinden sonraki devirde görülmeyecek biçimde orduyu denetlemiş ve dış politikaya da denetleyici bir gözle bakmıştır.
Meclisin açılış töreni ve takip ettiği politika itibarıyla bugünkü muhafazakâr çevrelerin neden 23 Nisan’a cephe aldığını anlamak zordur.
Bu sözde tarihçi tenkitlerinin altında ideoloji değil başka türlü saiklerin yer aldığı düşünülmektedir.
23 Nisan 1920’nin hem imparatorluğun dağılmasından sonra ortaya çıkan Balkanlar ve Ortadoğu dünyasında hem de bütün İslam âleminde gerçekten etkileri olmuştur.
Bugün hâlâ Kuzey Afrika’da, Cezayir, Tunus halk kültüründe pazarda satılan camaltı resimlerde bile İstiklal Harbi komutanlarının portrelerini görürsünüz.
Dönemin dünyasında özellikle Hindistan Müslümanları arasındaki değerlendirmelerin heyecanı halen devam etmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş bayramı olan ve dört yıl sonra 100’üncü yılını kutlayacağımız bu olayın 28 Nisan 1916 Kûtu’l-Amâre Zaferi’ne rakip bir tiyatro kurgusu gibi değerlendirilmesi gülünçtür.
Aklı başında hiçbir millet bu gibi saçmalamalara müsaade edemez.
İlmin ve edebiyatın sorumluluk duyan kalemlerini tenkide davet ediyoruz.
Paylaş