Paylaş
Eserleriyle yaşadığı dönemde büyük bir üne kavuşan Fausto Zonaro üzerine özellikle son 20 yılda yapılan çalışmalar ve açılan sergiler onu tekrar gündeme getirirken bir başka sanatçı portresini de görünür kıldı.
Fausto Zonaro gibi bir sanatsal yeteneğe sahip, onun İstanbul’a gelmesine öncülük eden, kariyerini eşinin serüvenine paralel olarak sürdürmüş, cesur ve öncü bir fotoğraf sanatçısı olan Elisa Pante Zonaro’nun portresini.
İstanbul’a yerleştikten sonra fotoğrafçılığın gelişimini görüp yanına çocuğunu alarak tek başına Paris’e gidip fotoğrafçılık öğrenmiş, döndüğünde eşinin toblolarının fotoğraflarını çekip basında yayınlatarak daha çok tanınmasını sağlamış, kurduğu stüdyo ile portreler çekmiş ve gündelik hayat fotoğraflarıyla dönemin hafızası olmuş bir fotoğraf sanatçısı. Fotoğraflarının bir başka özelliği ise Fausto Zonaro’nun pek çok tablosunda onun çektiği fotoğraflarını kaynak olarak kullanması.
Zeytinburnu Belediyesi Kazlıçeşme Sanat’ta Ömer Faruk Şerifoğlu küratörlüğünde açılan “Elisa Zonaro’nun İstanbul’u” sergisi fotoğraf tarihimizin bu öncü kadın sanatçısının gölgede kalmış hayatına ve çalışmalarına ışık tutuyor. Çoğu ilk kez görülebilecek fotoğraflardan ve belgelerden oluşan sergiye bir de kitap eşlik ediyor. Sergi 31 Ocak 2025 tarihine kadar görülebilecek.
ÖNCE ELISA GELDİ
Fausto Zonaro ile Elisa Pante’nin yolları 1888’de Venedik’te, Elisa’nın Zonaro’dan aldığı resim dersleri ile başlar. Bu dönemde birlikte okudukları Edmondo de Amicis’in İstanbul adlı eserinden etkilenerek günden güne alevlenen aşk ve geleceklerine dair hayallerle beraber yaşayabilecekleri yer olarak, Osmanlı başkentinde karar kılarlar.
Sultan II. Abdülhamid, Cuma selamlığı sonrasında Yıldız Sarayı’na dönüyor.
Önce yola Elisa çıkar ve yalnız başına İstanbul’a gelerek Tünel civarından bir ev kiralar. Elisa’dan iki ay kadar sonra, 5 Kasım 1890 tarihinde Fausto Zonaro da İstanbul’a gelir ve kısa bir süre sonra 8 Aralık 1890 tarihinde St. Esprit Kilisesi’nde evlenirler. Osmanlı başkenti, birçok Batılı sanatçıya olduğu gibi Zonaro’lara da yaşama ve üretme fırsatları sunar. Elisa, o sırada yeni bir teknoloji olan fotoğraftan faydalanmanın eşinin mesleğine ne kadar büyük katkı sağlayabileceğini fark eder. 1893 Elisa henüz yürümeye başlayan bir yaşındaki oğlu Faustone’yi yanına alarak, fotoğraf tekniğini öğrenmek için Paris’e gider.
SÜVARİ ALAYI GEÇİŞİ SARAYIN YOLUNU AÇTI
1894’ten itibaren, sosyal ilişkilerini titizlikle sürdüren Zonaro çiftine gelen siparişlerin ardı arkası kesilmez hale gelir. Fausto Zonaro, İstanbul diplomasi ve bürokrasi çevrelerinin ardından “Ertuğrul Süvari Alayı’nın Galata Köprüsü’nden Geçişi” adlı eseriyle, sanatsever Sultan II. Abdülhamid’in övgülerini kazanır ve 1895’te Ressam-ı Hazreti Şehriyari (Saray Ressamı) tayin edilir. Resmin kaynağı Elisa’nın çektiği fotoğraftan başkası değildir.
Zonaro Ailesi’ne, saray çalışanı olarak tahsis edilen Akaretler 50 numaradaki atölye-ev, İstanbul entelektüellerinin ve sosyetesinin en gözde mekânlarından olur.
Elisa ve Fausto Zonaro, İstanbul’da doğan ve çocukluk yıllarını burada geçiren çocuklarıyla.
Akaretler’deki evlerini ziyaret eden Şehzade Abdülmecid ve oğlu Şehzade Ömer Faruk’u, Enver Bey’i, babasını ve kardeşini fotoğraflar; hatta Sultan II. Abdülhamid’i cuma namazına giderken tüm saray erkanıyla birlikte faytonda fotoğraflamayı da başarır.
PADİŞAH ŞEFKAT NİŞANI VERDİ
Elisa Zonaro’nun başarılı çalışmaları fotoğrafa büyük ilgi duyan ve Yıldız Sarayı’nda etkileyici bir koleksiyon oluşturan Sultan II. Abdülhamid’in de dikkatini çeker. Sultan, 1898’de Elisa Zonaro’ya çiçek temasını vererek kendisi için fotoğraf çekmesini ister. Bu çalışmaları beğeniyle karşılayan II. Abdülhamid, Elisa Zonaro’yu 1899’da ikinci dereceden Şefkat Nişanı ile ödüllendirir, ardından 1901’de kendisine Sanayi Madalyası verir.
“Ertuğrul Süvari Alayı’nın Galata Köprüsü’nden Geçişi” tablosu
ORTAK ÇALIŞTILAR
Elisa Zonaro, Fausto Zonaro’nun hayat arkadaşı ve sanatının daimi destekçisi olarak, onu önemli eserlerini çalışırken de fotoğraflayarak tarihe kaydetti. Aynı temaları biri fotoğraf diğeri resim aracılığıyla işledi. Pek çok çalışmalarında bu ortaklığın yansımalarını görmek mümkün. Bazı durumlarda ise birbirlerine modellik de yaptılar.
1900’LÜ YILLARIN İSTANBUL’UNDA GÜNDELİK HAYATI ÇEKTİ
1800’lü yılların başından itibaren İstanbul’da fotoğrafçılık yapılmaya başlanmıştı. İstanbul’un profesyonel fotoğrafçıları arasında bilinen ilk kadın, Loran Astras’ın eşi Madame Astras’tı.
1860’larda İstanbul, Pera’da bir fotoğraf stüdyosu olan Anna Guichard ise portre fotoğrafçılığına odaklanan ikinci kadındı.
Elisa Zonaro da 1894 civarında kendi stüdyosu Atelier Elisa Constantinople’ı açarak eşi Fausto Zonaro’nun evin bir kısmını atölye olarak kullanıp resim yapması gibi profesyonel fotoğrafçılığını ev ortamıyla birleştirir. Tıpkı kocası gibi Elisa’yı da asıl cezbeden sokaklar, gündelik hayat, büyük şehirden manzaralar ve binbir vaziyette koşuşturan insanlarıydı. Bu sayede artık büyük ölçüde yok olan, yüzyılın başındaki İstanbul’u daha iyi tanımak için çok değerli bir tarihi belgeye sahip olduk.
Paylaş