Paylaş
Elinde çamuruyla çalar Biret’in kapısını. Biret pozunu verir, Duyar başlar çalışmaya. Ancak istediği sonucu elde edemez bir türlü, çamur çatlar. Ben bunu alçıdan dökeyim en iyisi diyerek çamur büstü alıp ayrılır evden.
Gürdal Duyar 2004 yılında akciğer kanseri nedeniyle vefat edince çalışmadan bir daha haber alamaz İdil Biret ve eşi Şefik Büyükyüksel. Duyar’ın hastalığı sürecinde büstü tamamlayamadığını ya da kırıldığını düşünürler.
Aradan yıllar geçer.
Kısa bir süre önce Dr. Baha Toygar’ı arayan bir arkadaşı, Şefik Büyükyüksel’in kendisine ulaşmak istediği söyler. İyi bir koleksiyoner ve klasik müzik meraklısıdır Toygar ama İdil Biret’le tanışıklığı yoktur.
Kendisine neden ulaşmak istediklerini şöyle bir notla açıklar Şefik Bey:
“Geçenlerde rahmetli dostum büyük heykeltıraşımız Gürdal ile ilgili internette bir arama yaparken ekli fotoğraf çıktı karşıma. Burada, uzun zamandır izini kaybettiğimiz, Gürdal’ın 1987 yılında evimizde yaptığı, eşim İdil Biret’in büstü var. Altında sizin adınızı görünce merak ettik. Acaba koleksiyonunuzda mı bu büst? Yoksa başkasında da bir sergide mi çekildi bu resim? Yardımcı olursanız müteşekkir oluruz.”
Evet, bu büst Baha Toygar’ın koleksiyonundadır ama eseri ona satan galeri, Fazıl Say’ın halası Emel Say’a ait olduğunu söylemiştir. Kendisi de ressam olan Emel Say’ın Gürdal Duyar ile yakın dost olduklarını bildiği için öyle kabul eder.
Sait Faik Abasıyanık’tan Kemal Sunal’a, Sadri Alışık’tan Bedia Muvahhit’e pek çok sanatçının büstünü yapan Duyar’ın çalışmalarına hayran olduğu için katmıştır koleksiyonuna.
Hatta eseri satın aldığı gün Asmalı Cavit’e yemeğe giden Toygar’ı mekânın sahibi Cavit de onaylamıştır, evet bu Emel Abla’nın büstü diye. 2011 yılında vefat eden Emel Say da sağlığında mekânın müdavimidir çünkü.
Sonunda Şefik Büyükyüksel’in titizliği sayesinde İdil Biret’in yıllardır kayıp olduğu sanılan büstü olduğu anlaşılmıştır.
İdil Biret’in bundan sonra çıkacak albüm kayıtlarında bu büstün görselini görürseniz artık hikayesini de biliyorsunuz.
MASUMİYET MÜZESİ 10 YAŞINDA
YAZAR Orhan Pamuk’un aynı adlı romanından yola çıkarak oluşturduğu Masumiyet Müzesi 10’uncu yaşını kutluyor. Tarihte bir romandan esinlenerek yapılan ve romanla birlikte tasarlanan ilk müze olma özelliğini taşıyan ‘Masumiyet Müzesi’ 2014’te Avrupa Yılın Müzesi Ödülü’nü almıştı.
Romanın kahramanları Füsun ile Kemal’in aşk hikâyesine eşlik eden günlük hayat eşyaları, fotoğraflar ve sanat eserlerinin yer aldığı müzeye şimdi altı yeni bölüm ekleniyor.
Birinci ve ikinci katlarda sergilenecek altı yeni kutunun yapımında Orhan Pamuk ve tasarım ekibi, kitabın ilgili bölümlerinden esinlenerek yeni kutular-yerleştirmeler ortaya çıkardı. Yaklaşık beş ay süren bir çalışmanın ürünü olan kutular, kitabın 33, 61, 62, 75, 76, 77 No’lu bölümlerini ifade ediyor.
Kutuların hikâyelerini 9 Eylül’de yapılacak açılışta Orhan Pamuk bizzat anlatacak ama sınırlı sayıda davetli katılabileceği için öncesinde verilen bilgileri buradan paylaşayım:
KUTULARDA NELER VAR
- ‘Kaba Oyalanmalar’ başlığını taşıyan 33’üncü kutuda kitapta da bahsi geçen Gérard de Nerval’in ‘Aurelia’ romanı ile fabrika fotoğrafları, sigara paketi ve rakı kadehleri gibi kitaptaki iş yemeğini tasvir eden bölüme atıfta bulunan eşyalar sergileniyor.
- ‘Bakmak’ isimli 61’inci kutunun içeriğini bakma, bakışma eylemi belirliyor. Yeşilçam filmlerinin göz süzme sahnelerinden karelerle oluşturulan video çalışması ve Orhan Pamuk’un aynı temalı Osmanlı minyatürlerinden esinlenerek çizdiği kadın portreleri bu vitrinin temel eşyaları. Kutuların büyük bir çoğunluğunda bir leitmotiv olarak görebildiğimiz yemek masası, izleyiciyi bir ailenin sıradan bir akşam yemeği sofrasına davet ediyor.
- ‘Vakit Geçsin Diye’ isimli 62’nci kutuda kısa süre önce vefat eden ve 1970’lerde TRT’nin ünlü haber spikeri Aytaç Kardüz’ün görüntüsü yer alıyor. Kemal’in Füsun’un aile evinde geçirdiği zamandan ilham alan kutuda Füsun’un yaptığı bir güvercin resmi de sergileniyor.
- 75’inci kutu ‘İnci Pastanesi’, Füsun ile Kemal’in hayatlarının bir sonraki dönemini planlayacakları buluşmanın adresi. İnci Pastanesi’nin atmosferi, Füsun’un annesi için aldığı düğmeler, 9 Nisan 1984’ü gösteren takvim yaprağı ve damalı güneş gözlüğü, pastanenin yıllar boyunca aynı kalan havasına; siyah beyaz ve pastel renklerine gönderme yapıyor.
- ‘Beyoğlu Sinemaları’ adını taşıyan 76’ncı kutuda dönemin Yeşilçam filmlerinin afişleri birer kartpostal şeklinde dizilmiş. Kemal ve Füsun ise bu sırada kutuda görebileceğimiz bavul, pasaport ve ‘Otomobille Avrupa’ adlı kitap üzerinden hayal ettikleri Avrupa seyahatine hazırlanıyorlar.
- ‘Büyük Semiramis Hoteli’ isimli 77’nci kutuda çiftin Avrupa’ya yolculuklarından önce konakladıkları oteldeki yemekte taktıkları nişan yüzükleri, seyahat haritası, Edirne’ye yaklaşırken kahramanlarımızın gördükleri ayçiçeği tarlalarının Orhan Pamuk tarafından yapılmış bir suluboya resmi yer alıyor.
Paylaş