Erden Kıral’ın aynasından yansıyanlar

TÜRK sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Erden Kıral’ın anılarını kaleme aldığı kitabı ‘Aynadan Yansıyan Hatıralar’ ilk kez 2012 yılında yayımlanmıştı.

Haberin Devamı

Osman Seden, Yılmaz Güney, Bilge Olgaç gibi yönetmenlere asistanlık yapan, ‘Kanal’, ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’, ‘Hakkari’de Bir Mevsim’, ‘Ayna’, ‘Av Zamanı’, ‘Mavi Sürgün’, ‘Dilan’, ‘Yolda’ gibi filmleriyle önemli ödüller alan Kıral, 17 Temmuz 2022’de 80 yaşında hayata veda etti. Usta yönetmenin hayatını anlattığı kitabı ‘Aynadan Yansıyan Hatıralar - Benim Güzel Günlüğüm’ adıyla yeniden yayımlandı.

Erden Kıral’ın aynasından yansıyanlar

Önsözünü sinema yazarı Alin Taşçıyan’ın kaleme aldığı kitabına Bernardo Bertolucci’den bir alıntıyla başlıyor Erden Kıral: “Hayatımız sekanslardan oluşur, sahnelerden oluşan sekanslardan söz ediyorum. Dolayısıyla sinema hayata benzer.”

Haberin Devamı

Erden Kıral’ın aynasından yansıyanlarErden Kıral -‘Aynadan Yansıyan Hatıralar’ın yeni basımı Yapı Kredi Yayınları tarafında yapıldı.

İşte Kıral’ın sinemayla iç içe geçmiş hayatından ve özellikle Yılmaz Güney ile yaşadıklarından ilginç sekanslar:

KRALLAR KRALI’NI BELGRAD ORMANI’NDA NASIL DARBETTİLER

1942 yılında Gölcük’te doğan Erden Kıral İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Seramik Bölümü’ndeki öğrencilik yıllarında sinemayla ilgilenmeye başlar. Okulun sinema kulübünde Sami Şekeroğlu ve arkadaşlarının yaptıkları film gösterimlerinin en sadık takipçilerindendir. Bir arkadaşının tavsiyesiyle yönetmen Bilge Olgaç’la tanışır ve 1965 yılında Yılmaz Güney’in oynadığı ‘Krallar Kralı’ filminin setine dahil olur. Belgrad Ormanı’na çekime giderken minibüs şoförü ile Yılmaz Güney’in tartışması olaylı bir şekilde noktalanır:

Çekim için Belgrad Ormanları’na doğru bir minibüsle yola çıktık. Yıldız Yokuşu’nda tırmanırken Yılmaz, ‘Geri dönün. Ceketimi yazıhanede unuttum’ dedi. Şoför, ‘Abi yokuşta dönemem’ diye yanıtladı ve minibüsü sürmeye devam etti. Yılmaz birden arka sıradan fırladı ve direksiyona atladı! Şoför ve Yılmaz direksiyonda boğuşurlarken, minibüs zikzaklar çizmeye başladı ve yolun ortasında durdu.

Haberin Devamı

Erden Kıral’ın aynasından yansıyanlar

Neyse, Yılmaz’ı yatıştırdık ve yolumuza devam ettik. Belgrad Ormanları’nda çalışmaya başladıktan yarım saat sonra ormanın içinde bize doğru gelen dört-beş minibüs gördük. Minibüsler biraz ötede durdular ve eli sopalı kalabalık (şoförün arkadaşları) minibüsten fırlayıp bize saldırdılar. Müthiş bir kavga başladı. Bilge Olgaç eteklerini sıvayarak, çığlıklar atıp saldırıyordu. Kameraman Feridun Kete kameranın kolunu çıkarmış, onunla kendisini savunuyordu. Grup, ‘Nerde o..... çocuğu?’ deyip Yılmaz’ın üstüne çullanarak, onu tekme tokat yere yıktılar. Bir ara onun üstüne düştüğümü anımsıyorum. Yılmaz epeyce hırpalandıktan sonra saldırganlar minibüslere binip gittiler. Tepede çamların arasında saklanan Tülin Elgin ve kamera asistanı Salih Dikişçi saklandıkları yerden çıktılar...

Haberin Devamı

İşi durdurduk, İstinye Hastanesi’ne gidip bir haftalık ‘çalışamaz’ raporu aldık. Yılmaz’ın yüzü adamakıllı şişmişti. Savcılığa verdiğimiz şikâyet dilekçesine rağmen Yılmaz, ‘Vazgeçelim’ dedi ve konu kapandı.”

Erden Kıral’ın aynasından yansıyanlar

HEPİMİZ O FAYTONDAN İNDİK

1969 yılında yazar Tezer Özlü ile evlenen Erden Kıral bir süre Yeşilçam’dan uzaklaşmak ister ve İstanbul Reklam’da çalışmaya başlar. O sırada Yılmaz Güney’in kendisini aradığını duyar ve Levent’teki evine ziyarete gider:

Kapıda beni Fatoş karşıladı. Yılmaz arka bahçede senaryo yazıyordu. Beni görünce hemen konuya girdi. ‘Adana’da bir arabacının hikâyesini anlatan bir film (Umut) yapacağım. Benim asistanım olacaksın’ diye kestirip attı. Bense yeni evlendiğimi, düzenli bir işim olduğunu söyleyip beni bağışlamasını istedim. Bozuldu ama ben kararlıydım. Daha sonra bu filme yönetmen asistanı olarak Şerif Gören’i kadrosuna aldı.

Haberin Devamı

Erden Kıral’ın aynasından yansıyanlar

Umut sinemamız için bir dönüm noktasıydı. Daha önceleri Contre-Plongée dergisi için söylediğim gibi, “... Tüm bu sinemacılar, Umut’ta görülen o at arabasından inmişti. Biz hepimiz o faytondan indik. Yılmaz Güney sinemamıza çok büyük bir enerji getirdi. Ama ardında bir ekol bırakmadı. Ne yazık ki daha çok kendi sinematografik dünyasını geliştirmek, popüler bir sinema, halk sineması diye tanımlayacağım bir sinema oluşturmak derdindeydi.”

YAŞAR KEMAL’İN PORTAKAL ÇUVALLI ZİYARETİ

Yılmaz Güney, Adana Yumurtalık Hakimi Sefa Mutlu cinayetinden hapiste olduğu yıllarda Erden Kıral’dan kendi adına bir dergi çıkarmasını ister. Güney Dergisi’ni çıkarmaya başlayan Kıral, Yaşar Kemal’le bir söyleşi yapar. Yılmaz Güney’in şiddetli eleştirisine maruz kalır bu yüzden:

Haberin Devamı

Erden Kıral’ın aynasından yansıyanlar

Görüşe gittiğimde Yılmaz, ‘Yaşar Kemal’in, Ruhi Su’nun ne işi var bu dergide?’ diye eleştirdi. Çünkü onlar Moskova yanlısıydı. Ne ki Yaşar Kemal onunla görüşmek istedi. Yaşar Kemal’le İzmit’e gittik. Pazaryerinden çuvallarla elma ve portakal aldı. Cezaevi müdürünün odasına çuvalları taşıdılar. Daha sonra Yılmaz geldi ve görüş başladı. Cezaevi müdürü bir ara görevliye çuvallardan birini işaret ederek, ‘Oğlum, çuvalın birini bizim eve bırakıver’ dedi”.

Yazarın Tüm Yazıları