Paylaş
70 yıl sonra sessizliğini bozan Akkaya, kitapla ilgili yapılan röportajda 1950’li yılların başında Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (Mülkiye) birlikte okudukları Sezai Karakoç ve Cemal Süreya’yla ilgili hatıralarını da anlatıyor.
Sezai Karakoç’un kendisi için yazdığı ünlü imkansız aşk şiiri Monna Rosa’ya ve iki şairin Cemal Süreya’nın ‘Süreyya’ olan soyadındaki tek ‘y’ harfini atmasına neden olan iddialarına dair açıklamalarda bulunuyor.
Muazzez Akkaya aslında ‘Monna Rosa’ ve iki şairin kendisine olan platonik aşklarıyla ilgili ilk açıklamayı 2006 yılında kızı vasıtasıyla Ahmet Hakan’a yapmış ve “Bugün anneme Sezai Karakoç’un aşkını ve şiirini sordum. Annemin bu aşktan ve şiirden haberi olmamış. Ama şunu anımsıyor: Paltosunun cebinde şairi meçhul aşk şiirleri bulurmuş!” demişti.
İKİ ŞAİR DE DUYGU RADARINA HİÇ GİRMEMİŞ
Bu açıklamadan 17-18 yıl sonra bazı detaylar hatırlamış Akkaya.
“Ben o dönem bu şekilde bir arkadaş edinmeyi, ilerletmeyi hiç düşünmedim” diyerek iki şairin de duygu radarına girmediğinin özellikle altını çiziyor.
Cemal Süreya’nın soy isminden bir harfi eksilttiği olayı da kendisinde anlatıldığı şekliyle hatırlıyor:
“Benimle gelip konuşmaya hiç çalışmadı. Bir iddiaya girmişler, onun sonucu soy isminden bir harfi attığı doğru. Hangimiz daha ileride olursak, diğeri bir şeyinden vazgeçecek diye iddiaya girmişler. Bu olay olduğunda Mülkiye’nin kafesinde arkadaşlarımızla oturuyorduk. Arkadaşlarım yanlarında Sezai Karakoç’la gelmişti. Aynı masadaydık. Sonra diğer arkadaşlar kalkıp gidince ve sadece Sezai Karakoç’la benim masada kaldığım anı görünce Cemal Süreya, soy isminden bir harfi sildirmiş. Bana böyle izah etmişlerdi.”
ZAMAN FARKI VAR
Muazzez Akkaya Mülkiye’ye 1949 yılında, Cemal Süreya ve Sezai Karakoç ise 1950 yılında giriyor.
Cemal Süreya 1954’te Mülkiye’yi bitirdikten sonra stajyer olarak gittiği Eskişehir Vergi Dairesi’nde ‘güvercin kanadı’ndan kısaltarak ‘Üvercinka’ adını verdiği bir genç kıza aşık oluyor.
O sırada Cemal Süreya evlidir ve kızı dünyaya gelmek üzeredir. Bu büyük aşk Üvercinka’nın üniversiteyi kazanıp şehirden ayrılmasıyla sona eriyor.
İlk şiirlerini 1953 yılında Mülkiye dergisinde yayınlayan Cemal Süreya’nın “Adımın bir harfini atıyorum” dizesini eklediği ‘Elma’ şiirini yazdığı tarih ise 1956.
Muazzez Akkaya isimden harf atma olayının Mülkiye’nin ikinci sınıfındayken yaşandığını söylüyor. Nereden baksanız aradan beş yıl ve Cemal Süreya’nın başından biri evlilik olmak üzere iki büyük aşk geçmiş.
Cemal Süreya daha sonra iddia olayını şöyle anlatacaktı:
“O zaman çok güvenirdim belleğime. Telefon numaralarını falan kaydetmezdim. Belki de kaydetmediğim için kalırdı. Ona dedim ki, eğer bu böyleyse, ismimden bir harf atarım dedim. Kaybedince, ismimde harf aradım, iki tane olandan birini atmak daha uygun geldi.”
Cemal Süreya’nın 1958 yılında yayımlanan ilk kitabı ‘Üvercinka’da yer alıyor ‘Elma’ şiiri.
Ve iddiaya girdiği kişi büyük olasılıkla adını asla açıklamadığı ‘Elma’ şiirinin de ilham kaynağı olan, Üvercinka dediği sevgilisiydi.
Şiirdeki erotizmin dozu da zaten bunun kanıtı değil mi?
1956 YILINDA YAZDI
Cemal Süreya’nın adından bir harf attığını söylediği Elma şiirinin son bölümü şöyle:
“İstanbul’da bir duvar duvarda bir kilise
Sen çırılçıplak elma yiyorsun
Denizin ortasına kadar elma yiyorsun
Yüreğimin ortasına kadar elma yiyorsun
Bir yanda esaslı kederler içinde gençliğimiz
Bir yanda Sirkeci’nin tren dolu kadınları
Adettir sadece ağızlarını öptürürler
Ayaküstü işlerini görmek yerine
Adımın bir harfini atıyorum”
Paylaş