Paylaş
Bütün bu eserleri içinde barındıracak bir müzenin inşaatına başlıyor şimdi İş Bankası.
Daha doğrusu mülkiyeti kendisinde bulunan ve daha önce çeşitli amaçlarla kullanılan Bodvi Apartmanı müzeye dönüştürülüyor.
Beyoğlu’nun önemli binalarından biri Bodvi Apartmanı. 1900’lerin ilk yıllarında Baudouy ailesi yaptırmış. Zemin ve asma katları ticarethaneyken, Odakule tarafından ayrı bir girişle ulaşılan üst katlar ise konut olarak kullanılmış. Mimarı ise bilinmiyor. 1950’lerde İş Bankası tarafından satın alınmış.
Müze projesini Teğet Mimarlık üstlenmiş. 2-2.5 yıl sürecek restorasyon inşaatı sonrasında hayata geçirilecek olan resim müzesi, müze katlarının yanı sıra çok amaçlı galerileri, atölyeleri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları kitabevi, kafe ve restoranıyla Beyoğlu sanat aksının önemli duraklarından biri olacak.
Ve en önemlisi, bu geniş koleksiyonu nihayet görme fırsatı bulacağız.
1940’TA BAŞLADI
Türkiye İş Bankası, ilk kez 1940’ta sanat eseri alımına başladı. İlk tablolar İkinci Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nden seçilen Hikmet Onat’ın ‘Peyzaj Ortaköy’, Şevket Dağ’ın ‘Rüstem Paşa Camii’ ve Vecih Bereketoğlu’nun ‘Kayık ve Evler’ isimli eserleriymiş. Türk resim sanatının üç usta sanatçısının imzasını taşıyan bu üç resim, koleksiyon yapma bilincine atılan ilk adımların özen ve rafineliğini gösteriyor. 1940’lı yılların sonunda 23 resme ulaşan koleksiyona eser alımı 1950’lerden sonra hızlanıyor ve böylece Türk resminin en geniş koleksiyonlarından biri adım adım inşa ediliyor.
KOLEKSİYONDA KİMLER VAR?
Tanzimat öncesi ressamlar (Şeker Ahmet Paşa, Şehzade Abdülmecit, Osman Hamdi)
Sanayi-i Nefise’nin ilk mezunları (Mehmet Agah Özbulan, Tekecizade Sait, Şevket Dağ)
Meşrutiyet’in asker ressamlar kuşağı (Mehmet Ali Laga, Sami Yetik, Sami Boyar, Bahriyeli İsmail Hakkı)
Çallı kuşağı (İbrahim Çallı, Nazmi Ziya, Hikmet Onat, Avni Lifij, Namık İsmail, Feyhaman Duran)
İlk kadın ressamlar (Nazlı Ecevit, Bedia Güleryüz, Afife Ecevit, Belkıs Mustafa, Güzin Duran)
Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraş Birliği üyeleri (Mahmut Cuda, Refik Epikman, Fahrettin Arkunlar, Ali Avni Çelebi, Cevat Dereli, Şeref Akdik)
D grubu (Elif Naci, Nurullah Berk, Abidin Dino, Cemal Tollu, Zeki Faik İzer, Halil Dikmen, Ercüment Kalmuk, Sabri Berkel, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eşref Üren)
Nonfigüratif resmin ustalarının birleştiği yeniler grubu (Selim Turan, Ferruh Başağa, Kemal Sönmezler, Nuri İyem, Turgut Atalay, Agop Arad, Avni Arbaş)
On’lar grubu (Orhan Peker, Nedim Günsur, Leyla Gamsız Sarptürk, Mehmet Pesen, Fikret Otyam, Osman Zeki Oral, Turan Erol)
GÖNÜLDEN BİR ALKIŞ
PANDEMİ döneminin en üretken sanatçılarından biri oldu Fazıl Say. Yeni eserler besteledi, yorumladığı repertuvarı üzerinde günde sekiz-dokuz saat çalıştı. Bütün bu sanatsal çalışmalarının yanında spora da zaman ayırdı, egzersizlerini aksatmadı, 8-9 kilo verdi.
Bütün bunları nereden mi biliyorum?
Tabii ki sosyal medyadan.
Sosyal medyayı en etkili kullanan sanatçıların başında geliyor Say. Duygularını, düşüncelerini bütün samimiyetiyle paylaşıyor orada.
Ama paylaşmadığı bir şey var ki bu da onun sanatçı kişiliği kadar insani yanının da ne kadar güçlü olduğunu gösterdi hepimize.
Hiç kuşkusuz pandemiden en çok etkilenen kesimlerin başında müzisyenler geliyor. Bütün konserler iptal edildiği için çok zor bir dönemden geçiyorlar.
Fazıl Say, nisan ayının başında daha önce birlikte çalıştığı müzisyen arkadaşlarına moral veren, bugünlerin de geçeceğine inancını dile getirdiği bir mektup göndererek onlara destek olabileceğini belirtmiş.
Pek çok kurumun bile yapamadığını tek başına üstlenerek sanatçı dostlarını zor günlerinde yalnız bırakmamış.
Küçük bir gıda kolisini yardımının bile şova dönüştürüldüğü örnekler gördük.
Bu hareketiyle de gönülden büyük bir alkışı hak etmiyor mu sizce de...
Paylaş