Paylaş
Anneannem ve kız kardeşi Lerzan Teyze’m, küçükken ablam ve beni karşılarına oturtur bütün maddeleri tek tek öğretirlerdi.
Mesela, öğle ve akşam yemeklerinin konuları farklı olmalıydı. Öğle yemeğinde gündelik konulara değinebilirdik ancak akşam yemeklerinde sessiz ve ağır olmalıydık. O yaşımızda kuralların çoğunu anlamasak bile, 1960’ların görgü kurallarını 1980’lerde sıkı sıkıya öğrendik.
Kitabı bulunca rahmetli anneanneme olan özlemimden olsa gerek, oturdum bir çırpıda tekrar okudum. Öncelikle kitabı çok cinsiyetçi bulduğumu baştan söylemem gerek; ancak bazı görgü kurallarının, özellikle sosyal medya hayatımıza girdikten sonra ne kadar değiştiğini görünce, şok oldum.
Kitapta ilgimi çeken bazı kuralları sizlerle de paylaşmak istedim.
Bakalım siz ne düşüneceksiniz; 1960’lar mı daha iyi, 2010’lar mı?
Fotoğraflarınızı yakın akrabalarınız dışında kimseyle paylaşmayınız:
Kitapta bu kural özellikle kadınlar için üzerine basa basa tekrarlanıyor. Hele ki genç kızların fotoğraflarının bir başkasında olması kabul edilemez bir durum. Şimdilerde pijamayla, yatak odamızdan kendi çektiğimiz fotoğrafları instagram’da kendi elimizle paylaşıyoruz. 40 senede bu kadar değiştiysek bakalım bir 40 sene sonra ne olacağız?
Karşınızdakilere Sürekli Kendinizden Söz Etmeyiniz:
Bırakın kendimizden söz etmeyi, sosyal medya aracılığıyla kendimizle ilgili ne detay varsa artık hepsini artık gözler önüne seriyoruz. En sevdiğimiz yemek, renk, kıyafetler, en yakın arkadaşlarımız, kısacası hayatımızla ilgili her bilgi sosyal medyada mevcut.
Dünyada Hatasız Kul Yoktur:
Kitabın yazarı Hasan Deniz’e göre görgülü bir insan acımasızca eleştirmez; alçak gönüllü, terbiyeli ve nazik olur. Sosyal medyada yapılan katı yorumları düşününce maalesef artık bu çizgiden oldukça uzağız. Bu konuda aklımda şüphe yok; 1960’lar daha iyiymiş!
Kurum ve Çalım Gerçek Terbiye ile Bağdaşamaz:
Kitapta diyor ki, “çalım ve kurum satmak gerçek nezaket ve terbiye ile hiç bir vakit bağdaşamaz." Sosyal medyada yaşadığımız hayatı ballandırarak anlatıyor, kendimizin en iyi versiyonunu paylaşıyoruz. Maalesef artık en alçak gönüllümüz bile, sosyal medyada kurum ve çalım satıyor.
Başkalarına Verdiğiniz Öğütler Ölçülü Olmalıdır:
“Fazla öğüdü kimse sevmez, rastgele öğüt vermek görgüsüzlüktür” diyor kitapta. Biz öğüt vermeyi de geçtik, sosyal medyada, kim hayatını nasıl yaşamalı, dikte etmeyi kendimizde hak görüyoruz. Burada da sınıfta kaldık!
Başkaları Konuşurken Can Kulağıyla Dinleyiniz, Hiç Olmazsa Dinler gibi Görününüz:
Dinler gibi gözükmeyi bile artık yapamıyoruz değil mi? Gözümüz sürekli telefonda. “Kim instagram’a ne koymuş?”, “hangi whatsapp grubunda ortam gerilmiş?” takip etmekten doğru dürüst
sohbet edemez haldeyiz.
Mektup Bir Temsilcinizdir
Hasan Deniz, “mektup ruhunuzun bir aynasıdır. Her sözünüz, her virgülünüz, her noktanız mektubunuzu okuyana sizden bir sır kapısı açar” diyor. Bizim noktamız da, virgülümüz da artık emojiler. Mesela benim ruhumun aynası; “gülen surat” emojisi. Sizin ki ne?
Paylaş