Paylaş
Çünkü birimiz ölünce, hepimiz ölüyoruz. Ülkemiz ölüyor, dünyamız ölüyor.
Acı sadece bizim ülkemizde mi? Hayır. Bütün dünyada. Suriye’deki çocukların gözlerinde, yüreklerinde… Peki elimizden ne geliyor?
İzlediniz mi bilmiyorum, internette Arap kökenli İsrailli ana haber spikeri Lucy Aharish'in konuşması dönüyor. “Riyakarlık” diye nitelendiriyor durumumuzu Aharish. 21. yüzyılda, bütün dünyayı cep telefonumuzdan izleyebildiğimiz bir dünyada, bu kadar acı olmasını…
“Kim kötü? Kimin suçu?” diye sormanın bir anlamı yok diyor, “Kimin suçu olduğu önemli değil. Önemli olan, gözümüzün önünde olanlara, tepkisiz kalmamız!”
Sessiz kalmak, tepkisiz kalmak çözüm değil. Ancak sesini şiddet, nefret ve kavga ile duyurmak da çözüm değil. Barış istiyorsak, barışı temsil etmemiz lazım. Birlik olmamız, nefreti bir kenara bırakmamız lazım. Biliyorum zor, ama dünyamızı değiştirmek istiyorsak, ilk önce bizim değişmemiz lazım.
Sesimizi, savaşla değil, barışla yükseltmeyi öğrenmek dileğiyle.
GEÇMİŞE YOLCULUK
Geçen hafta ailenin kadınları hep birlikte 2 günlük kısa bir gezi yaptık. Uzun süre sonra hep birlikte toplanınca tabi geçmişe de gittik. Annem ve yengem Bursa’da geçen gençliklerini anlatmaya başladı. Zamanında nasıl herkesin aynı terziye elbise diktirdiğini, aynı ayakkabıcıdan ayakkabı aldığını ve her cumartesi aynı restorana gittiğini…
Eski günleri konuşurken, kuzenim bir nesilde ne kadar büyük bir değişimin yaşandığına dikkat çekti. Kısıtlı seçimlerin bir anda ne kadar genişlediğini… “Birken, bin oldu herşey!” dedi.
Yaşanan bu hızlı değişim gerçekten çok etkileyici. 20’li yaşlarda hep aynı yerden alışveriş yapan, her hafta sonu aynı yere giden annem ve yengem, şimdi neredeyse aynı yere ikinciye gitmiyor. Gittikleri yerleri hatırlayabilmek için de, dünyanın dört bir yanından telefonlarıyla "check-in" yapıyor.
ÇILGINCA TÜKETİYORUZ
Tabi seçimler çoğalınca, tüketmek çok daha kolay oldu. Karşımıza çıkan her şeyi çılgınca tüketen bir toplum olduk. Kıyafetler, kitaplar, diziler hatta dostluklar…
Şimdiki çocuklara, bundan sadece 40 sene evvel herkesin aynı anda aynı TV programını izlediğine inandırmak sizce mümkün olur mu?
Alışveriş deseniz ona hiç girmiyorum bile! En akıllımız bile oyuna geliyor, ihtiyacımız olmayan şeylere saldırıyor. Geçenlerde bir arkadaşım, “Bazen bir bakıyorum aynı şeyden iki tane almışım.” dedi. Öyle bir hale geldik ki, ne aldığımızın bile önemi kalmadı, sadece almak istiyoruz.
Bizim ailenin kadınları optimist. Bir noktada doyacağımıza, mütevazileşeceğimize ve daha akıllı yaşamaya başlayacağımıza inanıyoruz. Siz ne dersiniz?
TAVUK SUYU ÇORBASI
Tadımızın tuzumuzun kalmadığı bu günlerde tarif paylaşmak doğru gelmiyor, ama sosyal medyadan Tavuk Suyu Çorbası tarifi için çok istek geldi. Biliyorsunuz, tavuk suyu çorbası hastalıklara çok iyi gelir. Ben iyice faydalı olsun diye bol sebzeli yapıyorum, çok lezzetli oluyor.
Bedenimize ve ruhumuza iyi gelmesi dileğiyle tarifi paylaşıyorum. Haftaya görüşmek üzere.
Malzemeler:
1/4 Kereviz
2 adet Havuç
2 adet Pırasa
3 diş Sarımsak
1 adet Soğan
1 adet Tavuk But
2 adet Defne Yaprağı
Maydanoz
250 gram Tel Şehriye/Makarna
1 Limon
Adımlar:
1- Bütün sebzeleri küp küp doğrayın.
2- Sebzeleri az yağda kavurun, tavuğu tencereye alın, defne yaprağı, tuz, karabiber ekleyin ve üzerini geçecek kadar su ilave edin. Su kaynadıktan sonra altını kısın ve kısık ateşte 40 dakika pişirin.
3- Pişen tavuğu kenara alın, defne yaprağını çıkartın.
4- Tavuk suyunu kaynama noktasına getirin, tel şehriye ya da makarnayı tavuk suyunda haşlayın.
5- Didiklediğiniz ya da ufak doğradığınız tavuğu da çorbaya ekleyin.
6- Çorbanın içine 1 limonun suyunu sıkın, maydanoz ile servis edin. Afiyet olsun!
Paylaş