Paylaş
Eğitim öğretim programına “Çevre Muhabirliği” dersi koydu. Diğer iletişim fakültelerine de örnek olmasını dilediğimiz derse Prof. Dr. Ferlal Örs’ün çağrısı üzerine konuk oldum, deneyimlerimi paylaştım.
Öğrencilere, “Adım İbrahim Irmak. Gazeteciyim ve çevre yazıları yazıyorum. Gazetecinin görevi soru sormak, araştırma yapmaktır. Hele tüm toplumu ilgilendiren çevre konusunda haberler yaparken iyi araştırma yapmak ve doğru sorular sormak zorundasınız. İnsanlığı birebir ilgilendiren çevre konusunda hata yapma hakkınız yok. Şimdi soruyorum sizlere: Kimler ayak izini örtüyor” dedim.
Derin bir sessizlik oldu.
Onlara ayak izinin insanın karbon salınımının miktarı olduğunu, yani doğada yarattığımız kirliliğin toplamı olduğunu, dikmemiz gereken ağaç miktarını anlattım. Çevre sorunlarına karşı duyarlı olmaya çağırdığım öğrencilere, “Çevreyi, doğayı, en önemlisi de kendini sev, o zaman bu sevgi insanlığa dönecek. Bu yüzden çevreye karşı duyarlı olmalıyız” dedim.
Toplumsal bilincin oluşması için çevre sorunlarının medyada geniş olarak yer alması gerektiğini de anlattığım derste, “Toplumun çevrede olup bitenlere karşı seyirci kalmaması gerekiyor. Çevre ile ilgili problemler medyada paylaşılmalı, yetkili yerlere mesajlar atılmalı, yazılı basında durumun ciddiyetini anlatan yazılar yayınlanmalı” dedim.
BİR MEKTUP
Yeni Foça’da geceleri boğuluyoruz
“Sayın İbrahim Irmak, çevre yazılarınızı dikkatle takip ediyor ve doğa düşmanlarıyla mücadelenizi takdirle izliyoruz. Sağ olun, var olun.
Bizim de bir sorunumuz var, lütfen yardım edin.
Bizler, Aliağa’daki demir çelik fabrikalarının baca gazlarından şikayetçiyiz. Bu fabrikalar filtrelerini çalıştırmıyor. Tüm zehirli gazlarını geceleri direkt doğaya veriyor. Gencelli, Kozbeyli, Bozköy, Çakmaklı, Yeni Foça’da hava kirliliği yaşamımızı tehdit ediyor. Bir de Aliağa’da termik santral kuracaklarmış. Bunlara izin verenler Yatağan’daki hava kirliliği alarmlarından hiç ders almadı mı acaba?” ? Ahmet TÜRKOĞLU
Nelere karşıyız
Sanayiye karşı mıyız?
Hayır kesinlikle.
Madenlere karşı mıyız?
100 bin kere hayır.
Peki neden anti yazılar yazıyoruz.
Karşı olduklarımız belli.
O da, doğa dostu teknolojiler varken, bacaları zehir kusan tesisler, toprakları, havayı, suları zehirleyen sonra da en çevreci işletmeyiz diye ortaya çıkan şaklabanlar.
Bunlara çok karşıyız. Bir de tehlikeli atıklar kuzu gibi yatarken en çevreci belediye biziz diye ortaya çıkanlar var ya işte onlara da çok karşıyız ve de çok kızıyoruz.
Foça’ya kıymayın efendiler
Toplumsal bilinç çok önemli.
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” atasözümüz var ya... Sakın ona aldanmayın. Devir değişti ve sana dokunmayan yılan büyüyüp serpiliyor ve kabına sığmayıp gelip senin yaşam alanına tecavüz ediyor, çocuğunu zehirliyor.
Gelişmiş ülkelerde kimse çöpünü, çöp kutusunun dibine koymuyor.
Ambalaj atıklarını, ıslak çöp kutusuna atmıyor.
Arabasının pis yağını mazgaldan içeri boşaltmıyor.
Evine yaptırdığı tadilat artıklarını, moloz yığınlarını sokağa boca etmiyor.
Atarsa, cezasını görüyor....
Karşısına koca bir fatura gelince şok oluyor.
Peki bu nasıl oluyor?
İhbar müessesesi işliyor.
Çevrenin koruyucular, yani halk olumsuzluğu anında zabıtaya bildiriyor.
Zabıta da, dayımın oğlu, yengemin torunu, bizim partiden ilişkisine bakmadan yapıştırıyor kabarık cezayı.
***
İletişim Fakültesi’ndeki çevre dersinde öğrencilerden biri sordu.
“Hocam, çevre kirliliği de yaratan gecekondular, belediye başkanının sorunu değil mi?” dedi.
Ben de, “Hayır senin sorunun” dedim.
“O kaçak yapıya, o çevrenin bozulmasına sen sebep oldun” dedim.
“Nasıl yani” dedi.
“Sen o yapı başlarken ihbar etseydin zabıta gelip zabıt tutacaktı. Yapılan yapıyı da belediye başkanı yıktıracaktı. Yıkmaz ise, yine senin bir ihbarında o belediye başkanı hapse girecek” dedim.
***
Türkiye’nin ilk yavaş şehri Seferihisar’ın Sığacık Körfezi’nde kurulmak istenen orkinos çiftliğine çevrecilerin tepkisi sonuç verdi.
Mahkemenin tayin ettiği bilirkişi olumsuz rapor verdi, “Yaşamı tehdit eder” dedi.
Bakanlığın verdiği izinler, böylece duraklamaya girdi.
İtiraz edilmeseydi, ses çıkarılmasaydı, orada orkinos çiftliği kurulup, antik körfez b.k çukuruna dönecekti.
Her şey bitti mi?
Hayır, sakın gevşemeyin.
Şimdi başka bir yol deneyecekler, başka bir formül üzerinde çalışacaklar.
İşin peşi bırakılırsa, bulanık suda balık avlayacaklar.
Nereden mi biliyorum.
Aliağa’da 20 yıl önce bir şirket termik santral kurmak istedi.
İzmir ayaklandı. “Termik santral istemiyoruz” diyen çevreciler, İzmir’den Aliağa’ya kadar el ele verip, insan zinciri oluşturdu. Davalar açıldı ve Danıştay, “Aliağa’da termik santral kuramazsınız” dedi.
Kuramadılar.
Aradan 20 yıl geçti şimdi o bölgede (Aliağa ve Foça’da) 2 tane birden, ithal kömürle çalışacak termik santral kurma izni aldılar ve ÇED süreci işliyor.
Davalar açıldı yine. Sonuç ne olur bilinmez ama, bence o şirketlerin işi zor.
Zira Foçalı çevreciler bu işin peşini bırakmamaya kararlı.
Kurdukları Foça Kültür ve Çevre Platformu’yla dertlerini her yere anlatıyorlar.
Bloglarıyla, mail gruplarıyla ve facebook sayfalarıyla sosyal medyada çığ gibi büyüyorlar.
ÇEVRECİLERE ÇAĞRI
Çevre konusunda her türlü ihbarı, duyarsızlıkları, çalışmaları ve resimleri bize iletebilirsiniz. Tabii güzellikleri de...
İbrahim Irmak Tel: 0533 414 24 57 / cevreciiirmak@hotmail.com
Paylaş