Çevre dostu biyolojik temizlik ordusu göreve hazır bekliyor

İZMİR’de büyükçe bir yemek şirketi var. Kanalizasyon sistemi de sık sık tıkanıyor.

Haberin Devamı

İZSU’nun devasa makinesi gelip kanalları temizliyor. Ama sonuç alınamıyor. Sisteme dökülen kostikler, kimyasallar boruları parçalıyor. Bu kez de yeniden döşenen atık su boruları nedeniyle fatura kabarıyor.
Geçen gün İzmir Ticaret Odası’nın sokağından geçerken gördüm. Aynı sıkıntı orada da vardı ve kanalizasyon sistemini kırıp yeniden yaptılar.
Peki bu milli israfın çözümü yok mu?
Elbette var.

***

Çözüm biyolojik yöntem.
Son günlerde televizyonda sık sık seyrettiğimiz bir reklam var. Ne deniliyor reklamda?
“Yaptık oldu.”
Evet adamlar yapmışlar ve olmuş. Üstelik bunu tüm gelişmiş ülkeler kullanıyor.
Az gelişmiş ülkeler çevre düşmanı teknolojileri kullana dursun, onlar temiz bir çevre için de durmadan çalışıyor.

***

Şimdi size, “Masalarınızı, banyolarınızı, tuvaletlerinizi bakterilerle temizleyin” desem gülersiniz değil mi?
Oysa adamlar gerçekten tüm bu söylediğim yerleri biyolojik yöntemle, yani yararlı bakterilerle temizliyorlar.
Bu bakteriler organik atıklarla beslendikleri için yağları yiyip su ve karbondioksite dönüştürüyor. Dolayısıyla atıkların katılaşmasını önleyip çözeltiyor ve tüm kanalizasyon sisteminin ilk günkü gibi kalmasını sağlıyor.
Aynı biyolojik temizleyiciler tuvaletlerde ve çöp kovalarında da durmadan çalışıp kokuyu önlüyor.

***

Haberin Devamı

Biyolojik ürünleri bakteriyel ve enzimatik olmak üzere ikiye ayırmışlar.
Enzimatikleri genel yüzey temizleyici, koku giderici ve dezenfeksiyon gibi çabuk sonuç alınmak istenen yerlerde kullanıyorlar.
Bakteriyel ürünleri ise daha yavaş ve uzun süreli temizlik istenen yerlerde tercih ediyorlar. Kanalizasyonlarda, arıtma sistemlerinde, fosseptiklerde, yağ tutucularda, göl, havuz ve akvaryumlarda hep bakteriyel temizleyicileri kullanıyorlar ve çevrenin temiz kalmasını sağlıyorlar.

İzmir’de bir dünya markası

Avrupa’da kullanılan biyolojik temizleyici ürünler acaba Türkiye’de de var mı diye araştırdım. Sonuç sevindiriciydi. Firmalardan biri İzmir’deydi. Biyolojik temizleyicilerin şu günlerde çok rağbet gördüğünü söyleyen ve kendilerine “Doğa kendini yeniler” diye slogan seçen 4K firmasının biyoloğu, “Biz dünyada bu sektörün en iyilerinden biriyle çalışıyoruz. Konsantre bakterileri getirtip özel tanklarımızda insanlara ve doğaya zararlı olmayan Evergreen markalı ürünler olarak hazırlıyoruz. Ürünlerimizin hepsi de çevreci” dedi. Biyolojik-ekolojik ve çevre danışmanlığı da yaptıklarını, Türkiye ile Ortadoğu’ya hizmet verdiklerini söyleyen firma yetkilileri, “Hayvan barınaklarında, çöp konteynerlerinde, yağla işlem yapılan araç gereçlerde bu ürünler çok etkili. Hem koku önleniyor ve büyük çevre temizliği gerçekleştiriliyor” diye konuştu.

Haberin Devamı

OKUYUCU MEKTUPLARI
Çan’da çanlar çalıyor


Çanlı dostlar aradı. Çan Çevre Gönüllüleri Derneği 2. Başkanı Salih Canan, “Söğütalan elden gidiyor” dedi. Biz Salih kardeşimize, “Neler oluyor” diye sorarken o soluksuz anlatmaya başlamıştı bile:
Çanakkale İli Çan İlçesi, Söğütalan Köyü’nde, bir firma altın arama çalışmasını tamamladı ve bakanlıktan işletme izni istedi. Bakanlık, Ağı Dağı Altın Madeni projesi ile ilgili olarak, ÇED sürecini başlattı. Halkın bilgilendirilmesi için 27 Eylül’de toplantı vardı. Söğütalan köylüleri meydanda toplanıp, “Sularımızın zehirlenmesini istemiyoruz” diye feryat etti.
Söğütalan Köyü’nde 75 yaşındaki Emine Yiğit, “Bizim bu dağımızın suyu en tatlı en güzel suydu, şimdi pet şişelerden su içmek zorunda bırakılıyoruz. Hadi biz pet şişelerden su içeriz ama ben ineğimi bu şişe suları ile sulayamam, hayvanlarımı doyuramam, madenci yavrularıma ben soruyorum, siz neden bizim buradan akan buz gibi sularımızı içmiyorsunuz?” diye sordu.
Emine Nine’yi alkışlayan halk, “Bilgilendirme toplantısı istemiyoruz” dedi ve toplantı ileri bir tarihe ertelendi.
Salih Canan kardeşim, Günlük Türkçe Sözlükte ağı, zehir olarak tanımlanıyor.
Ben üç yıl önce, “Kazdağları’nı kazmayın, tarihe ayıp yazmayın” diye yazdım.
O yazılara madenciler, “Altın ararken siyanür kullanmıyoruz” diye cevap verdi.
Ben şimdi aynı madencilere soruyorum: “Ağı Dağı’ndan altını suda elekle çalkalayarak mı çıkaracaksınız, yoksa siyanür lice yöntemiyle mi?
Bir de siyanür kullanacaksanız ne kadar su harcanacak bir söyler misiniz lütfen?”

 

Yazarın Tüm Yazıları