Paylaş
Bir önceki yazımda da belirttim, yeri gelmişken bir kez daha ifade edeyim…
Kulis bilgilerine bakılırsa kamuoyuna yansıyanlardan çok daha ileri noktadayız.
En sert açıklamaların yapıldığı zamanlarda asla olmaz denen görüşmeler yapılıyor…
Her zamankinin aksine bu defa süreci yöneten aktörler, daha realist ve daha ümitliler…
Çünkü Kürt meselesinin çözüm zamanın geldiğine dair devlette genel bir uzlaşma var.
Süreç buraya nasıl geldi, neden şimdi düğmeye basıldı, temel strateji ve nihai amaç ne?
‘MUHATAPLIK-GÜVEN-ZAMANLAMA’ SORUNLARI AŞILDI
İmralı süreci bir anlamda ‘demokratik açılım’da 3. faza karşılık geliyor.
Demokratik açılımın 1’inci fazında ‘reformları yapmak ve muhatap olarak milleti’ esas almak stratejisi benimsenmişti.
Bu süreç işlemedi, PKK/BDP reformları ‘yok saydı’ ve şiddet yeniden başladı.
Bunun üzerine strateji değişikliğine gidildi ve Oslo sürecine start verildi.
2’nci faz diyebileceğimiz bu süreçte özne sorunu Kandil ve Avrupa ile giderilmeye çalışıldı.
Ancak Oslo süreci de Silvan saldırısıyla son buldu ve şiddet yeniden başladı.
İlk iki fazdaki ‘muhataplık-güven-zamanlama’ sorunları masaya yatırılarak yeni bir strateji belirlendi.
3’üncü faz, yani İmralı sürecinde devlet kaygı eşiğini aşarak doğrudan Öcalan’la ‘şartlı görüşmelere’ başladı.
Böylece reformlar kadar önemli olan ‘karşılıklı güven ve aktörlük’ meselesi çözüldü.
Sonuçları üzerinden bir yorumla, bir anlamda ‘olmazlar denenip, toplum olur’ noktasına getirildi.
Ankara İmralı sürecini şeffaf biçimde yürütmeye karar verdi ve bunda ısrarlı…
ÖCALAN DEVLET FİKRİNDEN 20 YIL ÖNCE VAZGEÇTİ
AK Parti her ay düzenli olarak anketler yaptırıyor ve bu mesele başta olmak üzere birçok konuda toplumun nabzını tutuyor.
Ayrıca bazı önemli kurumlar Kürt meselesi ve PKK’yla konusunda sürekli araştırmalar yaptırıyorlar.
Yapılan tüm ölçümlemelerde öne çıkan iki temel olgu var.
Birincisi toplumun büyük çoğunluğu ‘akan kan dursun ve analar ağlamasın’ diyor.
İkincisi ise, ‘bu sorunu Tayyip Bey’in çözeceğine’ inanıyor ve ona güveniyor.
Güvenilir kaynaklar Öcalan’ın da 12 Eylül referandumundan sonra ‘Başbakan’ın muktedir’ hale gediğine inandığını ve bu tezi sahiplendiğini belirtiyorlar.
İmralı’nın da en sonunda bu noktaya gelmesi süreci hızlandıran bir etki yaptı...
BDP SÜRECİN İÇİNDE OLACAK…
İlk görüşmeye Ahmet Türk ve Ayla Akat gitmiş olsa da çok yakın zamanda Selahattin Demirtaş’ın dahil olduğu yeni bir heyetin İmralı’ya gideceği biliniyor.
Hatta bu ziyaret geçtiğimiz günlerde gerçekleşecekti ancak hava muhalefeti nedeniyle olmadı.
BDP’liler sürecin ruhuna uygun biçimde ihtiyatlı açıklamalar yapsalar da gelinen noktadan memnunlar…
Ankara’da gerçekten baş döndüren bir trafik var ve süreç kendi dinamikleriyle öngörülenden daha hızlı biçimde ilerliyor.
Bir yandan İmralı’yla görüşmeler devam ederken diğer yandan Kandil ve BDP’yle arka kapı diplomasisi devam ediyor.
ÖCALAN: “OTONOMİ-FEDERASYON YOK”
Öcalan, “Her savaşın bir sonu vardır” diyerek, PKK’nın şiddeti bırakmasını ve demokratik siyaset yapmasını istiyor.
Devletin ise ‘Mustafa Kemal’in hatırasına ve Misak-ı Milliye sahip çıkarak Kürtlerle stratejik ittifak yapmasını” öneriyor.
Bunları nereden mi biliyorum? Tabii ki açık kaynaklardan…
Öcalan’ın Ada’da yazdığı ‘Kürt Sorununda Demokratik Çözüm Bildirgesi’ isimli kitaptan…
Öcalan kitabında daha da ileri giderek ‘ayrı devlet kuracakların, bitmiş veya gücün kuklası, işbirlikçilerin malikanesi olmaktan öteye gidemeyeceklerini’ dile getirmiştir.
Öcalan, 1992’de devlet fikrinden vazgeçmişti ancak bazıları bunun farkına şimdi var…
PROVOKASYON BEKLENİYOR
Başbakan’ında ifade etti gibi örgüt masaya güçlü oturmak ve ‘pazarlıkta biz de varız demek için’ önümüzdeki günlerde şehirlerde saldırılar düzenleyebilir.
Çukurca Karataş karakoluna saldırı emrini veren Murat Karayılan’ın bu süreçte nasıl bir rol oynayacağı merak konusu…
Türkiye, yeni bir dönemin doğum sancısını yaşarken ‘ortak akıl ve millet aklı’ kavramları öne çıkıyor…
Mart’ta olağanüstü gelişmeler olursa şaşmamak gerekir…
hyayman@hurriyet.com.tr
Twitter.com@HuseyinYayman
Paylaş