İddia +İnanç=Başarı

Erdal Demirkıran ‘5 milyar yıllık bu dünyada, bize verilen 100 yıllık zaman diliminde, 6 milyar insanla birlikte tek bir seferlik yaşam şansımız var. Bu şansı diğerlerine benzemek için harcamayın!’ diyor.

Rekor kilo verme denemeleriyle Guinness’e aday Halil Kurgulu da katılıyor ona: ‘Kilo vermenin de, hayatta başarılı olmanın da sırrı inanmak!’

Dünyanın en akıllı insanıyla mı tanışıyoruz? Siz kimdiniz, nasıl bulaştınız bu işlere? Dünyanın en akıllı insanı olarak mı doğdunuz, sonradan mı oldunuz?

Kendi halinde Marmara Üniversitesi’nde İşletme okuyan bir öğrenciydim. O kadar sessiz ve içine kapanıktım ki, belki de sınıfta eli havaya kalkmayan tek öğrenci bendim. Sessizdim, susuyordum. Bir gün ‘Yeter artık, ben niye korkuyorum’ dedim. Ve farkettim ki, ben birilerinin bana gülmesinden, rezil olmaktan korkuyorum. Bir adama 40 gün deli dersen deli olur mantığından hereketle, mantıksal bir zıplama yapmaya karar verdim. Her gün 40 kez ‘Akıllısın’ dedim kendi kendime. Bu madem ki psikolojik bir şartlanma ise ben kendi kendime telkin ettim. İç etkimi oluşturmak istedim dış dünyaya karşı. Bir enayi bulamadım bunu bana söyleyecek! Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu! Gitgide çok akıllısın, en akıllısın ve dünyanın en akıllı insanısın demeye başladım. Birkaç ay sonunda buna inandım ve yürüyüşüm bile değişti. O günlerde anladım ki meğer insan tek kişilik bir orduymuş. Toplumsal imajdan sıyrıldım, onların bana biçtiği imajdan sıyrıldım. Ben biçiyorum kendi imajımı. Sonra kendimdeki değişimi görünce bunu bir sistem haline getirip, insanlara da yardımım olabileceğini düşündüm. Kashna öğretisi adını verdiğim bir bütüne ulaştım. Şimdi 5000 kişinin önünde konuşabiliyorum ben! 11 yıl sonra, bu saatten sonra bana 400 sene deli desen de yine olmam, iç etkim oluştu artık. Kaldı ki sadece kendim için değil bu sözlerim, kitabın başlığını okurken bile okuyucuya güven kazandırıyorum. Kitabımı isterken, kapağına bakarken insanlar ‘Dünyanın en akıllı insanıyım’ cümlesini tekrar etmek zorunda kalıyorlar. Daha başından onlara bunu söyletiyorum.

Size gelen özgüvensiz insanlarla nasıl bir çalışma yapıyorsunuz?

Ben insanları kendi maksimumlarına ulaştırmaya çalışıyorum. İnsanların kendi sınırlarını bilmediklerini iddia ediyorum. Beynin iki lobunu birden kullanabilmelerini öğretiyorum. 13 ayrı egzersiz öğretiyorum. Toplam 14 saat, iki gün sürüyor. İnsanların en büyük problemi olarak toplumsal imajı görüyorum zaten. Yaptığım çalışmalarla insanlara değerlilik bilinci oluşturmaya çalışıyorum. Toplumumuzda hedef yok.

Dış etkenlerden, toplumsal baskılardan nasıl koruyorsunuz kendinizi?

Önce bir iç etken oluşturuyoruz. Dış etkenlerden etkilenmemek için önce kendimden etkilenmem gerek. Bakın, ‘Kedi sordu, ‘Ben neyim?’ diye... Bilge fare cevap verdi: ‘Sen bir faresin’... Bir gece fareler birleşip yediler kediyi.’ Yani sen kediyim diye ortaya çıkmıyorsan, yerler fareler seni! Mütevazılık aslında biraz da yalan barındırır. Güneş ben sıcağım derse ukala mı olur, hadi be mi deriz? Ben diyorum ki adam olmanın da, akıllı olmanın da kolay yolları var. Önce iç etken oluşturup, sonra bunu geliştirmeliz. Siz bunu yaptınız. Mütevazı olmanıza gerek yok.

Dünyanın en hızlı zayıflayan kişisi

Nereden aklınıza geldi, bir günde 7 kilo vermek, bir ayda 24 kilo vermek!

Çevremde çok sayıda obez insan vardı. Obezite, iş yaşamını, sosyal olma durumunu tüm hayatı etkiliyor. Bugünkü diyet düzeniyle de bu sorunlarından kurtulmaları mümkün değil. Ben de, insanların zamanının, parasının ve umudunun çalındığını görüp, aksini ispat etmek için bu işe soyundum. Bugün bildik her türlü yöntemi deneyip de zayıflayamamış insanlar başarısız insanlar değil. Onlara doğru ve uygun projelerle yaklaşamayan ezberci zihniyete sahip, çözüm yerine çözümsüzlük üreten sömürü düzeni asıl başarısız olandır.

Ben diyetisyenlerden düzgün beslenmeyi öğrendim. Kalori hesabı yapmasam da, bir gün yemeği abarttıysam, ertesi gün haşlama sebze ve meyveyle atıyorum onu üstümden. Siz de diyetisyen olmak isteğiyle mi başladınız zayıflamanın sırlarını keşfetmeye?

İnsanların gerçekleri görmesine çalışıyorum, diyetisyen olmak gibi bir amacım yok. Ben şu an için sadece yardımcı oluyorum. Para talep etmiyorum, çünkü araştırmalarıma devam ediyorum. Diyetisyenler kendilerini geliştirmek adına hiçbir şey yapmayan, papağan gibi hep aynı şeyleri tekrarlayan insanlardır. Ben diyetisyen kavramına ve diyetlere karşıyım. Hiçbir diyetin işe yaradığına inanmıyorum. Bütün bu kavramlarda başarı oranı %5’tir bana göre. Zayıflayanlar da geçicidir. Bir süre sonra verdiklerini mutlaka geri alıyorlar. İnsanlar hep bir kurtarıcı peşinde koşuyorlar. Birilerinin kısıtlamasıyla kendilerini yönlendiriyorlar. Bu uzun ömürlü olamaz. Ayrıca, insanların kendi potansiyellerini keşfetmelerine de engel oluyorlar.

Guinness Rekorlar Kitabı’na girdiniz mi?

Guinness Rekorlar Kitabı’na Türkiye Guinness Temsilcisi Orhan Kural aracılığıyla 67121 başvuru numarası ve 62787 üyelik numarası ile kaydımı yaptırdım. Ama belgelerde birtakım eksiklikler olduğu için, ingilizce çevirileri tamamlamadığım için henüz orada yer almıyorum. Yoksa ben kitaptaki rekoru çoktan aştım. Rekor şimdi bir günde vücut ağırlığının yüzde 8,6’sını veren bir adamda. Oysa ben bir günde vücut ağırlığımın %10’undan fazlasını verdim. Ben bir günde, 15 günde, bir ayda verdiğim kilolarla, insan potansiyelinin maksimum sınırlarını tespit etmeye çalışıyorum. Noter tasdiklerini bu yüzden alıyorum.

Ağzım var ama konuşamayacağım

Bugünkü sohbet hakkında yorum yapmak istemiyorum. Tamamen sizlerin yorumuna bırakıyorum, çünkü ben de duyduklarım ve okuduklarım karşısında kesin bir inanca varamadım. Haklı olma ihtimalleri de var. Bu sefer ben sizlerin yorumlarını bekliyorum

YARIN

Erdal Demirkıran’dan kendine güveni olmayanlara önerileri...

İnsanlar neden kilo veremiyor, zayıflamanın Halil Kargulu’ya göre sırları neler...
Yazarın Tüm Yazıları