Paylaş
Konstantin Gropper ile yaptığımız söyleşiye 2008 yılında gruba ‘geçmiş olsun, acil şifalar’ adını koymasının arkasındaki sebebi sorarak başladık. Gropper, çok basit ve yoruma açık bir isim aradığını, temelde müziğe ya da sanata oldukça romantik bir yaklaşımı olduğunu belirtti. Müziğin iyileştirici gücü ile de alakalı bir ifade olduğu için bu ismi seçtiğini aktardı. Müzik yapmasının kendisini yıllar boyunca aklı başında ve sağlıklı tuttuğundan emin olduğunu söylerken, dinleyicilerinin müziğinin hayatlarındaki zorlukların üstesinden gelmelerine yardımcı olduğunu söylemelerinin onun için hala en büyük iltifat olduğunu da belirtmeden geçmedi. Bu adı seçmesindeki bir diğer sebep de içinde melankolik bir unsur yer aldığını, her şeyin şu anki durumdan daha iyi olması dileği ve umudunu da içermesinin kendisini için önemli olduğunu aktardı. Pandemi döneminde son albümün çalışmalarına başladığında da aklındaki tek şeyin herkese ‘geçmiş olsun’ demek olduğunu belirtti.
Müziğinin temellerini öğrenmek istediğimde Konstantin, her duygunun onun için ilham verici olabildiğini söyledi. Duygunun müzikle taşınmasının onun için en önemli durum olduğunun altını çizerken, kitaplarda, filmlerde ve sanatın her alanında ilham almak için araştırma yaptığını belirtirken, duygunun ve modların onun için fevkalede önemli olduğunu vurguladı. Müzik yaparken hiçbir şekilde depresif hissetmediğini, herhangi bir toteme de ihtiyacı olmadığını söyleyen sanatçı, aklında her daim bir ifade, ruh hali olduğunu aktardı.
En son 9 sene önce İstanbul’a gelen ‘Get Well Soon’ o zaman büyük bir ilgi ve beğeniyle karşılanmıştı. Kendisinin yeniden İstanbul’a geliyor olmasından ötürü heyecanını öğrenmek istedim. Sabırsızlandığını belirten Gropper, İstanbul’u çok sevdiğini, yeniden gelecek olmaktan ötürü büyük mutluluk duyduğunu belirtti. 9 senelik bir dönemde hayatındaki değişiklikleri sorduğumda, son senelerde dünyada olup bitenlere bakınca kendi hayatındaki değişikliklerin önemsiz olduğunu düşündüğünü belirtti. 9 sene içinde çok fazla yeni müzik yaptığını bunları Türk dinleyicisiyle paylaşmak için büyük heyecan duyduğunu da sözlerine ekledi.
Geçtiğimiz Mart ayında yayımlanan son albümü ‘Amen’ hakkında konuşmak istedim. Malum üzerimizden pandemi geçti, dünya değişti, hala da değişimler sürüyor. Bu dönemde albüm hazırlığı, yayımlanması ile ilgili neler yaşadığını sordum. Kolay olmayan bir dönem geçirdiğini belirten Konstantin, pandeminin hepimizi küresel bir bekleme ve umut etme durumuna zorladığını söyledi. Albümün ana ilham kaynaklarından birinin de bu zor dönemin biteceğine inanmayı, daha iyiye gideceğimize umutlanmayı içerdiğini belirtti. ‘Amen’ albümünün umutla ilgili olduğunu söyleyen sanatçı, kendi içindeki iyimserliği keşfetmekle ilgili olduğunu aktardı.
Bir önceki albümü ‘The Horror’ daha çok bugünü analiz etmekle ilgiliyse, ‘Amen’ kendisi içinde şaşırtıcı derecede olumlu bir sonuç olarak, toplumda, özel yaşamda veya sanatta herhangi bir ilerleme umudu içerdiğini vurguladı.
‘Amen’in kayıt sürecinin diğer albümlerinden çok da farklı olmadığını belirten Gropper, genelde albüm döneminin yalnız bir çalışma süreci olduğunu söyledi. Bir çeşit izolasyon durumu olsa da, bunun aynı zamanda albümdeki bir tema olduğunu da ekledi. Müziği tek başına yazdığını, teknoloji sayesinde tüm şarkıları bitirebildiğini ancak sonra arkadaşları ve diğer müzisyen dostlarının stüdyoya girerek şarkıları son haline getirdiklerini sözlerine ekledi.
Kayıtlarda insanların çaldığı bir albüm yapmanın onun için ne kadar değerli olduğunu da unutmadan belirtmek istedi. Bu kadar ‘Amen’ albümünü konuşmuşken, içinden hangi şarkıyı diğerlerine oranla daha farklı gördüğünü sordum. Elbette bir şarkıyı seçmek istemese de ‘Our Best Hope’ şarkısının albüme genel hissi veren şarkının olduğunu söyledi.
Son olarak 24 Kasım’da Zorlu PSM’deki konseri öncesi duygularını öğrenerek söyleşimizi sonlandırmak istedim. Türk dinleyicisiyle buluşmak için sabırsızlandığını belirten Konstantin Gropper, turnelerinin son konseri olmasından ötürü de ayrı bir heyecan içinde olduklarını belirtti. Bu turnede farklı bir enerjiyi, insanların kolektif bir duygusal deneyimi özlediklerini hissettiğini belirten sanatçı, 9 sene sonra yeniden Türkiye’de konser verecek olmaktan büyük mutluluk duyduğunu belirtti.
Sidikli Kasabası Müzikali
Geçtiğimiz akşam sonunda ‘Sidikli Kasabası’ Müzikali’ni izledim.
Biletleri hızla tükenen gösteri Greg Kotis ve Mark Hollman tarafından kaleme alınan Brodway kökenli bir müzikal.
Mon Yapım prodüksiyonuyla hayata geçirilen yepyeni yorumuyla sanatseverlerle buluşuyor. İstanbul Devlet Tiyatroları’nda sahnelendiği her sezon kapalı gişe oynayan ve Türk tiyatro tarihinin tek resmi Broadway Müzikali olma özelliğini taşıyan ‘Sidikli Kasabası Müzikali’ yenilikçi ve farklı yorumu ile 20 Ekim’den beri Zorlu PSM’de alkışlar eşliğinde izleyicisine harika bir iki saat yaşatıyor.
Broadway’i kasıp kavuran Tony Ödüllü ‘Sidikli Kasabası Müzikali’nde tiyatro sahnelerinin usta oyuncuları Settar Tanrıöğen ve Füsun Demirel’in yanı sıra Doruk Şengün, Gizem Erdem, Mehmet Aykaç, Ceren Gündoğdu, Adnan Ata Yiğit, Aslı Kodallı, Alper Aksoy, Selmin Artemiz, Anıl Aslan, Bartu Ayaz, Derman Cinkılıç, Zeynep Çötelioğlu, Bucan Ekin, Göker Ersivri, Eyüp Okumuş, Buse Özgel, Melisa, Zeynep Şahin, Nazlı Uğurtaş, Köksal Ünal ve Nil Yıldız’dan oluşan 27 kişilik kadrosuyla da göz dolduruyor. Yönetmen koltuğunda Kayhan Berkin’in oturduğu müzikalin danslarında koreograf İzmir Tenim’in imzası bulunuyor.
Sahnede oyunculara eş zamanlı eşlik eden İstanbul Devlet Opera ve Balesi Şefi Murat Kodallı önderliğindeki canlı orkestra ile müzikalin ruhunu her şarkıda tekrar tekrar hissediyorsunuz.
Sezer Koç-Sadece Bi Rüya
Son birkaç gündür ben de herkes gibi kendimi toparlayamıyorum. Umutsuzluğa kapılmamak için kendimi telkin etsem de zorlandığımı biliyorum. Daha az haber izleyip, sosyal medyayı daha az takip ettim son birkaç gündür. Havamı esas değiştiren Sezer Koç’un Dokuzsekiz Müzik etiketiyle yayımlanan ilk albümü ‘Sadece Bi Rüya’ oldu.
Zorlamadan, kendi halinde akan, nefis bir albüm olmuş. Albümden öncesinde yayımlanan ‘Gökkuşağı’, ‘Hayat İzlerinde’, ‘Noksan’ teklilerinden sonra 7 şarkılık ‘Sadece Bi Rüya’ geçtiğimiz hafta tüm dijital platformlarda yerini aldı.
Albümün müjdesini veren ‘Saat On İki’nin Atıl Aggündüz yönetmenliğindeki klibi tam da masalda olduğu gibi dinleyicisine balkabağı düşünü dinlerken de, izlerken de kurdurmayı başarıyor. Söz konusu şarkı ateş böceklerinin flört yöntemlerini bir analoji olarak kullanarak bir çiftin arasındaki karşı konulmaz çekimi anlatıyor. Sanırım ilk dinleyişteki aşıladığı o tatlı his bu hikayede gizli.
Albümdeki tüm şarkıların söz ve müziği Sezer Koç’a ait. Davulda Bartu Özbatur yer alırken, mix Orçun Ayata, mastering ise Marcin Bocinski imzalı tamamlanmış. Albümün artwork ve video çalışmaları Atıl Aggündüz ve Nikola Stojkovic ellerinden çıkmış. 12 yaşından beri elinden gitarı düşürmeyen, 20 yaşından beri bu işi profesyonel bir şekilde icra eden Sezer son 10 senedir The Away Days’in de beyin takımında yer alıyor.
Sezer Koç’un solo olarak bu yolda attığı ilk adım olan ‘Sadece Bi Rüya’ albümü yer yer melankolik, bence çok duygusal ama bir o kadar da dinamik ve içtenlik aşılıyor. Dinlediğimden beri bana geçirdiği umut ve mutluluğu dilerim her dinleyici kendi dünyasında en az benim kadar yakalar.
Yıldızlar: Noksan, Saat On iki, Lambalarda Histeri
Oscar’ımı Verdim Gitti: Hayat İzlerinde, Gökkuşağı
Paylaş