Paylaş
Oğuz Kaplangı’nın imzasıyla hazırlanan Rhinoceros’un müzikleri geçtiğimiz cuma günü albüm formatıyla dijital platformlarda yayınlandı. Bunu fırsat bilip gurur veren bu büyük proje için Oğuz Kaplangı ile bir araya geldik, bu büyüleyici deneyimi kendi ağzından dinlemek istedim. Detaylar için sizi söyleşimize davet ediyorum:
Rhinoceros (Gergedanlar) oyunu ile ilgili çalışmaya nasıl başladınız? Oyunun müziklerini yapma fikri nasıl size geldi, biraz o döneme geri dönelim.
Projenin fikir babası Edinburgh’daki Royal Lyceum Theatre’ın artistik direktörü David Greig. Dünyanın en önemli festivallerinden sayılan Edinburgh International Festivali için Brexit süreci, radikalleşme, popülizmin yeniden yükselişi ile bağlantılı olarak Lonescu’nun Rhinoceros oyununu günümüze uyarlaması için Zinnie Harris’le konuşuyor.
Oyunun adaptasyonunu yapan Zinnie de ‘Rhinoceros'u DOT Tiyatro’nun ortağı ve artistik direktörü Murat Daltaban’ın yönetmesini gündeme getiriyor ve DOT projeye dahil oluyor. Bana oyunun müziklerini yapmam için teklif Murat Daltaban’dan geldi. Hem Murat’la uzun süredir çalışıyordum, hem de Zinnie Harris’in oyunlarından çok etkileniyordum. Olaylar bu şekilde birbiri ardına gelişince kendimi Edinburgh International Festival’de ana programda Royal Lyceum Theatre’da sahnede Rhinoceros müziklerini yaparken buluverdim.
Oyun için bestelediğiniz eserleri ne kadar sürede tamamladınız, hazırlık sürecini sizden biraz daha detaylı öğrenebilir miyiz?
Bestelerin ve parçaların büyük çoğunluğu provalar sırasında ortaya çıktı. Oyuncularla beraber provalarda onların oyunlarını takip ederek, oyunun duygusuna bağlı olarak Murat Daltaban’ın da vizyonu ve bana olan güveni ile müzikleri ortaya çıkarıp şekillendirdim.
Parçalardaki Türk müziği enstrümanlarının canlı kayıtları İstanbul’da yapıldı. 2 parçadaki lowland bagpipes (bizdeki tuluma yakın bir gayda) kayıtlarını ise Edinburgh’da yaptım. Öte yandan her oyunda müziklerin büyük kısmını canlı çaldığım için parçalar da her oyunda değişiyor ve gelişiyor. Mesela yazın oynadığımız oyunlara göre bu ay sonunda yeniden sahneye çıktığımızda müziklerde ufak da olsa farklılıklar olacaktır.
Film müziği yapmak ve tiyatro oyunu için müzik yapmak muhtemelen üretim süreçleri bakımından birbirinden oldukça farklıdır diye düşünüyorum. Daha önceki işlerinize bakınca bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tiyatro müziği yapmayı ve özellikle de sahnesinde müzikleri canlı çalmayı çok seviyorum. Tiyatro müziği ve film müziğini kıyaslamaya gelince; film müziği yaparken üretim sürecini daha uzun bir zamana yayabiliyorsunuz. Tiyatroda ön çalışma süreci pek olmadığı gibi yaratma ve üretme süreci de oldukça kısıtlı. Müziği oyuna göre yaptığınız için provalarla birlikte bu süreç yaklaşık 3 ila 4 hafta civarı sürüyor. Bunun yanı sıra film müziği yaparken müzik yaptığınız sahnelerin duygusu, atmosferi, dekoru, ortamı yapacağınız müziğin tarzını daha baştan belirlemiş oluyor. Tiyatroda ise görsel olarak seyircinin hayal gücüne geniş bir alan bırakıldığı için müzikte daha özgür davranmak mümkün. Ben mesela tiyatro müziği yaparken ters köşeleri, beklenenin dışında müzik yaklaşımlarında bulunmayı çok seviyorum.
Oyunu ilk izlediğinizde müzik ile birlikte son halini duyduğunuzda neler hissettiniz? Oyunu izleyenlerin tepkileri nasıldı?
Oyunda müziği sahnede canlı olarak yaptığım ve bir de rolüm olduğu için bir seyirci olarak değerlendiremiyorum ama yazın ilk performansımızın ardından gelen yoğun coşku ve beğeni beni çok gururlandırdı. Bu beğeni son oyuna kadar da devam etti. Bazen özellikle balkondaki seyirciler eğilerek müzikleri canlı olarak nasıl çaldığımı takip ediyor. Oyunlardan sonra da dışarıda benimle sohbete gelen seyircilerin "o sahnedeki gitarı nasıl çaldınız?, O gergedan sesleri nasıl çıktı?, klavye çalarken hangi akorları kullanıyorsunuz?, çaldığınız perküsyon nedir? (bendir) “ gibi soruları ilgilerini gösteriyor ve bu da beni mutlu ediyor.
İngiliz basınında Rhinoceros'un performansı kadar sizin eserleriniz de yer almış. Bu yansımaları biraz da sizden duymak isteriz.
Evet, hem oyun hem de müziklerle ilgili çok güzel yazılar çıktı. Oyun için yaptığım müziği unutulmaz bulan da oldu, bunca öğeyi sahnede tek başıma nasıl yaptığıma şaşıran da. Kimisi müziğimin oyundaki önemine değindi, kimisi de Türk öğelerin oyuna kattığı değerin altını çizdi. Oyunla birlikte müziğin de dikkat çekmiş olması keyif veriyor.
Türkiye’de tiyatro dünyası son senelerde alternatif ve özel sahneler ile oldukça popülerleşti. İngiltere'de böyle bir oyun içinde siz de yer aldığınız için bu soruyu biraz da bu gözle sormak istedim, tiyatro dünyasını Türkiye ile kıyaslayacak olsanız neler söylersiniz?
İngiltere ve İskoçya’da tiyatro sektörü çok gelişmiş durumda. Hemen hemen her sahnede 2-3 haftada bir yeni oyun sahneleniyor. Devletten büyük bir maddi destek var. Seyircinin de ilgisi çok büyük. Sansür kaygısı yok. Eleştirmekten eleştirilmekten korkan yok. Ayrıca değişik tiyatro kumpanyaları, oyuncular, yönetmenler sık sık ortaklaşa çalışmalar, atölyeler yapıyor. Oyun yazarlarına ve yaratıcılığa büyük önem veriliyor.
BBC World 3'de Rhinoceros için bestelediğiniz şarkıları canlı yayında çalmışsınız. Bu gerçekten çok büyük bir olay, onlar mı sizinle iletişime geçtiler?
EIF kapsamında Rhinoceros için provalardayken oyundaki parçaların demolarını Lyceum’dan festivale göndermişler. Festivaldekiler de parçaları BBC’ye sunmuşlar. BBC Radio 3’ün program yapımcısı parçaları beğenip benimle bağlantıya geçti ve festivaldeki BBC çadırında Lopa Kothari’nin sunduğu “World on 3” programında bir konser vermemi istediler. Ben de yanıma bagpiper Annie Grace’i de alarak konsere çıktım. Röportaj eşliğinde Annie ile birlikte bir konser verdim. Konser canlı olarak seyirci karşısında hem BBC 3’den hem de BBC web sitesinden tüm dünyaya yayınlandı. Heyecan verici bir tecrübeydi, çok keyifli geçti.
Rhinoceros’taki performansınızın canlı olduğu için, oyunun en can alıcı yerlerinde müzik ile dinamizme olan katkınızı merak ediyorum. Bu doğaçlama halin oyuna yansıması nasıl oluyordu?
Oyuncuların her oyunda performanslarında, hareketlerinde, duygularında farklılıklar oluyor. Ben de bu nüansları oyunu takip ederek çaldığım enstrümanlarla eş zamanlı olarak vermeye çalışıyorum. Sahnede minik bir setup'ım var. Oyundaki duygu iniş çıkışlarını gitar, bendir, synth ve perküsyonlarla canlı olarak çalarken bilgisayardan da alt yapıları metinlere uygun olarak senkronlu bir şekilde veriyorum.
Rhinoceros'un müzikleri geçtiğimiz cuma albüm olarak yayınlandı. Şarkıların albüm versiyonları hazırlanırken değişikliğe uğradı mı? Şu şarkıyı keşke söyle yapsaydım dediğiniz olan bir eser var mı?
Yok, bütün parçalar içime sinerek albüme girdi. Parçaları albüm yapmaya karar verdiğimde altyapıların üstüne gitar ve synth’leri yine aynı oyundaki gibi her kayıtta tek seferde canlı çalarak kaydettim. Yani her parça aslında o parçanın “Rhinoceros”un bir sahnesindeki icrası gibi. Tekrar tekrar kayıt yapmak istemedim. Oyundaki canlı performans hissini albümde biraz olsun korumaya ve oyuna gelemeyecek olanların da sadece parçaları dinleyerek oyunun havasını yaşamasını sağlatmaya çalıştım. Bu sebeple de oyunun akışına bağlı kalarak parçaların sıralamasını değiştirmedim.
Rhinoceros albümündeki hangi şarkı sizi daha çok etkiledi?
Aslında oyunda sözlü bir şarkı yok ama beni ve sanırım dinleyenleri de en çok etkileyen parçam “Rebirth” oldu. Bu parça ile oyunun en kritik sahnelerinden birine eşlik ediyorum. Parçanın kayıtlarında Özcan Şenyaylar kemanda, Annie Grace lowland bagpipes’da yer alıyor. Parçayı ben dahil herkes bu kadar çok sevince Glasgow’un kuzeyinde mistik bir vadide bir de video klip çektik. Yönetmeni Robbie Jack. Yakında klibi online olarak paylaşacağız. Kapanış parçası olan “The Last Man”in de bende ayrı bir yeri var. Bu parçada da Özcan’ın alaturka kemanını Annie’nin İskoç gaydasıyla birleştirince çok sevdiğim bir parça ortaya çıktı. Modern altyapılar, gayda, keman, highlands, Anadolu ezgileri, deneysel atmosferik sesler bir arada olunca aslında müziğin dilinin ne kadar da ortak olduğunu görüyoruz.
Oyunu ve sizin performansınızı en yakın ne zaman izleyebilir takipçiler? Türkiye’de sahnelenmesi için bir plan var mı?
Rhinoceros'u 23 Mart 7 Nisan arası yine Edinburgh’da Royal Lyceum Theatre’da sahneleyeceğiz. Şu sıralar provalardayız, umarım oyunumuzu Türkiye’ye de getirebilir ve sahneye çıkarabiliriz.
Paylaş