Metallica'dan muhteşem performans

Geçtiğimiz Pazar günü İTÜ Stadyumu’ndaki Pozitif Live’ın düzenlediği Metallica konseri benim gibi muhtemelen konseri izleyen on binlerce kişinin uzun seneler aklından çıkmayacaktır.

Konserin konsepti gereği şarkıları önceden konsere bilet alan hayranlarının verdiği oylarla belirlendiği için, baştan sonra ‘Best Of’ tadında bir konser izledik. Hani konserlerde sanatçılar en çok bilinen şarkılarını performanslarının sonlarına saklar, bis için sahneye geldiğinde özellikle en büyük hit’lerini söylerler ya, Metallica konseri de baştan sonra bis için sahneye gelmiş bir grubun konseriydi.

Kapıları akşamüzeri 5’te açılan konserin, ön grubu olarak Pentagram müzikseverleri Metallica’ya adım adım ısıtıp hazırladı. Türkiye’ye 5. kez gelen Metallica’yı en son Ali Sami Yen Stadı’ndaki konserde izleyen biri olarak, nihayet bu sefer Metallica’yı sahne önünde izleyebildiğim için, sanırım hayat boyu yapılacaklar listemde büyük bir madde daha eksildi.

Konsere gitmeden önce, ‘By Request’ turnesinde Metallica’yı izleyen arkadaşlarımdan edindiğim uyarılara rağmen yine de yanımda kulaklık götürmemiştim. Konser başladığı anda neden ‘kulaklık al yanına’ dediklerini çok iyi anladım. Sanırım 10-12 senedir gittiğim hiçbir konserde bu kadar kuvvetli bir ses sistemiyle konser izlememiştim. Sahneye büyük tezahüratlarla çıkan grup ilk olarak ‘Master Of Puppets’ ı söylerken özellikle şarkının ‘Obey your master’ kısmındaki stadyumdaki o müthiş katılım, sesin kuvveti hala aklımdan çıkmıyor.

Metallica’nın İTÜ Stadyumundaki konserini bizzat sahneden izleyen bir grup insan vardı. Grubun kemikleşmiş hayranlarına yaptığı bu jest sayesinde, 20-30 kadar müziksever konseri resmen sahnenin üzerinden grubun yanı başında izledi. İtiraf etmek gerekirse konser boyunca onları kıskanmamak elde değildi.

Konserin sonunda çalacakları bis parçası ‘Fuel’, ‘Battery’ ve ‘Whiskey in The Jar’ arasından performans sırasında gönderilen SMS’ler ile belirleneceği için, şarkılar arasında James Hetfield oylamayı hatırlatıp, oyların ‘Whiskey In The Jar’a gelmesini salık verse de ‘Battery’ açık ara bu çekişmeyi kazanan şarkı oldu. Bu unutulmaz gecede sahne kenarındaki hayranlarından Somalı bir hayranına ‘Sad But True’ şarkısının anons ettirmesi gecenin bir diğer önemli anıydı. Bu müthiş gecede konser setlist’inde yer alan ‘The Unforgiven’ , ‘Welcome Home (Sanitarium)’, ‘One’ın yanı sıra özellikle gruptan ilk defa ‘Orion’ u dinleyebilmiş olmak müthiş bir ayrıcalıktı.

‘Enter Sandman’ sonrası sahneye kısa süre veda eden grup, bis için geri geldiğinde ‘Turn The Page’ i seslendirdi. Özellikle bu şarkıyı canlı canlı dinlediğim için o kadar mesudum ki, James Hetfield da ‘bu şarkıya oy verip, çalmamıza olanak verdiğiniz için hepinize teşekkür ederim’ diyerek hepimizi bir kere daha mutlu etti. SMS’lerin galibi ‘Battery’den sonra gecenin son şarkısı ‘Seek & Destroy’ ile konser sona ererken, yaklaşık 2 saat sahnede duran grup uzun süre alkışlandı.

Sahne önünden çim sahaya dağıttıkları pena ve bateri merasiminden sonra ekibin bütün üyeleri tek tek mikrofonu alarak teşekkür ettiler. ‘By Request’ turnesinin Avrupa ayağını İstanbul’da tamamladıklarını ve İstanbul’a bu sayede tekrar geldikleri için çok mutlu olduklarını belirttiler. Hatta Lars Ulrich konuşmasında ‘turneyi bitirmek için daha güzel bir şehir düşünemiyorum’ diyerek müzikseverlere ayrıca teşekkür etti. Kendi adıma son senelerde izlediğim en etkileyici, ses sistemi en güçlü, en harika konserdi diyebilirim, yaşasın Metallica!.

CAZ, SABANCI MÜZESİ’NDE BİR BAŞKA GÜZEL

Geçtiğimiz Cuma günü Sabancı Müzesi’nde İKSV’nin düzenlediği 21. İstanbul Caz Festivali kapsamındaki Darcy James Argue ve Cecile McLorin Salvant konserlerini izledim.

İlk başlayan konserde Darcy James Argue kalabalık grubuyla Brooklyn müziği ile Seed sahnesine nerdeyse sığmadı taştı diyebilirim. Konsere o kadar çok talep vardı ki, oturanların dışında salonda ayakta duranların sayısı da hatırı sayılır vaziyetteydi.

Seed’in akustiği ve o küçük ortamını hep sevmişimdir, ancak sanırım Darcy James Argue ve ekibinin daha büyük bir salona ihtiyacı varmış. Yine de konser tüm enerjisiyle başlayıp, hiç hız kesmeden devam etti. Ben salondaki ayakta duran kalabalıktan biri olduğum için konserin son 15 dakikasında çıkıp bir sonraki konser için Sabancı Müzesi’nin çim alanına doğru yol aldım. Yukarı çıktığımda gördüm ki, esas büyük kitle meğer buradaymış. Hava o kadar güzel ve konser alanı da bir o kadar güzel planlanmıştı ki, Sabancı Müzesi’nin konserler için harika bir seçim olduğuna bu geceden sonra anladım.

Az rötarla 23:00 gibi sahneye çıkan Cecile McLorin Salvant usul usul şarkılarını söylerken, koltuklarda oturup sanatçı ve grubunu izleyen kitlenin yanı sıra, çimlerde yayılarak konsere eşlik eden kitle bence gecenin en rahat ve keyif dolu grubuydu. Sanatçının 2013’te çıkan en son albümü ‘WomanChild’ ın Grammy adaylığı bulunurken, gece boyunca söylediği şarkılardaki eşsiz vokalinden etkilenmemek neredeyse imkansızdı.

GÖRKEM HAN JR. – OCEAN

Mart ayının Sofar İstanbul etkinliğine gidip de Görkem’in müziğinden bahsetmeyen yoktur sanırım. Sofar’ın mezunlarından olan Görkem Han, ilk kez Sofar’da dinleyicisiyle buluşturduğu yeni single’ı ‘Ocean’ Haziran sonunda yayınlandı. Şarkıyı sanatçının Soundcloud hesabından (http://www.soundcloud.com/grkmhn)dinleyebileceğiniz gibi ayrıca Deezer ve Spotify’dan da erişebilirsiniz.Sofar’ın Mart etkinliğine katılamayıp sonrasında Görkem’in performansını birçok yerde okuduktan sonra müziği hakkında meraklanmaya başlamıştım. Geçtiğimiz gün ‘Ocean’ı dinleyince, Görkem ile kısa bir söyleşi yapmak artık farz oldu.

Görkem’in müzik dolu geçmişi 1990’larda ‘Çok Sesli Çocuk Korosu’ ile başlayıp seneler içinde birçok grup ile müzik yaparak amatörlükten profesyonelliğe doğru ilerlemiş. 2013 senesinde Görkem Han Jr. adıyla başladığı solo müzik kariyerinde prodüksiyonu, sözleri ve müziği kendisine ait ‘Night And Shore’ adlı bir EP ve toplamda 11 adet single yayınlamış.

‘Ocean’ single’ı ile birlikte benim de radarıma giren Görkem, bu kadar birikim ve çalışma ardından henüz bir albüm için erken olduğunu düşünüyor. 1-2 sene içinde bir albüm yapmayı istemekle birlikte şimdilik yeni single ve Ep’lerle ilerlemekten yana olan sanatçı şarkılarında hep hikayelere ve yaşadığı anılara yer verdiğini belirtiyor.

‘ ‘Ocean’ın hikayesi nedir? ‘ diye sorduğumda, ‘insanların hayatlarındaki tüm olumsuzlukları bir kenara bırakıp sonsuz mutluluğa ulaştığı, huzur dolu bir yer olarak’ hayal ettiğini anlatıyor. Bu şarkı ile insanların okyanus gibi uçsuz bucaksız hayallerini tetiklemek istediğini belirtiyor. Görkem,şu sıralar 2. müzik okulunu okuduğunu belirtirken, kendisini 6 yaşındayken müzik ile tanıştıran ailesine de minnet dolu.

Görkem ve müziği hakkında daha fazla bilgi edinmek için Facebook sayfasını (https://www.facebook.com/gorkemhanjr) inceleyip, onun müzik okyanusundan haberdar olabilirsiniz.