Hiçbir şey olmamış gibi mi kalayım?

Bu yazı için Onur Baştürk ile ilk albümün hikayesini ve tüm perde arkası detaylarını enine boyuna konuştuk. Yazının başlığını atarken albümün adının bu yazıya en uygun başlık olacağını düşündüm. Tam adından da anlaşılacağı gibi olanı biteni anlatmak isteyen çok kişisel bir albüm var karşımızda.  Her yanıyla samimi hatta kendisinin de dediği gibi ‘fazlasıyla çıplak ve gerçek’ bir çalışma olmuş.

Haberin Devamı

Gelin tüm bu detayları bir de Onur Baştürk’ün anlatımından dinleyelim:

Hiçbir şey olmamış gibi mi kalayımBundan 1-2 ay önce bir araya geldiğimizde albüm hakkında ‘tek bir genre değil birçok tarzda şarkı var albümde’ demiştiniz. Şarkıları yaparken buna özellikle dikkat ettiniz mi, farklı tarzlara dokunmak bilinçli bir hareket miydi?

Yok, hayır etmedim. Ama sonradan şarkıların toplamına baktığımda hepsine ayrı bir elbise dikildiğini, yani soundlarının farklı limanlara uğradığını farkettim. Ama keskin bir ayrım yok aralarında bence. Bir bütünlük olduğunu düşünüyorum. Şarkıların farklı sound’lara uğramasının nedeni hem aranjör Daniel Taşel’in hem benim yenilik sevmemiz.

Köşe yazarlığı yapan birisi olarak albüm çıkartınca eminim seven kadar bir o kadar eleştiri oku fırlatan da çok olmuştur. Albümle ilgili aldığınız olumlu/olumsuz yorumlardan en ilginç olanı neydi?

Haberin Devamı

Şarkılarla ilgili hiç olumsuz yorum almadım desem (gülüyor). En fazla şu söyleniyor, o da daha önce single yayınladığımı bilmeyenler: “Ne gerek vardı? Neden şarkı söyledin? Bir sen eksiktin!” Onlar da kendine göre haklı olabilir. Ama bu bir eleştiri değil, yok saymayı arzu etme biraz. Bu da doğal geliyor bana. Şarkı söylüyor oluşumu kabul etmek zorunda değil kimse. Keza ben de daha çok, “kendi şarkılarını yeri geldikçe kendisi yorumlamayı tercih eden yazar ve besteci insan” diyorum kendime dönüp baktığımda. Şarkıcı demiyorum.

Popüler kültür ve gece hayatını yakından takip eden bir köşe yazarı olarak insanların hangi tarzda şarkılarla eğlenebildiğini en iyi tahlil edenlerden birisiniz. Albümdeki şarkıları bestelerken neyin daha çok tutacağını düşünerek bestelediğiniz oldu mu?

Yok, öyle kaygılarla yapılmadı bu albüm. Bu albümün bir derdi, bir hikayesi, bir yarası var. O yüzden yapıldı. Baktığında zaten gece kulüplerinde çalabilecek atarlı şarkılardan yok. Öyle şarkıları da ben ancak gece ilerleyen saatte, kafa güzelken dinleyebiliyorum zaten.

Benimkiler daha çok “yol şarkıları”… Ya da yolda olmayı hep sevdiğimden/seçtiğimden bana öyle geliyor, kim bilir? 

Haberin Devamı

Hiçbir şey olmamış gibi mi kalayım

SEZEN AKSU’DAN ALBÜME DAİR YORUMLAR

Hakan Gence ile yaptığınız söyleşinizi okudum, Sezen Aksu’ya şarkılarınızı dinlettiğinizi söylemişsiniz. Sezen Hanım’ın yorum verdiği şarkınız oldu mu, bir de Sezen Hanım’ın hangi şarkınızı daha çok beğendiğini merak ediyorum.

Albümün ilk şarkısını dinlediğinde “Nasıl da püfür püfür esen yaz akşamüstü gibi, tatlı bir şarkı” dediğini anımsıyorum. “Söyle Bana”nın ilk halini yolladığımda da, “Ne yaşıyorsun böyle?!” dediğini… Bu albüme girmemiş şarkıları da yolladığım oluyor. En basit halleriyle üstelik. Onunla müzik paylaşmayı seviyorum.

Albüm piyasaya çıkınca ‘ah bu şarkıyı keşke bana verseydin’ diyen sanatçılar çıktı mı? Bunu söyle de sorabilirim, albümdeki şu şarkıya benzer bir tane de ben istiyorum diyenler oldu mu?

Haberin Devamı

İsim vermeyeyim ama oldu. ‘Sokak Kedisi’ ve ‘Kalp Aynı’ şarkısı için özellikle. Ama bende de şu yetenek asla yok: Yaptığın şarkıya benzer şarkı yapmak…

Ne bileyim, o şarkı o anda yapıldı bitti. Benzeri mümkün değil ki… Gelen gelmiş, bitmiş. Şimdi önümüze bakalım. Yeni şeyler çıkar gelir, en güzel de bu. Daha heyecanlı!

Öncelerinde başka sanatçılara verdiğiniz şarkıları kendiniz de seslendirmek istediniz mi, ya da en azından şimdi albüm de piyasaya çıkınca böyle bir his geliyor mu? Eskiden başka sanatçılara verdiğiniz şarkıları bir de sizden duymak gibi bir durum olur mu?

Evet, bir ara Ajda Pekkan’a verdiğim ‘Özetle’ şarkısının caz versiyonunu yapsak mı diye konuşuyorduk Daniel’le. Farklı bir dokunuş olacaktı. Daha chill out daha sakin bir versiyon. Ama sonra bu albümün hikâyesiyle uyuşmuyor diye hiç girişmedik öyle bir şeye. Ama hala aklımda ‘Özetle’, ilerde yaparız mutlaka.

Haberin Devamı

Hiçbir şey olmamış gibi mi kalayım

DEVAMI GELECEK

Albüm bir aşk üzerine kurulu olduğunu okudum. 8 şarkılık bir albüme dönüşen bir yaşanmıştık var bu albümde. Sadece 8 şarkı mı yazmıştınız yoksa dahası var mıydı? Aslen sormak istediğim bu albümün bir devamı olur mu?

Daha fazlası vardı, evet. Ama hepsini albüme koymak çok daha ciddi bir mali güç gerektirecekti. Abartmayalım dedim ve bir noktada durduk! Bundan sonra devamı gelir sanıyorum. Çünkü o yaşanmışlık halin şarkıları en güzeli. Fazla çıplak ve gerçek.

Sizin albümdeki favoriniz hangi şarkı, neden?

Zor bir soru bu. İşin içinde olunca “favori” belirlemek yani… Çünkü şarkıları o kadar çok dinlemiş ve söylemiş oluyorsunuz ki, doğal olarak bıkkınlık da olabiliyor. Ama ‘Kalp Aynı’, ‘Tutsak Rehavet’ ve ‘Kahretsin Sevgilim’den bıkmadım henüz (gülüyor).

Haberin Devamı

Benim albümdeki favorim ‘Tutsak Rehavet’. Özellikle Funky C remix’i sürekli kulağımda. Bir albümde remix görünce sormadan edemiyorum, bu albümü bir de remixed olarak tekrar dinler miyiz, remixlerin devamı gelir mi, farklı versiyonlar da yayınlamayı düşünüyor musunuz?

Teşekkürler! Sevgili Cem Nadiran, nam-ı diğer Funky C, “Albümünde yer almayı isterim” dedi ve gerçekten çok şık bir jest yaparak ‘Tutsak Rehavet’e güzel bir versiyon yaptı. Diğer şarkıların versiyonu olmaz ama. Biraz zorlama olur gibi geliyor bana.

Albümdeki şarkıların çoğunu ağlarken yazdığınızı söylemişsiniz, duygusal anlamda yüklü bir albüm olmuş. Yaptığınız şarkıları dinlerken bu sizi daha da üzüyor mu?  Bu duygu hali şarkı formuna geçince daha hafifliyor mu?

Dinlerken üzülmüyorum artık, şu an “burukluk” safhasındayım. Hani için burulur, bir garip hüzünle dalar gidersin; o safha… Bir de evet o yoğun duygu hali, o ağlayıp zırlamalar, o mahvolmalar; şarkıya dönüştükten sonra hafifletiyordu beni. “Oh” diyordum, içimi döktüm.

Mesela “Söyle Bana” öyle bir kavganın ardından yazılmıştı ki hala unutmam. Eve gelmişim, tükenmiş hissediyorum. Kanepeye yattım. Sonra birden şarkıyı söylemeye başladım. Öyle haykıra haykıra filan… 

Albümden ilk klibi ‘Söyle Bana’ya çekmişsiniz, hem de İzlanda’ya gitmişsiniz bu çekim için. İzlanda’nın özel bir anlamı var mı, en azından şarkıyla örtüşen bir özel yanı var mı onu merak ediyorum.

Örtüşen yanı var, evet. ‘Söyle Bana’ hem sözleri hem de sound’uyla bildik bir formda değil. İlk başta soğuk, hayli melankolik ama dinledikçe tatlı synth’ler de içeren bir karışım. Bana hep kuzeyi anımsatıyordu bu haliyle. Kuzeyde çekilse video ne güzel olurdu diyordum içimden. İzlanda’nın coğrafyasına da hep hayrandım. Yakından takip ediyordum. Sonunda Pronto Tur’un lojistik desteğiyle sevgili yönetmenim Emir Sarısaç’la birlikte kalktık gittik ta İzlanda’ya. O nefis siyah kumsalda çektik bitirdik videoyu. Videoda yer alan, canım beyaz kuşun leşini yiyen siyah şahini de orada bulduk! İnanılmaz bir görüntüydü ve ağzımız açık belgesel izler gibi izledik o anı. Daha sonra onları videoya yedirdik. Ben de tamamen bembeyaz giyindiğim için iyi denk geldi! Metaforlarca (gülüyor).

Hiçbir şey olmamış gibi mi kalayım

Fotoğraflar: Emir Sarısaç

Yazarın Tüm Yazıları