O esfaneyi uyduran birliği açıklıyorum
Soru: Kadınlardan “Of, neden bütün yakışıklı erkekler gey?” lafını daha sık duyar oldum. Bu laf kim tarafından, ne zaman ve neden çıkmış Allah aşkına? Sırf bu önyargı yüzünden yemek pişirmek, kıyafet alışverişi yapmak gibi zevklerim kadınlar tarafından farklı yorumlanır oldu. Bu lafın sorumlusu kadınlar mıdır, yoksa erkekler mi?
(Metin E.)
Yanıt: Sorduğun soruya bak! Sence kim uydurmuş olabilir bunu? Bu söz ilk kez Dünya Eşcinseller Birliği’nin 12. Kongresi’nde önerildi! Kongrenin, Şehir Efsaneleri Alt Komisyonu’nun çalışmalarının bir sonucuydu. O günden
beri de sinsice yayılıyor ki aşağı yukarı bu 42 yıla karşılık geliyor. Öte yandan etrafındaki kadınların bu sözü sıkça tekrarlamasının nedeni, “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” olmasın?
PR’ı bırak, yuva öğretmeni ol
Soru: Bir halkla ilişkiler ajansında çalışıyorum. Patronum gazetecilerle daha yakın ilişkiler kurmam için her gece beni zorla gazetecilerin bulunduğu mekânlara, davetlere götürüyor. Bu gece gezmelerinin de işimin bir parçası olduğunu ne babama ne sevgilime anlatabiliyorum. Birkaç kez gitmemek için mırın kırın ettim diye
Paranoyanı hayırlı bir iş için kullan
Soru: Geçen gün Ayşe Arman bir okur mektubu yayımladı. Okudunuz mu? Özetle kadın, erkek arkadaşının telefonunda yakaladığı bir mesajdan adamın biseksüel olduğunu öğreniyor. Biseksüel bir sevgiliye sahip olmanın zorluklarından dem vuruyor. Üstelik sevgilisinden hiç şüphe duymamış. Mektubu okuyunca sevgilimin de biseksüel olup olmadığını daha sık düşünür oldum. Her hareketinden bir anlam çıkarmaya çalıştım. Bir taraftan da ne zaman bizim kızlarla bir erkek hakkında konuşsam “O da geymiş” diyorlar. Siz ne diyorsunuz erkeklerin biseksüellik konusunda sürekli zan altında kalmasına?
(Bige K., İstanbul)
Yanıt: Yahu, homofobinin böylesini ilk kez duyuyorum! Zavallı adamda sorun bulamadın. Bula bula bunu mu çıkardın? Peki. Madem böyle bir paranoyan var bunu hayırlı bir iş için kullan. Şüphelerini dolaylı olarak zarif biçimde ona ilet. “Bir arkadaşım senin gey olduğunu sanıyor. Kendinden de çok emin. Ne tuhaf değil mi sevgilim?” gibi bir giriş iş görür. Bence ilişkinize çok olumlu katkıları olacaktır.
Çimen suyu mu, sucuklu yumurta mı?
Soru: Eşimle 22 yıldır evliyiz. Son birkaç senede hali, tavrı iyice değişti. 50’sine merdiven dayamasından mıdır bilinmez, doğru beslenmeyi obsesyon haline getirdi. Tüm paramız çimen sularına, garip haplara, organik ürünlere gidiyor. İsyanım büyük. Koskoca adama ne diyeceğimi şaşırdım artık.
(Gülten K., İzmir)
Yanıt: Çimen suyu mu? Vah vah! Gültenciğim, çimen suyuna, haplara gelene kadar bir geçiş dönemi olmadı mı? Oralarda alman lazımdı önlemini. Kocan orta yaş krizine girmekle kalmamış, okeye dönmüş. Neyse... Yapacak bir şey yok. Bence bu saatten sonra onu da kendini de çok sıkma. Sen kahvaltılarda sucuklu yumurtanı, mis gibi poğaçaları filan onun gözünün önünde götür. Hiç oralı olma. Bir süre sonra senin kollarına, yemeklerine dönecek. Bırak işi çimen suyu çözsün... Rahat ol, geniş oyna.
Berrak’la Derin’i anlamak için koca sakallı iktisatçıyı hatırla!
Soru: Magazine ne kadar hâkimsiniz bilmiyorum. Fakat bir konuda hakkındaki görüşlerinizi merak ediyorum. Bir oyuncunun (Kaan Urgancıoğlu) iki eski sevgilisi (Derin Mermerci ve Berrak Tüzünataç) yakın arkadaş olmuş, gece beraber dolaşıyorlarmış. Kendimi benzer durumda bulduğum için bu haber ayrı bir ilgimi çekti. Eski sevgilinin eski kız arkadaşından yakın arkadaş olunur mu? (Esra O., İstanbul)
Cevap: Magazine hâkim sayılmasam bile maruz kaldığımı söylemeliyim. Maruz kaldığım için de haliyle kendimce olayları takip ediyorum. Derin Hanım ile Berrak Hanım’ın yakın arkadaş oldukları da kesinlikle bir magazin yakıştırmasıdır. Büyük olasılıkla ikisi birlikte bir iki yere gittiler, bir de fotoğrafları çekildi, oldu mu sana iki kanka! Toprağı bol olsun koca sakallı bir iktisatçı yaşamıştı bu dünyada. Sınıf farkı, işçiler, burjuvalar filan derken dünyayı karıştırmıştı. Şunu bil ki doğru da söylüyordu, ama bazıları anlamak istemedi, anladıklarını iddia edenler de ters taraflarından anladıkları için adamcağız ‘tarih’ oldu.
Bir kere sınıf farkını unutmayalım. Derin Hanım belli ki atadan dededen varlıklı, gezip tozuyor. Oyuncuya âşık oldu diyelim, tiyatro bile kurabilir. Bunlar geçici hevesleridir, yarın bakarsın şarkıcı olmaya da heves eder, öbür gün ressam. Olamayacağı tek şey, kendi sınıfından olmayan birisiyle çok yakın arkadaş olmaktır. Berikiler onun arkadaşlığından da hoşlanırlar ama bir gün telefonları açılmamaya başlandığında gerçek kafalara dank eder. Gerçi bu beş yıldızlı zenginler, kendi sınıfındakilerle de kolayca arkadaş olamazlar ama davul dengi dengine vurur, dünyanın düzeni böyle döner.
Sana gelince; aklı başında bir kıza benziyorsun, hiç eski sevgilinin eski sevgilisinden iyi arkadaş olur mu, kendine gel!
Yağcılığı öğrenmen için okuman gereken dört yazar
Soru: 29 yaşında kurumsal ofiste çalışan bir iş adamıyım. İş arkadaşlarıma bakıyorum da hayatlarındaki hobileri, uğraşları ofisteki statülerini yükseltmek için şahane bir biçimde kullanıyorlar. Bir statü yükseltme aracı olarak hobiler konusunda neler önerirsiniz? (Hakan C., İzmir)
Cevap: Evet, bazı hobiler insana sınıf atlatır. Meselâ bir yelkenli! Ya da resim koleksiyonu! Ama bak öyle gidip alakalı alakasız resim almaktan söz etmiyorum. Bir dönem ya da tarz seçeceksin, o tür resimleri toplamak için didineceksin. Bunlar işe yarar hobilerdir. Nasıl bir ofiste çalıştığını kavrayamadım tam ama bazı iş arkadaşların hobilerini ofisteki statülerini yükseltmek için kullanıyorlarsa bu kadar pahalı hobileri edinebilecek bir durumun da yok demektir. Nasıl bir işyeri burası ki hobilerin sayesinde müdürler seni yükseltiyor? Eğer böyle anlamsız bir işte çalışıyorsan edinebileceğin en iyi hobiyi söyleyeyim: Yağcılık öğren! Yiğit Bulut, Hasan Celal Güzel, Fehmi Koru filan okuyarak bu konuda iyi yol alabilirsin.
Her iktidar, insanı bozar!
Soru: 6 yıllık eşimden boşanalı birkaç sene oldu. Boşanmak ilişkimize tuhaf bir şekilde iyi geldi. ‘Ayrı ama birlikte’ ya da ‘birlikte ama ayrı’ gibiyiz ama çok çok mutluyuz. Evliyken bu kadar güzel sevişmez, bu kadar çok kahkaha atmazdık. Geçenlerdem “Acaba tekrar evlensek mi?” diye sormaya başladı. Mutlu günlerimiz arttıkça ilişkimiz daha da karmaşık bir hal alıyor sanki. Ne yapmalı, ne demeli? (Filiz A., İstanbul)
Yanıt: Ahmet Rasim üstadımız şöyle derdi: “Birbirleriyle asla evlenmemesi gerekenler birbirlerini sevenlerdir.” Şunu unutma: Bu evlilik denen kurum özünde bir iktidar kurumudur. Kadın ya da erkeğin iktidarı diğerini ezer, hayatından bezdirir. Ve unutmayalım ki her iktidar, insanı bozar. Mutlak iktidar, mutlaka bozar. Kanunlarımız da evlilik kurumunun bir mutlak iktidar olduğunu vaat ediyor. Eski kocana, yeni sevgiline de ki: “Bir daha bu konuyu açarsan beni rüyanda bile göremezsin.” Hayat kısa, tadını çıkar.
Boncukların dökülecek değil ya?
Soru: Babam Rizeli ve kendisinde bitmek bilmeyen bir memleket sevdası, hasreti var. Beni de “Aslen Rizeliyim” demeye zorluyor. O orada doğmuş büyümüş olabilir. Ama benim bir-iki düğün ve cenaze dışında Rize’ye adım atmışlığım yok. Nedir bu pederlerdeki
bitmek bilmeyen doğup büyüdüğü yeri oğluna dikte etme arzusu? Daha da önemlisi: Bu manevi baskıyla nasıl başa çıkılır? (Özdemir A., İstanbul)
Yanıt: E ne olmuş yani? Babanın yanındayken “Rizeliyim” deyiver gitsin, bir zararını görmezsin,
O motivasyon dediğin şey frijidite olmasın?
Soru: Kılı kırk yaran, işi ağırdan alan bir kız arkadaşım var. Aylar sonra nihayet benim eve geldi. İlk sevişmemizin en heyecanlı anında iPod’un shuffle özelliğinin azizliğine uğradım, birden damardan Ajda’lar, Sezen’ler çalmaya başladı. Motivasyon sıfır. Kızın modu değişti, uzaklara dalmaya başladı. Ne önemliymiş sevişirken fondaki şarkı! Şarkı seçimi konusunda önerilerinizi alabilir miyim? (Cüneyt Ç., İstanbul)
Yanıt: Aylar sonra kız senin evine geliyor, ilk kez sevişiyorsunuz ve ‘motivasyon’ birkaç şarkıyla değişiyor demek! Motivasyon diye tanımladığın şey, sakın ‘frijidite’ olmasın? Frenkçe söylenince daha kibar oluyor ama Türkçesi şu: Sevgilin bir buzdolabı! Sevişmenin senin için en heyecanlı yerinde “Cüneyt, kulağındaki kılları aldırmalısın” da diyebilirdi. Ya da duvarına astığın annenin fotoğrafının ters ters kendisine baktığını söyleyip, sevişmekten yine kaçınabilirdi. Bana sorarsan sen kendine yeni bir kız arkadaş bul.
Ha, illa ki “Uygun bir şarkı bulursak kızı gaza getirebilirim” diyorsan sana Ravel’in Bolero’sunu öneririm. Biraz ‘old fashion’dır ama olsun. Hem uzun sürer, senden önce bitme tehlikesi olmaz, hem de ritmi tutturabilirsen faydasını görürsün. Ama kızın “Yoksa sen benimle sevişirken Bo Derek’i mi hayal ediyorsun?” diyerek motivasyonunun kaçması olasılığını da ihmal etme derim.
Boncukların dökülecek değil ya?
Soru: Babam Rizeli ve kendisinde bitmek bilmeyen bir memleket sevdası, hasreti var. Beni de sürekli Rize’ye gitmeye, “Aslen Rizeliyim” demeye zorluyor. O orada doğmuş büyümüş olabilir. Ama benim bir-iki düğün ve cenaze dışında Rize’ye adım atmışlığım yok. Nedir bu pederlerdeki bitmeyen bilmeyen doğup büyüdüğü yeri oğluna dikte etme arzusu? Daha da önemlisi: Bu manevi baskıyla nasıl başa çıkılır? (Özdemir A., İstanbul)
Yanıt: E ne olmuş yani? Babanın yanındayken “Rizeliyim” deyiver gitsin, bir zararını görmezsin, bu ahir ömründe babanı da mutlu edersin. “Rizeliyim” dersen boncukların dökülecek değil ya?
Senin için Defne ismini araştırdım...
Atın ölümü arpadan!
Soru: Kavga sonrası seks neden her zamankinden daha güzel, daha tatlı olur? Kavga etmekten korkmaz, hatta hoşlanır hale geldim. Nasıl olsa günün sonunda şahane bir sevişme bizi bekliyor diye! (Cüneyt Ç., İstanbul)
Yanıt: ‘Güllerin Savaşı’ diye bir film vardı eskiden. Michael Douglas ve Kathleen Turner oynardı, o kadına hâlâ bayılırım. Sana o filmi bir seyretmeni öneririm. İşler çığırından çıkınca başına nelerin geleceğini düşün diye. Ama doğrusunu istersen atın ölümüyle ilgili atasözü de, tam da bu işe göre derim.
Tayyip Bey senin farkına varmış olsaydı....
Soru: Yıllar önce kavga gürültü ayrıldığım sevgilim, geçen hafta durduk yere aradı. Bir-iki mesajdan sonra 14 Şubat gecesi buluştuk. Güya etraftaki sevgililerle dalgamızı geçmek için o gece dışarı çıkacaktık. Bir yandan içimden “Yemezler” diyordum, bir yandan canım bir geceliğine eski günlerin hatırına sevişmek istiyordu. Bu hislerle bir 14 Şubat geçiren gence tavsiyeniz? (Emre O., İstanbul)
Yanıt: İşte pragmatik bir genç! Eski günlerin hatırına bir kere sevişebilmek için göze aldığı ‘tehlike’ Sevgililer Günü’nde eski sevgiliyle yemeğe çıkıp, âşıklarla dalga geçmek! Tayyip Bey senin farkına varmış olsaydı, partisini gençleştirme hamlesinde senden de yararlanırdı, burası kesin! Merak ettim kaç yaşındasın? Bizim yaşlarımızda ayrılıklardan önce veda sevişmesi denen bir olay yaşanırdı ki tadı insanın damağında kalırdı. Bak eski günlerimi hatırlattın bana, gözlerim doldu birden, burada kesiyorum.
Madem Facebook’ta avlanacak kadar çaresizsin....
Soru: Pek sosyal bir tip değilim. Son üç-dört yıldır yeni insanlarla tanışmamın tek bir yolu var: Facebook. Fakat kimle konuşsam buluşunca hüsranla bitiyor. Herkes en şahane fotoğrafını paylaşıyor, mesajlaşırken en tatlı cümlelerini söylüyor fakat buluşunca tam bir hayal kırıklığı. Sizce ne yapsam? (Serpil S., İzmir)
Yanıt: Facebook’a baktım bir sürü Serpil var, hangisi sensin bilemedim. Bulabilseydim şuna bakacaktım: Acaba sen nasıl bir fotoğraf koydun? Kendin için neler yazdın? Şunu söyleyeyim ki bu normal bir şey. Baksana, Hasan Cemal bile hâlâ ilkgençlik yıllarında çektirdiği bir fotoğrafı koyuyor köşesine. Bunu böylece kabullenmelisin. Madem Facebook’ta avlanacak kadar çaresizsin, bunu da sineye çekiver canım.
İşte kaçılması gereken sevgili tipi!
Soru: Sevgilim bir teknoloji bağımlısı! İlişkimizin tüm detaylarını, pozlarını Twitter’da, Instagram’da paylaşmaya bayılıyor. “Kızım tweet atacağına arasana beni” diyorum. İçinden böyle geliyormuş, sürekli benimle iletişim halinde olmak istiyormuş. Gerçekten içinden mi geliyor, yoksa poz mu yapıyor anlayamadım. (Fırat Ş., Ankara)
Yanıt: Fırat, hemen kaç oradan!
Tipik bir eşeğin eşeğe sürtme sendromu
Soru: Yakın arkadaşımın eski sevgililerinden biriyle flört yaşıyorum. Sizce, bir arkadaşınızın eski sevgilisiyle birlikte olmak için ayrılıklarının üzerinden ne kadar süre geçmesi gerekir? 6 ay? 1 ay? Ömür boyu? (Hakan Z., İzmir)
Yanıt: Sana Latince bir söz öğreteyim; seninki gibi durumları açıklamak için Latinceden daha iyisini bulmak zordur çünkü: Asinus asinum fricat! (Eşek eşeğe sürtüyor!)
Bu Berkan’ın mantık bulmacalarından olmasın?
Soru: Patron önümüzdeki ay bir kişiyi işten çıkaracağını ve kararı benim vermem gerektiğini söyledi. Bunlardan biri 20 küsur yıllık arkadaşım, diğeri kız kardeşimin 2-3 yıllık eşi. Ne yapmalıyım? İnsan 20 yıldır aynı yerde çalışınca ve tüm sosyal yaşantısı ofis ve aile yemeklerinden ibaret olunca hayatı böyle iç içe geçiyor işte! (Mehmet İ., Ankara)
Yanıt: Anlayamadım, bu adam gerçekten patronun mu yoksa İsmet Berkan’ın mantık bulmacalarından çıkmış bir karakter mi? Bugün Latince günümdeyim, al sana da bir tane: A bove ante, ab asino retro, a stulto undique caveto! (Öküzün önünde, eşeğin arkasında, aptalın her tarafında hazırlıklı ol!)