Paylaş
Gemlik Körfezi, Mudanya Sahili, Erdek, Bandırma derken İstanbul sahillerinde de ciddi bir deniz salyası tehdidi yaşanmaya başladı.
Bu konuda hem devletin ilgili kurumları, hem üniversiteler seferber oldu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 7 il için bir genelge yayınladı.
Marmara Denizi Eylem Planı uyarınca müsilajdan kaynaklı kirliliğin giderilmesi ve yönetimi için İstanbul’da bakan yardımcısı, illerde ise vali başkanlığında Koordinasyon Merkezi kurulacak.
Dün itibarı ile de bu süreç başlamış oldu.
Hedef bir seferberlik ile bu müsilaj belasından kurtulmak.
Bu arada, müsilaj ile ilgili 22 ün önce İstanbul Üniversitesi Laboratuvarlarına bırakılan müsilaj örneklerinin tahlil sonuçları da açıklandı.
Tahlil sonuçları korkunç.
İlk sonuçlara göre, deniz salyasında tek hücreli canlılar tespit edildi.
Deniz salyasına evsel ve kanalizasyon atıklarının yanı sıra bu tek hücreli canlının neden olduğu anlaşıldı.
*
İstanbul Üniversitesi’nin müsilaj tahlil sonuçlarında evsel ve kanalizasyon atıkları ile tek hücreli canlıların olduğu aklıma iç sularımızı, dolayısıyla da İznik Gölü’nü getirdi.
Evsel ve kanalizasyon atığına maruz kalan İznik Gölü ne yazık ki yıllardır bu atıklardan kurtarılmayı bekliyor.
Yıllar önce İznik Gölü’nün çevresindeki yerleşim yerlerine bir çok biyolojik arıtma tesisleri kurulmuştu.
Ancak, kurulan bu biyolojik arıtma tesislerinin tamamına yakını o dönemlerde köy tüzel kişiliği kontrolünde olması, köy tüzel kişiliği yerlerin de herhangi bir geliri olmadığı için biyolojik arıtma tesislerinin elektrik faturaları dahi ödenememiş, arıtmalar da haliyle devre dışı kalmıştı.
İl özel idaresi döneminde yapılan bu biyolojik arıtmaların tamamı atıl vaziyette duruyor.
*
Denizlerdeki müsilaj sorunu sürüyor.
Bu konuda tüm imkanlar seferber edilmişken, iç sularımız ne yazık ki gözden kaçıyor.
Zaten ciddi kuraklık nedeniyle Türkiye genelinde birçok iç su, göller ve göletler kuruma tehdidi ile karşı karşıya.
Buna bir de dış etkenlerden dolayı yaşanan kirliliği eklediğimizde, iç suların ne büyük bir tehdit olduğunu daha iyi görmüş olacağız.
*
Bunun en bariz örnekleri arasında İznik Gölü geliyor.
İznik Gölü’ne Orhangazi ve İznik ilçelerinin kıyısı bulunuyor.
İznik ve Orhangazi şehir kanalizasyon yada evsel atıkları İznik gölüne karışmıyor belki, ama Orhangazi ve İznik’e bağlı köylerden İznik Gölü havzasına yakın olanların neredeyse tamamının evsel atıkları İznik gölüne karışıyor.
Ve bu durum yıllardır devam ediyor.
*
İznik Gölü’nün karşı karşıya olduğu bu tehdit bir çok kez basında yada çevrecilerin gündeminde yer aldı.
Ama ne yazık ki bu durum hiç değişmedi.
Dün olduğu gibi, bugün hala İznik Gölü havzasındaki irili ufaklı köylerin kanalizasyon ve evsel atıkları bir şekilde göle ulaşıyor.
Buna bir de tarıma dayalı kirliliği yani zirai ilaçlamadan kaynaklı etkileri de saydığımızda, İznik Gölü’nün de ne denli tehdit altında olduğunu daha iyi anlayabiliriz.
*
Son yıllarda yağışların azalması tarımsal sulamaların artması ve diğer etkenler nedeniyle İznik Gölü’nde ciddi su kaybı yaşanmıştı.
İznik Gölü’nün en büyük özelliklerinden birisi dip kaynağı olması.
Çocukluk yıllarımızda İznik gölünde ilkbahar aylarında su seviyesinin aşırı yükselmesi ile Akharem sınırlarında yer alan Karsak Deresi kapakları açılır,
Gölün fazla suyu Karsak Deresi aracılığı ile Gemlik Körfezine akar yada tarımsal sulamada kullanılırdı.
Bugün ise gölün taşma seviyesine gelmesi için belki de yıllarca aralıksız yağışlar olması gerekiyor.
Bu da olmayacağına göre, seviyesi düşen, devir daimi azalan gölün evsel atıklar, zirai ilaçlamadan kaynaklı kirliliğinin önüne geçilmesi için bir şeyler yapılması gerekiyor.
Paylaş