Paylaş
Başta Cumhurbaşkanlığı Bilim kurulu ve Sağlık Bakanlığı, bu kurumlara ayak uyduran ve ahenk içinde çalışan diğer kurumlar ile Türkiye belkide dünyanın bile gıpta ile baktığı bir mücadele ortaya koyuyor.
Son 2 haftada ortaya çıkan vaka sayıları, yoğun bakım, ölüm oranları ile yeni vaka ve iyileşen hasta sayılarına bakıldığında Türkiye yavaş yavaş bu korku tünelinden çıkacak gibi görünüyor.
Bir yandan virüs ile mücadele sürerken, diğer yandan da virüs sonrası hayatın planları yapılıyor.
Salgının dünyada olduğu gibi Türkiye’ye verdiği ekonomik sıkıntılar başta olmak üzere, virüs sonrası yaşamın nasıl olacağı, neler yapılacağı, dünyanın nereye gideceği, Türkiye’nin virüs sonrası hangi seviyede olacağı en çok merak edilen ve tartışılan konu.
*
Bu satırlardan sıkça dile getirdiğim bir husus var ki, Türkiye’nin ağırlığını şimdi sözünü edeceğim 3 hususa vermesi gerekiyor.
Bu hususlar sadece virüs salgını öncesi ve sonrası için değil, aslında her zaman olması gereken şeyler.
Birincisi tarım üretimi.
Türkiye tarım üretimi konusunda özellikle son yıllarda önemli atılımlar ortaya koyuyor.
Üretim kapasitesinin artırılması, daha fazla tarım ürününün ihraç edilebilir seviyeye gelmesi, ve dahi, yerli tohum üretimi konusunda devletin attığı adımlar sevindirici; ancak yeterli değil.
İşin olması gerekeni ise Türkiye’nin tarım üretimini bugünkü kapasitesinin iki hatta üç katına çıkarabilmesi.
Türkiye’nin hem iklim, hem verimli hem de ekim bekleyen geniş arazileri ile bu potansiyele sahip olduğu herkesçe malum.
O halde yapılması gereken şey bu üretim miktarını ve üretim kalitesini daha da yukarı çekmek.
Virüs sonrası dünyada oluşacak bu yeni pazarda da yerini alması kaçınılmazdır.
Bir diğer husus ise sanayi üretimi.
Sanayi üretimi konusunda da Türkiye’nin her geçen yıl artan potansiyeline şahidiz.
Bu kapasitenin yine virüs sonrasında daha da artırılarak dünya pazarına hitap edebilecek seviyeye gelmesi de en büyük beklentimizdir.
Ve en önemli hususlardan birisi de teknoloji üretimi.
Savunma sanayinde dünyada hatırı sayılır bir seviyeye gelmiş olduğunu biliyoruz.
Bunu artırmak, hatta teknoloji gücünü daha yukarı çekerek bunlara hitap etmek de yeni pazar için çok önemli.
*
İşte bu 3 hususta Bursa’nın İstanbul’a açılan kapısı olan Orhangazi, Gemlik ve İznik bölgesi çok şanslı.
Her 3 ilçe de konum itibarı ile hem tarım hem de sanayi için çok sağlam bir altyapıya sahip.
İznik özellikle tarımdaki çeşitliliği ile verimli bir ilçe.
Orhangazi ovası ise keza İznik gibi tarım üretimi kapasitesi ile üst seviyelerde.
Gemlik ve Orhangazi’nin bir farkı da sanayi alt yapısı.
Biz kendi bölgemizden mesulsek, o zaman bu bazı tavsiyelerimiz olsun.
Yerli otomobilin yapılacağı Gemlik’te sanayi son derece güçlü.
Limanı, Gümrüğü ve Serbest bölgesi ile Gemlik sanayi gücünü daha da yukarı çekebilecek bir konumda.
Orhangazi ise yine yerli otomobilin etkisi ile sanayi üretimini artırabilir.
Tarım ve sanayi bu üçgende bugünden daha güçlü bir hale getirilebilir.
Yapılması gereken şey ise bu üç ilçenin idarecilerinin biraz daha aktif olması.
Bundan daha da önemlisi tüm kurumları ile uyum içinde çalışması.
Şayet tarım konusunda ziraat odaları ve ilçe tarım müdürlükleri, sanayi konusunda ise yine bu üç ilçenin Ticaret ve Sanayi Odaları koordineli bir çalışma ortaya koyarsa, bizler bölge için üzerimize düşeni yapmış oluruz.
Böylece bölgemizi ve dolayısıyla ülkemizi virüs sonrası dünyaya daha iyi hazırlamış oluruz.
Paylaş