Paylaş
ORTADOĞU
İnsanın insanla savaşına alışmıştı insanlık, özellikle de Ortadoğu... Öldürülenler, katledilenler sadece rakamlara dönmüştü. Batıdaki çocuklar gibi teknolojinin nimetlerinden faydalanamayan savaşın çocukları uçurtma da uçuramıyorlardı zaten. Herkes en çok da bu toprakların insanları tıpkı Amin Maalouf’un dediği gibi kanıksamıştı katliamları;
“Her şeye üzülen fakat hiçbir şey yapmayan insanlar.”
Üzgünüz, yeterince yanınızda olamadığımız için üzülmekten başka elimizden bir şey gelmediği için... “Sen şehitsin ve biz buna şahidiz.”
TEKNOLOJİ SAVAŞI
Bu kanıksamanın ortasında bu topraklardan savaşın yeni bir türü çıktı birdenbire. “Neden şimdi” sorusunu sordurtan... Adı şimdilik teknoloji savaşı. Bu savaşa giden yol için uzun süre hassas bir çalışma yapılmış belli ki. Ayrıntıları biliyorsunuz ama Lübnan’da patlayan cihazlarla ilgili şu olasılıklar Ankara’da da hassasiyetle değerlendiriliyor:
ANKARA OLASILIKLARI DEĞERLENDİRİYOR
Çağrı cihazlarının içinde önceden yerleştirilmiş mini C4 patlayıcılar.
Kimi cihazlarda ise sıvı patlayıcılar.
Dronlar ve ilk patlamanın olduğu saatlerde Suriye açıklarında İsrail savaş gemilerinin bulunması da göz önünde bulunduruluyor.
Ancak mini bombaların tetiklenmesi için çağrı cihazına tek bir yazılım gönderilmesi yeterli. Mesaj açılınca, kod tetikleniyor ve patlıyor.
CEBİMİZDE BOMBA MI TAŞIYORUZ
Akıllı telefonlar, çağrı cihazları, lityum batarya taşıyan akıllı cihazlar ve hatta elektrikli araçların özelliği ısıya karşı özel bir kod taşıması.
Belli bir ısıda telefonlarınız kendi kendini kapatır. Çünkü içine yerleştirilmiş kod devreye girer, sıcaktan patlamayı önlemek için cihaz kendini korumaya alır.
Ancak “cebimizde bomba mı taşıyoruz” sorunun yanıtı ne yazık ki evet, bataryaların uzaktan bir yazılımla ısıtılması mümkün ise akıllı cihazların hepsi patlayabilir. Ancak patlamanın etkileri batarya ve lityum oranına göre olacaktır.
YENİ SAVAŞ ÇAĞI VE YENİ TEDBİRLER
Sözde insanlığın daha sağlıklı, daha mutlu ve konforlu yaşaması için geliştirilen teknoloji, savaşı zaten bambaşka bir noktaya getirmişti. Ancak ihtiyaç ya da konfor için kullanılan aletlerle bile ölüm getirmek, teknolojinin bir canavara, ölüm makinesi haline geldiğini de gösteriyor. Tüm dünya gibi Türkiye de aslında bu saldırıdan çok önce kendi önlemlerini almak için harekete geçmişti.
ANKARA AYLAR ÖNCE HAZIRLIĞA BAŞLADI
Sadece Lübnan’daki saldırı değil, verilerin çalınma ihtimali, devletin resmi kurumlarının ‘hack’lenme olasılığı, herhangi bir kod ya da ‘hack’leme ile ülkenin bir anda durma noktasına gelme olasılığı... İşte tüm bunlar bir süredir Ankara’nın en önemli gündem başlıklarından biri.
SİBER GÜVENLİK BAŞKANLIĞI ANLIK MÜDAHALELERDE BULUNABİLECEK
Konunun üzerinde uzunca bir süredir çalışan Milli İstihbarat Teşkilatı, siber güvenlik sorununu aylar önce Milli Güvenlik Kurulu’nun gündemine taşıdı. Türkiye Büyük Millet Meclisi açılır açılmaz, gündeme gelmesi beklenen düzenleme ile Siber Güvenlik Başkanlığı’nın oluşturulması amaçlanıyor. Ayrıntılara gelince;
Siber Güvenlik Başkanlığı tıpkı Milli İstihbarat Teşkilatı gibi bir yapı olacak.
Cumhurbaşkanlığına bağlı çalışması öngörülüyor.
Devletin tüm birimlerine bir standart getirilecek.
Böylece yerli ve milli teknoloji kullanılarak Savunma Bakanlığı’ndan nüfus işlemlerine, Sağlık Bakanlığı’na, e- devlet uygulamalarına kadar her elektronik alan özel, eş zamanlı bir şekilde daha sıkı bir korumaya alınacak.
Başkanlık gerektiğinde anlık müdahalelerde bulunacak, yeni sistemleri devreye sokacak.
Dolayısıyla devletin tüm birimleri her türlü siber saldırıya karşı tek bir elden kontrolde tutulacak.
DEVLETİN GÜVENLİĞİ İÇİN KRİTİK ÖNEMDE KARAR
Ankara’nın aylar öncesinde hazırladığı düzenlemenin önemi bugün daha net anlaşılmış durumda. Devletin ve bireylerin de artık teknolojinin olası zararlarından ve teknoloji savaşından korunması zorunluluk. Her şeyden önemlisi ise ülkenin güvenliği açısından profesyonellerden oluşan bir yapının hayata geçirilmesi kritik önemde.
Paylaş