Paylaş
NORMALLEŞME İSTEĞİ
4 sayfalık mektup “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan” hitabıyla başlıyor. 23 Haziran’dan bu yana hükümet ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ilişkilerinin normalleşmeme nedenlerinin anlatılmak istendiği vurgulanıyor. Paragraflarda “Cumhurbaşkanım” ifadesinin kullanıldığı mektup için Ekrem İmamoğlu, “Son günlerde özellikle bakanların yalan yanlış ifadeleriyle süreci manipüle etme çabalarını, Sayın Cumhurbaşkanı’na yanlış bilgiler aktardıklarını dile getirdim” demişti. Kamuoyuna yansıyan bilginin aksine, Kanal İstanbul projesinin neden yapılmaması gerektiğine ilişkin İmamoğlu’nun gerekçeleri mektupta yok. Peki ne var?
Melen Barajı etrafında dönen tartışma.
Şehir hastanesine giden metro hattının durması konusundaki tartışma.
İstanbul’da Kanal İstanbul proje güzergâhındaki arazi hareketliliği tartışması.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, bu üç konuda bakanların Cumhurbaşkanı’na yanlış bilgi verdiğini iddia ediyor. Mektupta, bakanlıkların iddiaları ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tezleri ve karşılaştığı zorluklar yer aldı. Hem bakanlıklar hem de bürokraside karşı karşıya kaldıkları zorluklar anlatıldı. İmamoğlu, “Bu sistematik yanlışlıklar hükümet ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasındaki normalleşmeyi engelliyor” ifadesini kullandı. Talebinin “Hükümet ile İBB arasında normalleşme sürecine geçilmesi” olduğunu belirtti. “İstanbul’un sorunlarını hükümetimizle birlikte çözmek istiyoruz” temennisi de yer aldı. Mektubun son bölümünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan randevu talebini hatırlatarak “Arzu ettiğiniz her konuda bilgi ve belge sunmaya hazırım” dedi.
RANDEVU GELİR Mİ?
Normalleşmek iyidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan mektubu cebine koymadı, açtı, hemen okudu. İçindekileri mutlaka değerlendirecektir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mektup yazarak “normalleşme” istemesi de önemli bir adımdır. Gerginliğin İstanbulluya da İstanbul’a da Türkiye’ye de faydası yok. Cumhurbaşkanı randevu verirse İstanbul’un sorunlarını yüz yüze konuşmaları önemli olacaktır. Siyaset arenasında da yumuşama getirecektir.
SURİYE GÖRÜŞMELERİ
KONJONKTÜR ve sahadaki gerçekler, siyasi olmasa da askeri ve istihbari görüşmeleri iki ülke Türkiye ve Suriye için zorunlu kıldı. İstihbarat alanında bir süredir yapılan görüşmeler en üst seviyeye taşındı. Belli ki bu üst düzey görüşmeler ihtiyaç oldukça sürecek. Bunun askeri alana da yansımasının olup olmadığı Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a televizyon ve gazetelerin Ankara temsilcileri ile yaptığı görüşmede soruldu. Akar, açık açık ne “Görüşüyoruz” ne de “Görüşmüyoruz” dedi: “Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir devlet. Yapmamız gereken ne varsa ilgili kişiler, kurumlar, bakanlar bu konuda çalışırlar. Aslolan milli menfaatler. İlgili kişi, kurum, yetkili kimse şunlar bunlar yapılır. Bunlar yapıldı, yapılacak, yapılır” dedi. Açıkçası ben bu sözlerden askeri alanda da temas olduğu izlenimini edindim.
Akar’ın dikkat çektiği gibi, milli menfaatler neyi gerektiriyorsa o alanda adım atmakta fayda var.
SAVUNMA BAKANLIĞI’NDA KAHVALTI SAVAŞLARI
SURİYE ile ilgili açıklamaları Hulusi Akar, Milli Savunma Bakanlığı’nda medya yöneticilerine verdiği kahvaltıda yaptı. O sabah Hürriyet gazetesinin “Kahvaltı savaşları” başlıklı haberini okuyup gelmişti. Masaya oturur oturmaz kahvaltı tabağına baktıktan sonra “Sizi kahvaltıya çağırdım ama kahvaltının zararlı olduğunu okuyup geldim” dedim. Saatler yaklaşık 11.00’i gösteriyordu. Bazı bazın mensupları “Artık bu saat itibariyle brunch sayılır” dediler. Akar ise “Neyse ki hafif bir kahvaltı ve sağlıklı bir tabak hazırlanmış” yanıtını verdi. Doğru mu yanlış mı yaptık bilmiyorum ama tabaktakileri afiyetle yedik.
Paylaş