Paylaş
Unutmayalım hata bir kere yapılır, ikinci ya da üçüncüsüne müsaade edilirse bunun adı “hata” olmaz. FETÖ’nün yapılanmasını, devlete nasıl sızdığını ve sonra nasıl yerleştiğini, darbe girişimini A’dan Z’ye hepimiz biliyoruz. Enes’in ölümü bana o darbe girişiminden yaklaşık iki yıl sonra görüştüğüm üst düzey bir güvenlik görevlisinin çok dikkat çeken sözlerini hatırlattı. Üst düzey güvenlik görevlisi, “Devlette başka cemaat ya da tarikatlar için benzer bir tehlike var mı? FETÖ’nün boşluğunu doldurmaya çalışanlar var mı?” sorusuna şu yanıtı vermişti:
“Siyaset adına hassas, devlet adına gerekli konu. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde bu yapılar, legal görünümlü illegal yapılar olarak tarif ediliyor. Tarikatlar artık bürokratik örgütlenme derdinde olmamalı. Zaten AK Parti sayesinde din ve devlet barışı sağlandı. Eğer tarikatlar örgütlenmek istiyorlarsa bunun yolu belli; siyasi parti kursunlar. Ne yazık ki bazı aktörlerde bir boşluk doldurma fikir ve güdülenmesi var. Ancak ortada bir boşluk yok. Yine de dikkat edilmesi lazım. Bunlara dikkat edilmezse 10 yıl sonrası için bir başkası yine tehlikeli bir noktaya gelebilir.”
Bu sözlerin altı çizilmeli. Mutlaka üzerine düşünülmeli, gereği de yapılmalı. Kendi görüşlerime gelince:
Siyaset adına hassas bir konu olduğunu neredeyse hiçbir siyasi partinin gerçek anlamda topa girmediğinden anladık. Oysa mutlaka girmeleri, uyarılarda bulunmaları gerekiyordu.
Devlet ise önlemini almak, 10 yıl sonra aynı tehlikeyi yaşama olasılığına karşı mücadelesini yürütmek zorunda.
Gelelim ana-babalara... Bilim ve teknoloji çağında üstelik tüm dünya cebimizdeyken hem baskı yapmayı hem de ahlak ve din öğretmek için çocukları bu yapılara teslim etmeyi artık bıraksınlar.
AMAN DİKKAT! PANDEMİDE BAHAR HAVASI YOK!
BİLİYORSUNUZ PCR test zorunluluğu iç hat uçuşlarda önce kaldırıldı, sonra yeniden konuldu. Otobüs ya da trende ise test yaptırmanıza gerek yok. Peki ne oluyor? Karar niye değişti, pandemide bahar havası mı geliyor? Hacettepe Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan ile konuştum. Bakın neler söyledi:
“Uçaklarda test zorunluluğunun
gelmesinin nedeni uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya gelmemek. Ancak asıl sorun 12 saat havalandırması uçak kadar iyi olmayan tren ve otobüslerde insanların, aşısızlarla ve test yaptırmayanlarla seyahat edecek olmasında. Bu durum Omikron varyantı vakalarında patlamaya neden olur. Zaten şu anda bile vaka sayısı açıklandığı kadar değil. Omikron varyantında vaka sayısı iki buçuk günde iki katına çıkıyor. Biz de test daha yaygın yapılsa, hızlı tanı kitleri devreye girse vaka sayısının 200 binin üzerinde olduğunu görürürüz.”
‘TEDBİRLERİ EN ÇOK GEVŞETEN ÜLKE OLDUK’
Omikron varyantının Delta varyantına göre daha az öldürücü olduğunu ancak vaka sayısındaki artışın ölüm oranlarında artış getireceğini söyleyen Mehmet Hoca, “Ölenlerin büyük çoğunluğu aşısızlar” dedi. Mehmet Hoca’nın açıklamalarını madde madde paylaşmak isterim:
Omikron varyantlarında aşısızların ölüm oranı 25 kat daha yüksek.
Tam aşılılar (üç doz aşı) ölümden yüzde 95 oranında korunuyor.
Sınırlarda tedbir alınması lazım. Tedbirleri en çok gevşeten ülke biziz.
Omikron kuvvetli ve uzun süreli bir bağışıklık bırakmıyor. Türkiye’de toplumsal bağışıklık sağlansa bile, yurtdışından gelecek bir vaka ile üç, altı ay Omikron yeniden yayılabilir.
Virüs durduğu yerde mutasyona uğramıyor. Bulaşırken mutasyona uğruyor. Herkes yeni bir varyanttan çekiniyor. Çünkü bunun hafif olacağının garantisi yok. Ağır seyreden bir varyant olma olasılığı hafiften daha yüksek.
Salgının şimdiden biteceğini söylemek çok yanlış olur. Devlet ve bilim insanları açıklamalarında çok dikkatli olmalı.
Paylaş