Paylaş
Toplumun erkek çocuklarına yönelik tutum ve davranışlarını mutlaka değiştirmemiz gerekir.
Erkeklerimizin ve erkek çocuklarımızın cinsiyetlerinden ötürü maruz kaldıkları eşitsizlik konusunda farkındalığı artırmak gerekiyor.
Erkek çocuklarımızın çocuk yaşta evlendirilmeleri kabul edilemez.
Hedef erkekler ve erkek çocuklarını güçlendirerek, toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmek, sürdürülebilir kalkınmayı hızlandırmak için çalışmalar yapmaktır.
Gerçek eşitlik, tüm erkek çocuklarının şiddete karşı güvende oldukları, haklarını serbestçe kullandıkları ve yaşamda eşit fırsatlardan yararlandıkları gelecektir.
Söz konusu satırlar hemen hemen tüm ülkeler için geçerlidir. Bazı ülkelerde ise durum daha da vahimdir.”
Sevgili okurlarım lütfen dönün, yukarıdaki cümleleri bir kere daha okuyun. Özellikle erkek okurlarım, acaba bu satırlar sizi rahatsız etti mi? Sizler için bir de “Erkekler Günü” ya da “Dünya Erkek Çocukları Günü” olduğunu düşünün. Kadınların ve kız çocuklarının tüm coğrafyalarda yaşadıklarını sizlerin yaşadığını hayal edin. Örneğin, Türkiye’de sadece bu eylül ayında kadınlar tarafından 37 erkeğin öldürüldüğünü düşünün... Acı değil mi? Kabul edilemez değil mi? Nereden çıktı bu saçma sapan satırlar
değil mi?
BENİM SESİM, BİZİM GELECEĞİMİZ
Yazının başındaki acı gerçekleri kadınlar ve kız çocukları yaşıyor. O yüzden de bizlerin “Kadınlar Günü” var, “Dünya Kız Çocukları Günü” var. Ağırlıklı olarak yönetici koltuklarında oturan erkekler tarafından alınan kararların muhatabı “kadınlarız” biz. Dünün kız çocukları bugünün kadınları... Ve bugünün kız çocukları, yarının kadınları... Sadece Türkiye’de değil, dünya genelindeki tablo bizler için iç açıcı değil. Birleşmiş Milletler (BM) kız çocuklarının cinsiyetlerinden ötürü maruz kaldıkları eşitsizlik konusundaki farkındalığı artırmak için 2012 yılında aldığı kararla “Dünya Kız Çocukları Günü” olarak 11 Ekim’i yani dünü ilan etti. Amaç: “kız çocuklarına karşı ayrımcılık ve şiddetin önlenmesi, insan haklarından tam ve etkili şekilde yararlanmalarını” da kapsıyordu.
NE KADAR YOL GİTTİK?
Bu senenin teması “Dijital nesil, bizim neslimiz...” Ama henüz dünya diğer yılların temasında gereken adımları tamamlayamadı. BM’nin 2020 raporuna göre dünyada her yıl 12 milyon kız, çocuk yaşlarda evleniyor. Peki feshedilen İstanbul Sözleşmesini bir kenara bırakırsak, biz ne kadar yol katettik? Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “Bir arpa boyu yol gidemedik” dedi. Nedenini şu sözlerle açıkladı:
“Anayasa Mahkemesi’nin resmi nikâh olmadan dini nikâh kıyılamayacağını düzenleyen maddeyi kaldırmasıyla bir boşluk oluştu. İster istemez kız çocuklarının erken yaşta evlenmesini denetlemek zorlaştı. Üstüne bir de salgın geldi. Salgınla denetim mekanizmaları yine işlemedi. Erken yaşta evlilikler arttı. 2016 yılından 2020 yılına geçen sürede erken yaşta evlilikte yüzde 40’lık artışla Avrupa birincisiyiz.”
Bu rakamın artmasından da endişe ediyorlar. Canan Güllü’ye çözümün ne olduğunu da sordum. Yanıtı şöyle:
“1- İktidarlara sesleniyorum. İktidarlar, geleceği dizayn etmek için eşitlik ilkesini tam anlamıyla devreye almalı.
2- Tüm kız çocukları eğitime ulaşmalı.
3- Erken yaşta evlilikler önlenmeli.
4- Böylece şiddet engellenecektir.
5- Kadın istihdama katılacaktır.
6- Müreffeh bir toplum oluşacaktır...”
Benim de çağrım var... Lami cimi yok İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi kararı bir elin beş parmağını geçmeyecek istisnayı dışarıda bırakırsak; siyasi arenadaki tüm kadınları hayal kırıklığına uğrattı. Kadınlar ve kız çocukları ile ilgili kararlar, o kararı doğrudan ilgilendirenlerle mutlaka konuşulmalıdır. Aileler, 2021 yılında uzay istasyonunda film çekilirken, uzaya turist gönderilecekken çocuğunuz için onu erken yaşta evlendirmekten daha büyük hayalleriniz olsun! Bırakın kızlarınız okusun, ayaklarının üzerinde dursun, kimseye dayağa ya da şiddete rağmen katlanmak zorunda kalmasın. Önce siz kız çocuklarınızı gerçekten sevin ve onların geleceğine saygı duyun, inanın.
Paylaş