Paylaş
- Bianet’in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre erkekler, aralıkta en az 74 kadına şiddet uyguladı, beş kadına tecavüz etti, 161 kadını seks işçiliğine zorladı, 32 çocuğa cinsel istismarda bulundu, 28 kadını taciz etti.
Sadece bir aylık istatistiki bilgi bu. Her gün şiddeti, bu şiddetin nasıl önleneceğini, tartışmalı mahkeme kararlarını konuşuyoruz. Bakan Zehra Zümrüt Selçuk’un geldiği gün de gündemde yine tartışmalı bir mahkeme kararı vardı. Hatay’da asit türü bir sıvı atıldığı için yüzünün bir bölümü yanan ve sağ gözünü kaybeden Berfin Özek davasında, sanık Ozan Çeltik’e kasten yaralamadan sadece 13 yıl 6 ay hapis cezası verilmesi. Gencecik bir kız, yüzü, gözü, geleceği, psikolojisi... Bunun karşılığı 13.5 yıl mıdır? Bakana açık açık sorduk, “Kezzap attığı için 13.5 yıl, bu mudur cezası?” dedik. Bakan Selçuk’un yanıtını paylaşıyorum:
“Değildir tabii ki. Biz bu tür davalarda itiraz ediyoruz. Gereken bütün hukuki süreçleri takip ediyoruz. Hukukun teknik olarak verdiği ceza ile vicdan arasında fark oluyor. Biz de o tür davalarda itiraz ediyoruz.”
Bakanlık bu davada da savcılığın gerekçeli kararı ulaşınca itiraz edip istinafa taşıyacak. Bu konularda hukuk ile vicdanın uyumlu olması gerektiğini, tam da bu satırları yazarken Cumhurbaşkanı Erdoğan da dile getirdi. Sözlerinden davayı yakından takip ettiğini anladık. Erdoğan, “Kendi kızının başına gelmiş olsa, orada bu olayı nasıl değerlendireceksin? Buradan yargı dünyasına sesleniyorum. Bu kanunların sayfaları arasında maddelere değil, vicdanınızın sesine mutlaka kulak verin” dedi. Bir ayda 74 kadına şiddeti, 5 tecavüzü, 32 cinsel istismarı önlemek için hâkimler vicdanlarının sesini dinlesin!
AH FİNLANDİYA AH!
Coğrafyalar insanların ve ülkelerin kaderlerini belirler. Ortadoğu’da herhangi bir ülkede doğmak acıya, ölüme doğmaktır. Finlandiya’da doğmak ise insana buradan bakınca “Neyin kafası?” sorusunu sordurabilir. Dünya, özellikle de Ortadoğu diken üstündeyken, Finlandiya’nın güzel ve akıllı başbakanının gündemini “haftada dört gün altı saat çalışma” sistemi oluşturuyor. Bu sistemi de “İnsanlar bu vakti hak ediyor. İnsanların ailelerine, sevdiklerine, hobilerine ve kültür gibi yaşamını diğer yönlerine daha fazla vakit ayırmayı hak ettiklerine inanıyorum” sözüyle savunuyor.
Ortadoğu ülkelerinin, küresel güçlerin yöneticileri! Bu coğrafyada da insanlar yaşamayı, hayatta kalmayı hak ediyor! Üstelik haftanın yedi günü sabahtan akşama çalışmaya da razılar. Yeter ki yaşasınlar. Finlandiya Başbakanı’nın dört gün çalışma sistemi ile açıklamalarını Bakan Zümrüt Zehra Selçuk’a sordum. Yanıtın özeti şu: “Torunlarımız rahat etsin diye bizim çok çalışmamız şart.” Devamında ise “Finlandiya gelişmiş bir ülke. Bizim ise üretmemiz ve atağa geçmemiz gerekiyor. Türkiye olarak bir şeyler biriktireceğiz ki bizden sonraki kuşaklar, torunlarımız rahat yaşayabilsinler” diyor.
Gelecek nesiller için ise umut var. Zehra Zümrüt Selçuk’a göre çalışma saatlerini düzenlemek efektif çalışma sistemini hayata geçirmek önemli:
“Efektif çalışma farklı bir şey. Bunu oturtmamız farklı bir şey. Herkes sorumluluğunu yerine getirdiğinde zaten belki çalışma saatlerini düzene sokacağız. Bazılarının çok uzun saat ve fazla çalışması, aynı yerde birkaç kişinin ortalamanın altında çalışması demek aynı zamanda. Soru şu: Ortalamada herkes aynı düzeyde sorumluluklarını yaptığında 8 saat aşılır mı? Bazı sektörler dışında aşılmaz.”
EYT’LİLERE İYİ HABER YOK
Kahvaltı masasında iki EYT’li vardı. Biri ben, biri de Hürriyet Daily News Ankara Temsilcisi Serkan Demirtaş. Birçok defa açıklama yapılmasına rağmen EYT’lilerin soruları ve talepleri de gündeme geldi. Hürriyet Ankara büromuzdan Hacer Boyacıoğlu’nun haberinde ayrıntılarını okuyabileceksiniz. Bir EYT’li olarak söylüyorum: Umut yok, henüz genciz, çalışmaya devam.
Paylaş