Paylaş
Ancak yemin töreninden hemen önce, Antony Blinken’ın dışişleri bakanı adayı olarak ABD Senatosu önünde yaptığı açıklama nereye konulacak? Önce Türkiye’yi de yakından ilgilendiren diğer mesajlarıyla birlikte, politikalarda beklentilere bakalım.
ABD, Çin’e güçlü bir konumda karşı çıkacak.
NATO güçlendirilecek, NATO ittifakı Rusya etrafındaki çemberi daraltacak.
Ortadoğu politikalarında değişiklik bekleniyor, ikili ilişkilerin sertleşebileceği mesajları veriliyor.
Rusya’ya yönelik yukarıdaki net bakış açısına, Blinken’ın yine Senato Dış İlişkiler Paneli’nde Türkiye’nin S-400 almasından sonra stratejik ortak olarak nasıl görüldüğü ile ilgili olarak yaptığı açıklamaları ekleyelim:
Stratejik, sözde stratejik ortağımızın stratejik rekabet içinde olduğumuz Rusya ile aynı çizgide olması kabul edilemez.
Türkiye bir müttefik ama birçok açıdan müttefik gibi davranmıyor.
Bu bizim için büyük bir sınav, durumun farkındayız.
Açıklanan CAATSA yaptırımlarının etkisine bakılıp, daha fazla yaptırım uygulanıp uygulanmayacağına bakılacak.
Bu açıklamalar “önden yapılmış uyarılar, baştan taviz verilmeyecek konunun açıklanması, pazarlık konusunun sınırlanması, elin yükseltilmesi” gibi bakış açılarıyla yorumlanabilir. Eninde sonunda iki ülke S-400, Rusya meselesi başta olmak üzere sorunlu konuları konuşacaktır. Ancak “sözde” müttefik açıklaması yeni bir başlangıç için iyi olmamıştır. Diğer yandan Türkiye de aynı tanımlamayı haklı gerekçelerle ABD’ye karşı kullanabilir:
Sözde stratejik ortağımız ABD’nin terör örgütü PKK/YPG/PYD ile aynı çizgide olması, onları desteklemesi kabul edilemez.
Sözde stratejik ortağımız ABD’nin Türkiye’de terör saldırısı ve darbe girişiminde bulunan FETÖ’nün başı Fetullah Gülen’i iade etmemesi, iade ile ilgili dosyaları adalet bakanlığının bodrumunda unutması kabul edilemez.
Türkiye tüm bunları masaya koyabilir, koyacaktır da. Masaya oturmadan karşılıklı eller yükseltilse de önceliğin sorunların çözümü için diyalogda aranacağını söyleyebiliriz. Ancak hem yapılan açıklamalar, hem ABD hükümetindeki görevlendirmeler hem de sorunlar (S-400’ler, PKK/PYD/YPG ve FETÖ terör örgütleri, Libya, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Halk Bankası davası) sürecin Türkiye açısından kolay olmayacağını gösteriyor.
BİDEN-HARRİS DÖNEMİ
BENCE yemin töreninde en ilgi çeken isim Kamala Harris’ti. İlk kadın başkan yardımcısı. Şimdilik... Şimdilik diyorum çünkü Biden’ın yaşından hareketle yapılan yorumların çoğunda Harris’in süreçte başkanlık koltuğuna oturabileceği söyleniyor.
Trump’ın “tartışmalı” ve birçok kişi açısından “değişik” başkanlık döneminin ardından Joe Biden koltuğa oturur oturmaz başkanlık emirleriyle ABD’yi ana konularda bir anlamda fabrika ayarlarına döndürdü. Dünya Sağlık Örgütü ile Paris İklim Anlaşması’na yeniden katılmaktan güney sınırına duvar örülmesinin iptaline kadar bir dizi karardan bahsediyorum. Bunları Trump döneminde oluşan dünya ile ve ABD içindeki çatlakları onarma ve yeniden büyük, birlikte Amerika tezinin hayata geçirilmesi hedefi olarak da yorumlayabiliriz. Yine Trump döneminde başta ABD’de yaşanan kutuplaşma ve sokak olaylarına karşı yeni hükümetçe ortaya konulan “birliktelik” tezinin Harris ile işleneceği açık. Babası Jamaikalı, annesi 19 yaşında Hindistan’dan Amerika’ya gelmiş. Hem geçmişini, hem kökenini hem de kadınlığını ön plana çıkarıyor. Harris köken, ırk ayrımı yapmadan “siyah kadınlar, Asyalılar, Latinler, beyazlar, Güney Amerikalı kadınlar eşitlik, özgürlük ve adalet için hep birlikte” sloganını kullanıyor. Kadınların birlikte çalışarak elde ettikleri haklara vurgu yaparak da “Ben bu kadınların omuzlarında yükseliyorum” diyor. Gerçekten ayrımsız bir kadın birlikteliği kurabilecek mi, yeni bir soluk getirebilecek mi, hatta başkanlık koltuğuna oturan ilk kadın olabilecek mi? Benim merakla takip ettiğim konular olacak.
Paylaş