Paylaş
Tabii ki siyasi partiler tek bir seçmenin bile oyuna sahip çıkacaklar, tabii ki hukukun gereğini yerine getirecekler, tabii ki haklarına ve seçmenin hakkına sahip çıkacaklar. Ancak ortaya çıkan tablo ve uzatmalar gerilim üretiyor. Bu gerilimin de kimseye faydası yok. Diğer yandan ortada yanıtsız sorular kaldıkça gerilim artıyor. Yüksek Seçim Kurulu’nun bu süreçte, yani yargısal süreç devam ederken hassas davranması, özellikle seçimin gidişatını etkileyecek adım ve açıklamalardan uzak durması da doğal. Ancak öyle sorular var ki yanıtları gerilimi düşürebilir, toplumun içini rahatlatabilir. Bina girişinde ve çıkışında sık sık televizyonların canlı yayınlarında soruları yanıtlarken görmeye alışık olduğumuz YSK Başkanı Sadi Güven sessiz. Bir süredir YSK Başkanı’na telefonda görüşmek için talepte bulunuyorum. Görüşemeyince aklımdaki soruları buradan yazmaya karar verdim.
BAŞKANIN SESSİZLİĞİ
- YSK anayasa ve yasalara göre tarafsız bir biçimde görevini yerine getirmekle yükümlü. Bu kadar tartışmalı bir süreçte Başkan Güven sessizliğe gömülmüş durumda. Bu sessizlik bir tek beni mi rahatsız ediyor? Bence bazen insan “Bakanların arayarak baskı kurduğu iddiası doğru değil, biz Anayasa ve yasalar çerçevesinde bağımsız ve tarafsız bir şekilde görevimizi yapıyoruz. Herkes rahat olsun. En kısa sürede sonuçlanacak” gibi bir açıklamaya ihtiyaç duyuyor.
MAZBATA NE ZAMAN VERİLECEK?
- Bununla birlikte ortada yanıt bulamayan başka sorular da var. Ekrem İmamoğlu neden mazbatasını alamıyor? Ya da Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını almak istemesi doğru mu? CHP’nin bu konudaki eleştirileri haklı mı? YSK verilerine göre Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazandı. Seçimin üzerinden 15 gün geçti. Partilerin olağanüstü itirazları sürüyor. İktidar partisinin İstanbul seçimlerine yönelik “organize usulsüzlük” iddiası var. Ancak 2014 yılında Melih Gökçek’e ilçelere ilişkin itirazlar sürerken mazbatası verilmişti. İşte 2014 yılındaki bu örnek haklı olarak gündeme “Neden İmamoğlu’na da mazbatası verilmiyor?” sorusunu getiriyor. Yüksek Seçim Kurulu’nun bu soruya yanıt vermesi gerekmiyor mu? Hangi yasal düzenlemelerle hareket ediliyor, ne zaman mazbata verilecek? Seçim yenilenmesi kararının çıkma olasılığına göre mi hareket ediliyor? 2014 yılındaki seçimlerde Melih Gökçek’in durumu ile benzerlik kurulması doğru mu, değil mi?
TARTIŞMA BİR AN ÖNCE NOKTALANMALI
- Sadece açıklama yapmak da yetmeyecektir. Kamuoyunda bir tepki var. Her ne kadar iç işimiz olsa da dünya da Türkiye’deki süreci yakından izliyor. Türkiye herhangi bir ülke değil, AB ile sürüncemede de olsa üyelik müzakereleri yürüten, NATO üyesi bir ülke. Demokrasi ve işleyen seçim süreçleri ile özellikle coğrafyasına örnek bir ülke. Bugünlerde hangi yabancı arkadaşım ya da diplomatla konuşsam ilk soruları kesinlikle S-400’ler değil. Sohbete mutlaka İstanbul seçimleri ile başlıyorlar. AK Parti’nin organize iddiasını, ellerindeki delilleri, yeniden seçim olup olmayacağını soruyorlar. Kısacası İstanbul seçimleri ile ilgili tartışmaların hem kendi kamuoyumuz hem de uluslararası kamuoyu açısından bir an önce noktalanması gerekiyor.
TOPLUM BİLGİLENDİRİLMELİ
Bazen küçük bir açıklama, bilgilendirme soru işaretlerini giderir. Siyasetçilerin, partililerin, toplumun bir takvim üzerinden nasıl bir süreç işleyeceğini o sürecin yönetiminden sorumlu kişilerden duymaları ve bunun takibini yapmaları ya da yapmak istemeleri çok doğaldır. Umarım sorularımızın yanıtlarını en kısa sürede öğrenebiliriz.
Paylaş