Paylaş
Cumhuriyet Bayramı, Atatürk’ün vefatından önce kutladığı son bayramdı. 1938 yılının 29 Ekim’inden önce Atatürk’ün durumu ağırlaşmıştı. Yine de “Yapacak önemli işlerim var” diyerek, Ankara’ya gitmek istemiş ancak doktorları izin vermemişti. Atatürk’ün 12 yıl hizmetini gören Cemal (Çelebi) Granda’nın anlatımına göre 1938 yılının Cumhuriyet Bayramı’nın Atatürk’ün hastalığı nedeniyle yas havası estirilmemesi için şenliklerle kutlanmasına karar verildi. Granda o 29 Ekim’i şöyle anlatıyor:
“Biz Cumhuriyet Bayramı’nın on beşinci yıl şenliklerine candan katılmadık. İçimiz kan ağlıyordu. Hep Büyük Ata’yı düşünüyorduk. Kim bilir o, şenlikleri göremediği için ne kadar üzülmüştür. Sevgili milletinin arasına katılamadığı için kendi kendini yemiştir. Cumhuriyet Bayramı’nın ertesi günü Atatürk’ün ateşinin birdenbire yükseldiğini duyduk. Derken bir haber daha geldi: Atatürk komaya girdi. İlk koma 48 saat sürdü.”
Bugün Cumhuriyet Türkiye Cumhuriyeti 101 yaşında. Bugün bölgemizde yaşananlar ve Türkiye’nin karşı karşıya kalabileceği riskler göz önünde bulundurulduğunda milli birlik ve beraberliğin önemi de daha net anlaşılıyor.
O YUMRUĞUN ŞİFRESİ
Siyasete damgasını vuran çağrı kimsenin beklemediği bir isimden ve adresten geldi. Geçmişteki çözüm sürecini çok sert ifadelerle eleştirmiş olan MHP Lideri Devlet Bahçeli, Ankara’da herkesi şaşkına çevirdi. O tarihi çağrının ayrıntıları, neden yapıldığı hala tartışılıyor. Bahçeli’nin tarihi çağrıyı yaptığı grup toplantısındaki yumruklu fotoğrafına ise çok dikkat edilmedi. Önce Bahçeli’nin çağrısı ve ardından yaptığı iki açıklamayı da dikkate alarak MHP’de konuşulanlarla başlayacağız:
- Bölgedeki gelişmeler Türkiye’nin tüm olasılıklara hazırlıklı olmasını gerektiyor. ABD’nin sınırsız hamiliğinde İsrail’in Davut koridorunu hayata geçirme çabaları, Türkiye’yi doğrudan bir savaşa sokmasa da terör örgütlerinin maşa olarak kullanılması ile yıpratılmasını gündeme getirebilir.
- Bu durumda Türkiye’nin kendi içinde birlik ve beraberliğini sağlaması büyük önem taşıyor. Bahçeli partisi açısından büyük bir risk alarak, bu yüzden o tarihi çağrıyı yaptı. Kısacası amaç iç kalenin sağlam olması.
- MHP Lideri İmralı- Kandil- Edirne adreslerini ayırarak atıfta bulundu çünkü bu üçlü arasında zaten bir anlaşmazlığın ya da rekabetin varlığı Ankara’nın malumu.
‘ŞARTLAR YERİNE GELMEZSE YUMRUK İNMEYE DEVAM EDER’
- Öcalan’ın İmralı’dan olası çıkışı ya da umut hakkı bazı şartlara bağlı.
- MHP’nin açık yol haritasına göre PKK/YPG/PYD silahlarını Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim edecek.
- Terör örgütü üyeleri adalete teslim olacak.
- Bu iki şart yerine geldikten sonra konuşma safhasına geçilecek.
- Bu şartlar yerine getirilmezse, Bahçeli’nin grup toplantısında özellikle verdiği poz yani yumruklu poz politikası daha da kararlı bir şekilde sürdürülecek.
CUMHURBAŞKANI’NIN GRUP TOPLANTISI BEKLENİYOR
AK Parti açısından Bahçeli’nin yöntemi sürpriz olsa da, birlik ve beraberlik için yani “Terörsüz Türkiye” için bir çerçeve çizeceği biliniyordu. İki liderin Bahçeli’nin evinde yaptıkları son görüşmede bu konunun ana hatları ile gündeme gelmiş olduğu belirtiliyor. AK Parti bu çağrının Devlet Bahçeli tarafından yapılmasını bir anlamda “Putları kıran bir adım” olarak niteliyor. “Fayda sağlarsa ne ala” yorumu yapılsa da bazı gerçeklere de dikkat çekiliyor. Gelelim “Terörsüz Türkiye” için AK Parti’nin bakış açısına:
BİRBİRİNE KARIŞTIRILMAMASI GEREKEN İKİ BOYUT
- Konunun birbirinden ayrı iki boyutu var. Terörle mücadele ve Kürtlerin terör örgütüne desteğinin son bulması.
- İkinci madde ile başlayalım; hedef terörün dil, propaganda, vesayet ve meşruiyet boyutlarıyla demokratik siyaset alanından ve Kürtlerle olan ilişkisinden tasfiye edilmesi.
- AK Parti’de uzatılan ele olumlu yanıt verenlerle demokratik siyasetin güçlendirilmesinin önemine vurgu yapılıyor.
- Ancak bu sürecin terör örgütü ve terörle mücadele ile karıştırılmaması gerektiğinin de altı çiziliyor. Yani terörün kaynağında kurutulması politikasından taviz verilmeyecek. Üstelik en hafif deyimiyle terör vesayetini devam ettirmeyi tercih eden aktörlere karşı sert hukuki tedbirler de uygulanacak.
- Bu iki boyut ise kesinlikle birbirine karıştırılmayacak.
Aslında gelinen noktada artık kimlik esaslı Kürt sorununun kalmadığı belirtiliyor. Ancak terör sorununun devam ettiği aşikar. O yüzden hedef hem terörü tasfiye etmek, hem de içeride terör örgütüne desteği tamamen bitirmek.
GÖRÜŞME İDDİALARI
Gelelim bazı iddialara... Üst düzey güvenlik kaynaklarından edindiğim bilgiler şöyle:
- İmralı devlet arasında bir görüşme süreci yok.
- Kandil devlet arasında ABD’nin arabuluculuğunda da bir görüşme süreci yok.
TÜRKİYE’YE ‘DEVLETLEŞMELERİNE KARŞIYIZ’ DİYEN ABD NE KADAR SAMİMİ?
ABD Başkanlık seçimlerinin derdinde... Bu yüzden ikili temaslar sürse de, Türkiye- ABD arasında kurulan mekanizmaların aslında işlerlik kazanması ABD başkanlık seçimlerinin sonrasına kalmış görünüyor. Bundan bir süre önce Suriye’nin kuzeyinde seçimler gündeme geldiğinde, Amerikalılarla yapılan görüşmelerde Ankara ve Washington hattında açık açık şu mesajlar gündeme gelmişti:
- Türkiye ABD’ye “PKK/PYD/YPG’yi CENTCOM’a bıraktınız, onlar da sizi yanıltıyor. Adım adım devletleşmeye gidiyorlar.” dedi.
- Amerikan yönetimi “Devletleşmeye karşıyız” mesajını verdi.
- Ankara; “CENTCOM size anlatmıyor ama terör örgütüne sağladığınız imkân ve kabiliyetlerle, artık onların gücü küçük bir ülkeninkiyle eşdeğer. Türkiye açısından kabul edilemez, hedefler vurulmaya devam edilecek” restini çekti.
- 2019 yılındaki 30 km’lik derinlikte terör örgütünün bulunmaması anlaşmasına uymayan ABD “Suriye’de stratejik düzeyde konuşma vakti geldi” dedi. Askeri, istihbarat, dışişleri arasında komitelerde konu ele alınacaktı.
- Ancak hem seçim süreci hem de İsrail’in bölgedeki yayılmacı politikası süreci sekteye uğrattı. Bugün ABD yüksek miktarda yatırım yaptığı terör örgütünü bölgede İsrail’in lehine sahada tutuyor. Kısacası örgütün tasfiyesi ya da silah bırakması Türkiye’nin NATO Müttefiki(!) ABD’ye bağlı. ABD ve İsrail’in bölge politikasından yola çıkarak, Türkiye kendi göbeğini kesmeye yani terörle kaynağında mücadele etmeye devam edecek.
Paylaş