Paylaş
BİZİM nedense işler çıkmaza girmeyince aklımız başımıza gelmiyor. Geleceğe yönelik plana, programa bağlı kalmayı sevmiyoruz.
Örneğin, lambalarımız yandığı sürece enerji sorunuyla hiç ilgilenmiyoruz.
Ama ne zaman elektrik kesintileri başlıyor, o zaman feryadı basıyoruz.
Şimdi elektrik sıkıntısı gelip kapıya dayanınca birden enerjinin ne kadar önemli olduğunu konuşmaya başladık.
Ama şu anda öyle bir noktadayız ki, karanlıktan kurtulmak için işimiz tam anlamıyla Allah'a kaldı.
Sıfır yedekle çalışıyor santrallarımız.
Bir tanesi arızalansa veya Bulgaristan ‘‘Ben de sıkıntıdayım, kusura bakma sana elektrik satamayacağım’’ dese yandık.
Neden böyle acıklı durumlara düştük, onu biraz anlatalım.
Özal döneminde enerji yatırımları aksatılmadan yürütüldü. Bu sayede 1990 yılında üretimde yüzde 20 yedek kapasiteye ulaşıldı.
Hemen gevşedik ve enerji yatırımlarını yavaşlattık.
1991-1995 arasında gerekli olan 32 milyar kilovatsaat üretim sağlayacak yatırımın ancak yarısı gerçekleştirildi.
Hele 1993-95 arasında hemen hemen hiç yatırım yapılmadı.
İşte şimdi o dönemin faturasını ödüyoruz.
Aslında daha ödemeye başlamadık. Yarın öbür gün elektrik kısıntıları başlayınca ödeyeceğiz.
* * *
Türkiye bugün itibarıyla yılda 129 milyar kilovatsaat elektrik üretiyor.
Yunanistan'ın 39, Portekiz'in 32 milyar kilovatsaat ürettiğini düşünürsek bu rakamın hiç de az olmadığı ortaya çıkar.
Ama Türkiye öyle büyük bir ülke ki elektrik tüketimini kısıtladığımız halde bu miktar bize yetmiyor.
Aslında Türkiye'nin dünya ölçülerini yakalayabilmesi için bugün en azından 500 milyar kilovatsaat üretim yapıyor olması gerekir.
Şunun için; Türkiye'de kişi başına yılda ancak 1800 kilovatsaat elektrik tüketiliyor.
Bu rakam Avrupa ülkelerinde 7 bin, Rusya'da 6 bin, Bulgaristan'da 4 bin, Yunanistan'da 3600...
Bir de bizdeki yüzde 21'lere kadar çıkan kaçaklar düşünülürse durum hiç de iç açıcı değil.
Üstelik elektrik açığını kısa dönemde kapamanın olanağı da yok.
Türkiye'ye biraz olsun soluk aldıracak santralların devreye girmesi için ise en az 22 ay gerekiyor.
Peki bu süre içinde ne yapacağız?
İşte hükümeti de kara kara düşündüren bu.
* * *
Türkiye'nin önünde kısa vadeli tek çözüm yolu olarak özel sektörün kurduğu enerji tesisleri görülüyor.
Bunlara ‘‘kojenerasyon’’ tesisleri deniyor. Yani küçük küçük santrallar.
Kendi fabrikaları için elektrik üreten, artanını da TEAŞ'a satan bu tesislerin sayısı bugün 85'e ulaştı.
Toplam 13.6 milyar kilovatsaat elektrik üretiyorlar.
Az buz bir rakam değil bu. Eğer bugün karanlıkta değilsek, işte bu küçük tesislerin sayesinde oluyor.
Hükümet elektrik üretiminde kullanılmak koşuluyla LPG-Nafta gibi yakıtların vergilerini sıfırlarsa, bu küçük santralların sayıları hızla artabilir.
Örneğin, yıl sonuna kadar sayıları 110'a çıkabilir ve ürettikleri elektrik de 17 milyar kilovatsaatı bulabilir.
Bu sistem dünyada hızla yayılıyor.
Çünkü bu tesislerden elde edilen gaz ve buhar da fabrikaların bazı bölümlerinde kullanılabiliyor.
Nükleer enerji konusunda ise söylenecek fazla bir söz yok.
Bütün dünya bu sistemi terk ediyor ve bir program içinde nükleer santralları devre dışı bırakıyor.
Böyle bir dönemde nükleer santrala kurtarıcı gibi sarılmak fazla akıllıca bir strateji olmaz.
Hükümetin aldığı erteleme kararı doğrudur.
Paylaş