Paylaş
MESUT Yılmaz, Enerji Bakanlığı'na getirdiği Cumhur Ersümer için her fırsatta ‘‘Ona kendim kadar güvenirim’’ derdi.
Ersümer'in bugün karşı karşıya kaldığı durum bu açıdan bakıldığında sanırım en çok Mesut Bey'i sarsmış olmalı.
Kolay değil, kendiniz kadar güvendiğiniz bir çalışma arkadaşınız hakkında bu kadar iddia ortaya atılıyor.
İddianamede bilmem kaç kez adı geçiyor.
Rüşvetle suçlanan ve tutuklu bulunan bazı sanıklar, ifadelerinde arkadaşınıza çeşikli suçlamalar yöneltiyorlar.
Kuşkusuz şu aşamada Enerji Bakanı için ‘‘Suçludur’’ denilemez.
Çünkü savcıların da basın toplantısında belirttiği gibi Anayasa'nın ilgili maddesi bakan hakkında bir soruşturma yapılmasına izin vermiyor.
Bu yasal engelin aşılması ve bakanın yargı önüne çıkması gerekiyor.
Bu hem Ersümer, hem partisi, hem de kamu vicdanı açısından kaçınılmaz bir durumdur.
Bakan yargılanıp suçsuz bulunursa aklanır ve onurlu bir insan olarak politik yaşamını sürdürür.
Eğer bir suçu varsa cezasını çeker.
Yargıdan kaçmak hiçbir zaman sorunu çözmez.
* * *
O nedenle Ersümer, üzerine düşen bu gölgeden kurtulmak zorundadır.
Dış kaynak aramak için Washington'a giden Devlet Bakanı Kemal Derviş'e Amerikalı yetkililerin ilk sorduğu soru ‘‘Enerji Bakanı'nız hálá istifa etmedi mi?’’ oldu.
Derviş'in düştüğü durumu düşünebiliyor musunuz?
Amerikalılar bu tip politik konularda son derece dikkatlidir.
Bilgileri sağlam değilse, bir bakan hakkında kolay kolay böyle bir soru yöneltmezler.
O nedenle Ersümer için yargının huzuruna çıkmak ve hesabını vermekten başka çare yok.
Bunu geciktirmenin bir yararı olmaz.
Bu tip olaylar, halkın siyasetçiye karşı duyduğu güvensizliği daha da artırır.
* * *
Burada işin bir başka yanına da değinmek istiyorum.
Hukukçuların en büyük korkusu, olaylara salt savcı gözüyle bakılmasıdır.
Çünkü savcılar, işleri gereği her olayda suç ve suçlu ararlar.
Türkiye temizlenme heyecanı içinde, adaletin zedelenmesine neden olabilecek suçsuz insanları cadı kazanına atma isterisi içine girmemeli.
Bu yol açılırsa, kaş yapalım derken göz çıkarma yanlışına düşülür.
Bunun yıkımı da çok ağır olur.
Beyaz Enerji Operasyonu'nun soruşturmasını tamamlayan ve iddianame hazırlayan değerli savcılarımızın yaptıkları basın toplantısını izlerken, hukukçuların o korkusunu anımsadım.
Savcıların basın toplantısı yapma gerekçelerini anlayamadım. Neden buna gerek duydular acaba?
Toplumumuzda bir virüs gibi yayılan medyatik olma tutkusu mu?
Yoksa bizim bilmediğimiz başka nedenler mi?
İkisi de rahatsız edici; çünkü böyle bir basın toplantısı geleneği bizim hukuk anlayışımızda yok.
Türkiye temizlenmeli ama bu, onurlu insanlara, düzgün kurumlara karşı çok dikkatli davranılarak yapılmalı.
* * *
Düzeltme
Çarşamba günkü yazımda Moskova Belediye Başkanı Luçkov'un adı yanlışlıkla Jivkov olarak çıktı. Bilindiği gibi Jivkov, Bulgaristan Devlet Başkanı'ydı. Bu yanlışlık nedeniyle okurlarımdan özür dilerim.
Paylaş