Paylaş
O ilginç yazı dizisi önümüze geldiği an rahmetli Çetin Emeç o harika başlığı buluverdi:
‘‘Baba mesleği değil, para mesleği...’’
5 sözcükten oluşan bu başlık aslında bütün yazıyı özetliyordu.
Sanırım 1985 yılıydı. Milliyet'te çalışıyordum. Çetin Bey Genel Yayın Yönetmeni'ydi.
Günlük haber toplantılarının dışında haftada bir gün, galiba cuma günleri dizi yazılar toplantısı yapıyorduk.
Çok verimli olan o toplantılara bazı servis şefleri ile bazı yazarlar da katılıyordu.
Herkes aklına geleni serbestçe söylerdi. O nedenle bol bol konu üretiyorduk.
Ayrıca hazır yazıları değerlendiriyor, yayın tarihlerini belirliyor ve nasıl sunulacağına karar veriyorduk.
İşte yukarıda sözünü ettiğim dizi yazı önümüze gelince gençlerle ilgili bazı değerlerin tamamen değişmiş olduğunu anladık.
İnceleme türündeki yazıda üniversite öğrencilerinin geleceğe nasıl baktıkları, nasıl bir yaşam düşledikleri, ideallerinin neler olduğu ve seçtikleri meslekler irdeleniyordu.
Araştırmayı hazırlayan arkadaşımız çok titiz bir çalışma yapmış, gençlerin eğilimini ustaca belirlemeyi başarmıştı.
Bu nedenle yazı çok çarpıcı sonuçları içeriyordu.
* * *
Arkadaşımızın saptamalarına göre, üniversite gençliği artık alışılmış ideallerin peşinden koşmuyordu.
Onlar geleceğe çok daha gerçekçi bakıyor, çok para getirecek meslekleri seçtiklerini söylüyorlardı.
Gençlerin kafalarında bir tek düşünce vardı: Çok para kazanmak.
Hemen hepsi emeklerini, becerilerini, yeteneklerini en iyi şekilde değerlendirmek ve bu sayede de iyi, rahat, hatta lüks bir hayat yaşamak istiyorlardı.
Öyle Anadolu'ya çıkıp, ülkenin geri kalmış yörelerinde hizmet vermeyi filan pek ağzına alan yoktu.
İdealler, baba mesleğini sürdürme düşüncesi çok gerilerde kalmıştı.
İşte onun için ‘‘Baba mesleği değil, para mesleği’’ başlığı, dizinin ruhunu bir ayna gibi yansıtıyordu.
O zamanlar gençler arasındaki bu yeni anlayış çok kafamı kurcalamıştı. Yalnız benim değil hepimizin.
Bu gençler Özal döneminin ‘‘Her şeyin başı para’’ mantığının ürünleriydi.
Onlar ‘‘Kafayı kullan, köşeyi dön’’ felsefesinin etkisinde kalmışlardı.
* * *
Bugün bu gençler artık yaşam kavgasının içindeler.
Kimi bir yerlerde çalışıyor, kimi kendi işini kurmuş.
Ama anlaşıldığı kadarıyla bunların pek çoğu bugün mutlu değiller. Çünkü kolay para kazanılmayacağını görmüşler.
Türkiye'de para kazanmak için sadece emeğin, yeteneğin, becerinin yetmeyeceğini anlamışlar.
Köşeyi dönmek için ahlaki değerlerinden, kişiliklerinden önemli ödünler vermek gerektiğini öğrenmişler.
Çoğu dürüst olduğu için bu yola sapmamış ve onun için de büyük bir düş kırıklığı içine düşmüş.
Bunlardan biriyle uzun uzun konuştum geçenlerde.
Kafası karmakarışıktı. İdeale bağlı bir gelecek düşünmediği, her şeyin para olmadığını öğrenerek yetişmediği için büyük bir boşluk içine düşmüş.
Bu çıkmazdan kapağı yurtdışına atarak çıkabileceğini hesaplıyor.
‘‘Pek çok arkadaşım bunu yaptı. Ama insanın ülkesinden ayrılması da kolay değil. Ne yapacağıma bir türlü karar veremiyorum’’ diyor.
Bugün üniversitede okuyan gençlerin ‘‘Her şeyin başı paradır... Kafayı kullan köşeyi dön’’ mantığından yavaş yavaş kurtulmaya başladığını sevinerek görüyorum.
Bu, Türkiye için gerçekten de sevindirici ve umut verici bir gelişme.
Paylaş