Paylaş
YEDİ yıldır bu gelişmeyi bekliyorduk. Uğur Mumcu cinayetine karıştığı anlaşılan zanlıların yakalanması sevindiricidir.
Ama gelişmeleri hüsrana uğramamak için fazla ümide kapılmadan izliyorum.
Katledilen çok sayıda meslektaşımızın kanlarının yerde kalması bize ihtiyatlı olmayı öğretti.
Birçok olayda sevindik, ama zaman içinde gördük ki yakalanan sanıklarından elde edilen bilgilerle cinayet emrini veren mihraklara ulaşılamadı.
Zaten böyle büyük organizasyonlarda soruşturmayı sonuna kadar götüremiyorsunuz.
Bu tip siyasi cinayetlerde gizli servislerin dolaylı ve dolaysız parmağı olduğu için soruşturma ilerledikce karanlık bir tünele giriliyor.
Bir süre sonra ortalık zifiri karanlığa gömülüyor.
Çevrenizi de, yolun sonunu da göremiyorsunuz.
Varabildiğiniz noktada çivilenip kalıyorsunuz.
Bir milim bile daha ileri gidemiyorsunuz.
Örneğin katilleri yakalandığı halde İpekçi cinayeti çözülemedi ve bir belirsizliğe büründü.
Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı ve öteki cinayetler de öyle...
Profesyonellerin parmağı olan cinayetlerde yolun sonunu bulmanın bir mucizeye bağlı olduğunu nice acıyı yaşadıktan sonra öğrendik.
* * *
Uğur Mumcu cinayetiyle ilişkileri olan zanlıların yakalanması olayının da aynı sona sürüklenmesinden endişe ediyorum.
Korkarım bu olayda da aynı filmi tekrar takrar seyredeceğiz.
DGM‘nin habere yayın yasağı koyması çok olumlu bir gelişmedir.
Dilerim bu yasağa bütün medya çok sevdiğimiz meslektaşımız Uğur Mumcu’nun hatırı için uyar.
Çünkü Türkiye'de soruşturma aşamasında medyaya sızdırılan bilgiler, dışardaki suçlular için tüyo oluyor.
Olaya karışanlar ortadan kayboluyor, deliller hálá kalmışsa yok ediliyor.
Bir uzmana bu cinayetlerin neden çözülemediğini sormuştum.
‘‘Eğer organizasyonda gizli servislerin parmağı varsa sonuca gitmeniz hemen hemen olanaksızdır. Çünkü onları bulmanız için geride iz bırakmazlar. Yürüdükleri yolda bıraktıkları izleri sile sile ilerlerler. Onun için bir süre sonra çıkmaz bir sokağa girdiğinizi anlarsınız’’ demişti.
Bugüne kadar dediklerinin tersi bir gelişmeyi ne yazık ki yaşamadım.
Hep öyle oldu.
Bu nedenle önce hep sevindik ama sonra hep hüsrana uğradık.
* * *
Üç dört yıl öncesine kadar devletin elinde irticai örgütlerin silahlandığı yolunda herhangi bir bilgi olmadığı belirtiliyordu.
Ancak bugün ortaya çıkarılan terör örgütlerinin böylesine dal budak salmış olması ve bu kadar cinayeti işlediklerinin ortaya çıkması, bu bilgilerin ne kadar yanlış olduğunu gösteriyor.
Demek ki bu konuda devlet ciddi bir yanılgı içindeydi ya da istihbarat birimleri görevlerini iyi yapmamışlardı.
Oysa hepimiz biliyorduk ki özellikle Güneydoğu'da Hızbullah adlı irticai terör örgütü sokak ortasında insanları kurşunluyordu.
O pis ve karanlık bir dönemdi.
Türkiye hálá o dönemin kalıntılarını temizlemeye uğraşıyor.
Terör-mafya-siyasetin iç içe girdiği o pis ve karanlık dönemin melanetlerinin kısa zamanda tamamen temizlenmesini umutla bekliyorum.
Türkiye bunu başaracaktır ve öyle bir dönemi bir daha yaşamayacaktır.
Çocuklarımıza temiz, onurlu bir toplumun insanları olarak yaşama hakkını sağlamak hepimizin görevidir.
Paylaş