Paylaş
Ölüm, geçtiğimiz hafta yine bir tırpan gibi bütün acımasızlığıyla daldı aramıza... İki arkadaşımızı aldı götürdü.
Övül Tezişler daha 56 yaşındaydı.
Odhan Baykara ise 62'sinde eğilmeyen, bükülmeyen bir prensti.
Gazetecilik yaşamı boyunca da dimdik durdu hep...
Bizim yokuşun o benim diyen güçlü, dirençli nice insanını bile alıp paramparça eden düzenine direndi hep...
Her türlü acımasızlığa, kalleşliğe, arkadan hançerlenmeye yüzünü dönerek en soylu gülüşüyle yanıt verdi Odhan...
Hiçbir dönemde, kimseye karşı eğilmedi, bükülmedi.
Kimsenin arkasından oynamayarak, arkadaşlarına ihanet etmeyerek delikanlıca durdu hep bizim yokuşun başında.
Odhan isimsiz prenslerindendi Babıáli'nin.
Onunla Milliyet'te yıllarca birlikte çalıştık.
Az konuşan, ilkelerinden ödün vermeyen bir insandı.
Onun için çok iş değiştirmek zorunda kaldı.
Çok yetenekli olmasına karşın hemen bütün gazeteleri dolaşmak zorunda kaldı.
Haksızlığa hiçbir zaman boyun eğmedi.
Erkekçe yaşadı, genç denecek yaşta da erkekçe öldü.
* * *
Övül Tezişler...
O pos bıyıklarının arkasında ne kadar ince, ne kadar narin bir yürek taşırdı.
O sert, o haşin görüntüsünün tersine ne kadar çocuksu, yumuşacık bir yapıya sahipti.
Övülcük yıllarca bu mesleğin kahrını, çilesini çekti.
Londra gibi yerde ekmeğini serbest gazeteci olarak kazanmak için didindi durdu.
Her karşılaştığımızda veya telefonla konuştuğumuzda bunun ne kadar zor bir iş olduğunu anlatmaya çalışırdı.
Onun yaşadığı bu zorlukları yüreğim sızlayarak dinlerdim hep...
Son olarak TRT'nin temsilciliğini yapıyordu. Sürekli bir işi olduğu için mutluydu.
Ama bu mutluluk da uzun sürmedi.
Övül de Odhan gibi hiçbir zaman eğilmedi, meslek ilkelerinden ödün vermedi.
Uğraştı, çabaladı ve bugüne kadar getirdi bu zor uğraşı.
Çocuklarını yetiştirdi.
Son görüşmemizde ‘‘Çocuklar kendini kurtardı. Artık gözüm arkada değil’’ diyerek mutluluğunu vurgulamıştı.
Ama çok yorulmuş, çok yıpranmıştı.
56 yaşındaydı...
Kalbi bu yorgunluğa dayanamayarak geçtiğimiz çarşamba günü Londra'da duruverdi Övülcüğün.
Cenazesini İzmit'e getirdiler.
Doğup büyüdüğü ve canı kadar sevdiği vatan toprağının bağrına verdiler onu.
* * *
Bizim meslek kurban vermeye bir türlü doymuyor.
Ölüm, kurban almak istediği zaman hemen bizim dünyamıza dalıveriyor.
Bir sürü arkadaşımızı gepegenç yaşında ve biz daha onlara doymadan alıp götürüveriyor.
Geçen yıl Erhan'ı (Akyıldız) vermiştik toprağa...
Benim sevgili arkadaşımı.
Nasıl heyecanla başlamıştık aynı günlerde mesleğe...
Ve nasıl göz açıp kapatıncaya kadar geçivermişti yıllar. Toprağa verdiğimizde 52 yaşındaydı Erhan.
Tıpkı Odhan gibi, tıpkı Övül gibi...
Herhalde bizim mesleğin yazgısı ölüme, o en sevimsiz tükenişe erken kucak açmak olmalı.
Bakıyorum da çevrem giderek hızla boşalıyor.
Biliyorum, tatsız bir yazı oldu ama beni bağışlayacağınızı umuyorum.
Ne yapacaksınız, acı gerçek şu ki gazeteci erbabı erken veda etmek zorunda kalıyor bu dünyaya.
Paylaş