Paylaş
DÜNKÜ yazımda Meclis'te alınan sonuçtan sonra bu işe angaje olan dört liderin de yıprandığını yazmıştım.
Bunu şunun için vurgulama gereğini duymuştum: Bir yerde dört liderin kendi gruplarına yüzde yüz egemen olamadıkları anlaşılmıştı.
Bir de bazı liderler ikili oynamışlardı.
Her iki durum da liderler için artı puan değildi.
DYP lideri Çiller benim bu değerlendirmeme katılmadığını söyledi:
‘‘Bu işin mimarı Ecevit'tir. Ortakları da bu iş için taahhütde bulunmuşlardır. Bizden destek istendi biz de bunu verdik. Onun için bizim yıpranmamız söz konusu olamaz.’’
Tansu Hanım yaşanan süreç içinde hükümeti sık sık uyardıklarını da söyledi.
‘‘Kulağımıza bizi rahatsız eden bilgiler geliyor. Dikkatli olunuz. Bazı oyunların oynandığı yolunda duyumlar alıyoruz’’ dedik.
Bize ‘‘Anlaştık. Herhangi bir sorun çıkmaz’’ dediler.
Tansu Hanım verilen bu güvencelere rağmen oylamada iktidar partilerinin 100 civarında fire verdiklerini söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
‘‘Bu 3 partinin 351 oyu var. Eğer bu oylar sağlanabilseydi bizim sadece 16 oy vermemiz yeterli olurdu. Ama iktidar partileri çok büyük fire verdiler. Bizde fire tam olarak bilemem ama çok azdır.’’
Gerekçeler, değerlendirmeler ne olursa olsun şu bir gerçek ki bu iş tatsızlaştı.
Onun için Tansu Hanım da endişeli.
* * *
Meclis'te yeni bir aday üzerinde bir konsensüs sağlanabilir mi?
Bu soruya DYP Lideri olumlu bir yanıt veremiyor. Şu değerlendirmeyi yapıyor:
‘‘Bu yapı içinde bir konsensüs noktasına gelinebileceğini göremiyorum. Bu en kolay Demirel için olabilirdi.’’
Bundan sonraki gelişmeler için de Tansu Hanım pek iyimser değil:
‘‘Konsensüs olabileceğini şunun için göremiyorum. Meclis'teki en büyük partinin oyu yüzde 21. Yani çeyrek bile değil. Böyle bir yapıda bir aday üzerinde birleşmek fevkalade zordur. İşte beni endişellendiren de budur.’’
Üçüncü veya dördündü turda Meclis'in seçime gitmekten kurtulmak için bir aday üzerine zoraki bir birleşme içinde olabileceğini ama bunun da yetileri sınırlı birini Çankaya'ya çıkarabileceğini vurguluyor Çiller.
Bu kaygısını şöyle açıklıyor:
‘‘Cumhurbaşkanı çok önemli bir boşluğu dolduruyordu. Özellikle dış konularda. Çevrede çok önemli olaylar yaşanıyor. Hükümet ne yazık ki bunların farkında değil. Bunları izleyecek, gerektiğinde gerekli girişimleri yapacak birine ciddi bir şekilde ihtiyaç var.‘‘
Tansu Hanım'a göre Demirel işte buraları dolduruyordu.
Peki ikinci turda bir mücize olmaz Demirel seçilemezse...
* * *
Çiller bu noktada gerçekçi olmak gerektiğini söylüyor:
‘‘Yeni seçilecek kişi bu konularda ne oranda başarılı olacak? Bunu bilemiyoruz. Doğrusu Demirel çok deneyimliydi ve bu boşluğu çok iyi dolduruyordu. Endişelenmemin nedeni bu boşluğu kimin dolduracağı?’’
Tansu Hanım'ın bu değerlendirmesine pek çok politikacı, işadamı da katılıyor.
Büyük olasılıkla Ecevit'in Demirel ile ilgili ısrarının nedeni de bu.
Cumhurbaşkanı hiç kuşkusuz başbakanın bazı yüklerini omuzlamış, doğrudan götürüyordu.
Ayrıca hükümetin uyumlu gitmesinde ortamın normalleştirilmesinin çok önemli ve büyük rolü var.
Bu normalleşmede iç dengeleri deneyimi ile denetim altında tutmayı başaran Demirel'in önemi yadsınamaz.
‘‘Aman Demirel olmasın’’ diyenlerin zafer naraları atması iyi de ya sonrası?..
Yeni bir aday üzerinde siyasi partilerin uzlaşabilecekleri pek görünmüyor.
Dördüncü turda ‘‘herhangi biri’’ cumhurbaşkanlığına seçilirse hiçbirimiz şaşırmayalım.
Paylaş