Paylaş
Avrupa Birliği'nde bu noktaya gelindiyse, vitrindeki politikacıların arkasında bu işin bilinmeyen kahramanları vardır.
O bilinmeyen kahramanlardan biri de Avrupa Birliği nezdindeki Daimi Temsilcimiz Büyükelçi Nihat Akyol'dur.
Nihat Akyol'la aynı okuldanız. Yıllarca dirsek dirseğe aynı sıralarda okuduk. Aynı üzüntüleri yaşadık, aynı mutlulukları paylaştık.
O sevgili arkadaşım şimdi Brüksel'de adaylık müzakerelerinin başlatılması için diplomat arkadaşlarıyla birlikte yoğun çaba harcıyor.
Geniş bir iyimserlik içinde... ‘‘Umutluyum’’ diyor.
Türkiye'de hazırlıkların gerektiği gibi hızlı götürülemediği yolunda yaygın bir inanç olduğunu söylüyorum.
Şu değerlendirmeyi yapıyor:
‘‘Bak, önümüzde üç yıl var. Ama bunun ilk iki yılı çok önemli. Bu süreyi çok verimli geçirmeliyiz. 3 yıl içinde de Avrupa Birliği ile müzakerelere başlamalıyız. Politikacılarımıza çok iş düşüyor.’’
Akyol'a göre 3 yıl hedefini ciddi olarak benimsememiz gerekiyor.
- Peki bu müzakereler ne kadar sürer? Çok uzun yıllar alır mı?
Akyol, hiç beklemediğim bir yanıt veriyor:
‘‘Şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ben bu adamlarla yıllardan beri boğuşuyorum. Avrupa bitmeyecek bir müzakere açmaz. O nedenle müzakere masasına oturacak noktaya gelmek çok önemli.’’
Demek ki bu işin tılsımı Avrupa'yı masaya oturtacak performansı göstermek.
* * *
Büyükelçi Akyol, Avrupa ile ilişkilerde mumun sönmek üzere olduğunu, ancak adaylığın ilanı ile yeni bir hedef yakalandığını vurguluyor.
Peki, bu büyük hedefe ulaşabilmek için Türkiye girdiği yükün altından kalkabilir mi?
Yıllardan beri Avrupa Birliği ile yatıp kalkan, onunla soluyan Büyükelçi Akyol'un yanıtı kesin:
‘‘Gümrük Birliği de çok büyük bir olaydı. Ama fazla sorun çıkmadı. İnan bu işin altından kalkarız. Yeter ki...’’
Evet yeter ki...
‘‘Yeter ki biz uyum içinde olalım. Bu hedefe ulaşacağımıza inanalım. Bunun için toplumsal bir uzlaşmayı yaratabilelim. Siyaset, bürokrasi, özel sektör, sivil örgütler ve en önemlisi halkımız, herkes bu hedef için birleşmeli ve ortak hareket etmeli.’’
Akyol'a göre Avrupa ülkeleri ile ilişkilerde mantık artık farklı.
Bundan sonra kimse birbirinin bileğini bükmek için uğraşmayacak, böyle bir şey düşünmeyecek bile.
Çünkü hepimiz aynı kulübün üyeleriyiz.
Hem onlar, hem de biz biliyoruz ki büyük buluşmayı gerçekleştirebilmek için karşılıklı bir uyum içinde olmamız gerekiyor.
Herkes üzerine düşen görevi iyi niyetle yapacak.
O zaman birleşme, bütünleşme için sorunlar da hızla ortadan kalkacak.
* * *
Şimdi siyasi konular açısından son derece duyarlı olan ‘‘Katılma Ortaklığı’’ belgesi hazırlanacak.
Bu belge bir toplumsal proje niteliğini taşıyacak.
Buna paralel olarak ‘‘Mevzuat uyumu’’ hazırlanacak.
Bu iki belge, ekim ayında bitmiş olacak. Bunların dışında işin bir de ekonomik boyutu var.
Bilindiği gibi Türkiye bir ekonomik paket hazırladı ve buna başta IMF olmak üzere hemen bütün uluslararası finans kurumlarından destek geldi.
İçerde de bu paket etrafında bir toplumsal uzlaşma havası yaratıldı.
Bütün bunların yürütülebilmesi, hazırlıkların tamamlanabilmesi için hiç kuşkusuz ülkenin barış ve huzur içinde olması gerekiyor.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girebilmesi için anahtar, barış, huzur ve siyasi istikrardır.
Siyasi istikrar olmadan barış ve huzurun sağlanması olanaksızdır.
Bunun için ‘‘Aman siyasi istikrar bozulmasın’’ diyenler yerden göğe kadar haklı.
Paylaş